08 Mart 2023

Afet Fonu ve susuzluk

Devlet deprem bölgesi için daha şimdiden 40 milyar TL'yi aşkın konut ve altyapıyı içeren onlarca ihale yapmışken, depremin üzerinden 30 gün geçtikten sonra, Hatay'da yaşanan ve beraberinde sağlık sorunları da getiren insanın en temel ihtiyaçlarından susuzluk sorununu nasıl çözemiyor?

Büyük depremin birinci ayında barınma, su, başta olmak üzere hâlâ en temel ihtiyaçlara erişim sorunu yaşanıyor. Sorunlar çözülmedikçe günden güne ağırlaşıyor. Temel yaşam ihtiyaçlarıyla birlikte depremin vurduğu kentlerde yaşamaya çalışan çocuklar ve gençler temel eğitimden de yoksun bırakılmış durumda.

Deprem bölgesinden gelen haberlere bakılırsa, bazı yerleşim yerleri suya, çadıra, konteynıra erişim konusunda neredeyse cezalandırılmış görünüyor. Depremzedeye ulaştırmak yerine, onların "devlet"çe belirlenen yerlere gelmesi konusunda da bazı kırsal alanlarda bir dayatma, bir inatlaşma olduğu anlaşılıyor.

Yoksunluklar yayılıp derinleşirken, bir AKP iktidarı tercihi olarak konut ve konut alanı altyapı ihaleleri, hız kesmeden istikrarlı bir biçimde yapılmaya devam ediliyor.

İhaleler 40 milyar TL'yi aştı

TOKİ'nin 21 Şubat'tan bu yana pazarlık usulüyle yaptığı ihale sayısı 50'yi buldu. Gaziantep, Adıyaman, Kahramanmaraş, Malatya, Şanlıurfa, Adana, Hatay ilçe ve mahalleleri için yapılan ihalelerin bedelleri 500 milyon TL ile 1,5 milyar TL arasında değişiyor. TOKİ'nin yaptığı ihalelerin toplam ihale büyüklükleri 40 milyar TL'yi geçti. (Deprem bölgesinde yapılan ilk 15 ihaleyi geçtiğimiz haftalarda iki ayrı yazıyla duyurdum. Diğerlerini de paylaşacağım.) Bu ihalelerin finansmanını izlemek gereğine de o yazılarda değindim

Biliyorsunuz, depremin 10. gününde "Türkiye Tek Yürek" adıyla TV kanallarının ortak yayınında gerçekleştirilen ve iktidara yakın şirketler ile sahne ünlülerinin gövde gösteri yaptığı bağış kampanyasında 115 milyar 146 milyon 528 bin TL toplandığı açıklanmıştı.

Afet Yeniden İmar Fonu

İktidar partisinin TBMM'ye yeni sunduğu kanun teklifine bakılırsa, toplanan bu kaynağın, yeni kurulması planlanan Afet Yeniden İmar Fonu'na aktarılıp değerlendirileceği anlaşılıyor. Kısa süre içinde TBMM'de görüşülmesine başlanacak olan kanun teklifinin en önemli amacı deprem bölgesindeki yeni yerleşim projeleri ve imar işlerinin finansmanı. Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bağlı kurulacak olan Afet Yeniden İmar Fonu'nun kaynakları, yasa teklif metninde "her nevi nakdi bağış, yardım, hibe, bütçeye konulacak ödenek ile yurtiçi ve yurtdışı piyasalardan sağlanacak finansman ve kaynaklar" diye sayılmış. Fon'u kim yönetecek derseniz, bakanı oldukları bakanlıklara göre Nureddin Nebati (Hazine Maliye) başkanlığında, Murat Kurum (Çevre Şehircilik), Fatih Dönmez (Enerji), Vahit Kirişçi (Tarım Orman), Süleyman Soylu (İçişleri), Adil Karaismailoğlu (Ulaştırma ve Altyapı) ile Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel'den oluşacak yönetim kurulu.

Yurt dışından deprem için gelecek finasmanın Fon'a tahsisi konusunda Nebati yetkili kılınıyor.

Teklif gerekçesinde yeni kurulacak olan Fon'un şeffaf işleyeceği, aralıklı olarak verilerin duyurulacağı ve afet sonrası iyileştirmeler için uzun vadeli kaynak sağlayacağı belirtilmiş.

Denetim ayrıntısı

Denetim konusunda dikkate çeken bir ayrıntıyı vurgulamak gerekiyor.

Afet Fonu, Sayıştay Kanunu'na göre Sayıştay denetimine tabi olmakla birlikte bağımsız denetim standartlarına göre de denetlenecekmiş. Bir kamu fonu, Sayıştay denetimine tabi olacaksa, -ki doğrusu budur-, neden ayrıca bir de bağımsız denetim standartlarına göre denetlenir pek açık değil. İnsanın aklına Türkiye Varlık Fonu'nun (TVF) yasama süreci geliyor. TVF ile ilgili kanun çıkarılırken Sayıştay denetimine tabi olmayacağı , kanuna açıkça yazılmıştı.

Hâlihazırda TVF bağımsız denetime tabi ancak TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na her yıl gönderilmesi gereken rapor sürekli gecikmeli gidiyor. Rapor içeriği de onca kamu şirketini bünyesinde barındıran bir Fon'a göre son derece teknik kalırken, kamuoyunda beklenen asıl sorulara uygun olarak hazırlanmış olmuyor.

Yeni kurulacak Afet Yeniden İmar Fonu'nun bağımsız denetim firmalarına denetletmenin bir maliyeti de olacak elbette. Bu denetimi eğer yurtdışı finansmanı sağlayacak uluslararası kuruluşlar istediyse, bu talebin TBMM'de açıklanması gerekir. Böyle bir talep olmadıysa da Sayıştay dururken yeni kurulacak Afet Yeniden İmar Fonu'nun neden bağımsız denetim şirketleri tarafından da denetleneceğinin cevabı kamu harcamaları açısından verilse iyi olur.

Yasa teklifinde, "Türkiye Tek Yürek" kampanyası sırasında tartışılan bağışlarla ilgili vergi muafiyet ve istisnaları da yer alıyor. Gelir ve kurumlar vergi yükümlüleri Fon'a yapılan nakdi bağış ve yardımları beyannamede göstermek koşuluyla, beyan ettikleri gelir veya kurum kazancından indirebilecek.

Yeri gelmişken hatırlatmakta yarar var, 1999 depreminin ardından yapılan iç ve dış yardım ile bağışlar Ziraat Bankası'nda toplanmıştı. Bu yardımların nereye nasıl harcandığı bir Maliye Müfettişi, 1 Başbakanlık Müfettişi ve Bankalar Yeminli Murakıbının oluşturduğu Deprem Hesapları Denetleme Komisyonu tarafından denetlendi ve 1 Temmuz 2000 tarihli Resmi Gazete'de kalem kalem yayımlandı.

Şeffaflıksa bize böyle bir şeffaflık lazım.

Hatay susuz

Anlaşıldığı kadarıyla deprem bölgesindeki konut ve yeniden imarın finansmanı ve tabii ihaleler de bu fondan karşılanacak. Tam burada hayati bir soruyla bitirelim? Devlet deprem bölgesi için daha şimdiden 40 milyar TL'yi aşkın konut ve altyapıyı içeren onlarca ihale yapmışken, depremin üzerinden 30 gün  geçtikten sonra, Hatay'da yaşanan ve beraberinde sağlık sorunları da getiren insanın en temel ihtiyaçlarından susuzluk sorununu nasıl çözemiyor? Yoksa bilmediğimiz sebeplerden dolayı çözmek mi istemiyor?

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında ‘küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.


Kitapları

Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

"Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)

Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020

Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sağlık çıkmazı ve bütçe

Vatandaşın sağlığı, 20 yılda kamu sektörüne göre iki kattan fazla büyüyen bir özel sağlık sektörüne emanet. Yani şirketlerin çıkarlarına...

Denetim açığı öldürür

Kamuda 4 bin yatak varken, özel sektörde 8 bin yenidoğan yoğun bakım yatağı var mı? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım üniteleri etkili denetimden geçiyor mu? SGK, anlaşmaları gözden geçiriyor mu?

Ağaç katliamı ile sponsorluk bir arada

Truva Maden'in hisseleri borsada işlem görseydi, sponsorluğun miktarını öğrenebilirdik. Çünkü ancak o zaman kendisini “halka” sorumlu hissederdi

"
"