Elon Musk ve Donald Trump
Donald Trump’ın seçilmesinin hemen ardından yapılan yorumlarda bu durumun Çin için hiç de hayırlı olmadığı, örneğin Çin’den yapılan ithalattaki gümrük vergilerini hemen ciddi oranda artıracağı ifade edildi. Oysa durum pek de öyle değil. Çin yönetimi açısından Trump, Kamala Harris’e göre çok daha ehveni şerdir, hatta tercihe şayandır.
Rasyonel nedenleri sıralamayı sonraya bırakıp geyikle başlayalım.
Trump, Çin’de özellikle sosyal medyada “Ülke Kuran Trump” (川建国) olarak anılır. Ülke Kuran (建国) adı üzerinde bir terim, özellikle komünist jargonda hayli saygın bir ifade. (川 - Chuān ise Trump’a benzer şekilde telaffuz edildiği için Trump anlamında kullanılır; aynı zamanda Sichuan eyaleti ile sesdeş olduğundan Trump’ın Sichuan’da doğduğuna varan şehir efsanelerine yol açmıştır.)
Trump’ın “ülke kuran” gibi saygın bir ifadeyle taltif edilmesi ise onun en büyük emperyalist ülkedeki gizli Çin ajanı olduğu mavrasından mülhem.
Hatırlanacağı üzere Trump, Obama’nın ardından başkanlık görevini devraldıktan 3 gün sonra Trans-Pasifik Anlaşması’ndan çekilme kararı vermişti. Ardından da sırasıyla Paris İklim Değişikliği Anlaşması, UNESCO, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, İran Nükleer Anlaşması ve ABD-Güney Kore Serbest Ticaret Anlaşması’ndan çekildi. Çinli sosyal medya müdavimleri Trump'ın bu anlaşmalardan çekilmesinin ABD'nin uluslararası arenada etkisini zayıflattığı ve Çin'in uluslararası alanda etkisini genişletmesine yardımcı olduğu şeklinde değerlendirdiler.
Aynı zamanda onun büyük bir teknolojik abluka başlatarak Çin'i kendi çiplerini geliştirmeye yönlendirmek gibi hayırlı bir işe vesile olduğunu düşünüyorlar.
Ama “Yoldaş Ülke Kuran”ın “ABD emperyalizmine sızan gizli bir ajan” olduğu mavrası asıl pandemi döneminde şahikasına ulaştı. Trump yönetiminin 2020'de COVID-19 salgınını kontrol altına almakta yetersiz kalması, ABD’nin neredeyse salgının merkez üssü haline gelmesine yol açmıştı. Üstüne üstlük tam bu dönemde Trump, salgını kontrol etmekteki başarısından dolayı Çin yönetimini defalarca övmüştü. [1]
Tabii işin şakası bu.
Ama Trump’ın Çin yönetimi tarafından tercih edilmesine dair ipuçlarını da içinde barındırmıyor değil.
Trump’ın ilk başkanlık döneminde olduğu gibi Biden-Harris yönetimine göre daha izolasyonist bir dış politika izleyeceği herkesin malumu. Ukrayna-Rusya meselesinde olsun, NATO konusunda olsun daha az aktif olacak. ABD’nin dünya sahnesinde ortalığı biraz boş bırakması, kuşkusuz ki Pekin'e küresel nüfuzunu genişletmesi için bir boşluk yaratacağı şeklinde değerlendiriliyor parti mahfillerinde.
Çin Komünist Partisi (ÇKP) için ekonomik konulardan bile öncelikli olan Tayvan ile ilgili olarak Trump’ın ortaya koyduğu tavır, bu bağlamdaki yaklaşımın bir yansıması niteliğinde.
Bir podcast'te yaptığı konuşmada, "Biliyorsunuz Tayvan, çip işimizi çaldı... Ve bir de koruma istiyor" demişti. [2] Daha sonra yaptığı bir konuşmada ise Çin’e karşı savunma istiyorsa Tayvan’ın şu anda yüzde 2.6 olan GSYİH içindeki savunma harcamaları payını en az yüzde 10’a çıkarması gerektiğini söylemişti. Yeri gelmişken belirtelim, ABD’de bu oran yüzde 3.5 düzeyinde.
Trump, Tayvan'ın temel ABD çıkarları üzerinde etkisi olmadığını, jeopolitikte bir rolü bulunmadığını savunuyor bir anlamda. ABD'nin Tayvan'a desteğini de bir sigorta poliçesine benzeterek bunun tamamen bir ticari işlem olduğunu ima ediyor.
Tabii bu yaklaşım, Trump’ın Tayvan’ı politik değil, ekonomik bağlamda değerlendirdiği ve pekâlâ pazarlık unsuru olarak kullanabileceği şeklinde bir algının da önünü açıyor.
Mesela seçimden birkaç gün önce, 2 Kasım’da dijital ortamda yayınlanan bir panelde[3] ABD ilişkileri konusunda uzman olan Şanghay Dışişleri Üniversitesi'nden Profesör Huang Jing ile Pekin Halk Üniversitesi'nden Profesör Jin Canrong, Trump 2.0 yönetimiyle başa çıkılmasının çok daha kolay olduğunu vurgulamışlardı.
Ayrıca Çin yönetimi Trump’a karşı daha hazırlıklı ve önemli kozları var.
Her ne kadar Trump göreve gelir gelmez Çin mallarına yüzde 60 oranında ek gümrük vergileri getireceğini söylese de bu o kadar kolay değil. Geçen yıl ABD, Çin’den yaklaşık 500 milyar dolarlık ithalat yaptı. Çin’in toplam ihracatının yüzde 15’ine tekabül eden bu orandaki mala uygulanacak gümrük vergilerinin ABD’deki fiyatları da artırması kaçınılmaz. Yani Çin mallarına konacak yüksek ek gümrük vergileri, ABD vatandaşlarına daha yüksek enflasyon ve artan hayat pahalılığı olarak geri döner. Halkın hâlâ yüksek seyreden enflasyon nedeniyle Biden yönetimini nasıl çizdiği düşünülürse, bunun Trump için çok da iyi bir seçenek olmadığı anlaşılabilir.
İkincisi ise gümrük vergilerinin artırılması durumunda Çin’in devreye sokacağı can sıkıcı tedbirler. Bunların başında da ABD’den ithal ettiği tarım ürünlerine misilleme olarak daha yüksek ek gümrük vergileri getirmek var. 2017’de Çin’in ABD’den gelen soya fasulyesi ve mısıra uygulamaya başladığı ek gümrük vergileri sonucu, bu ürünlerin ihracatı önemli ölçüde gerilemişti. 2016’da yüzde 40 olan ABD’nin Çin soya fasulyesi ithalatındaki payı bu yılın ilk dokuz ayında yüzde 18’e kadar geriledi. Mısır ithalatında da Brezilya, ABD’nin payını önemli ölçüde kapmaya devam ediyor.
Fasulyeden bir mevzuu deyip geçmemek lazım. ABD, dünyanın en büyük soya üreticisi ve tüm dünyadaki üretimin yüzde 35’ini gerçekleştiriyor. 2019 verilerine göre toplam soya ihracatının yüzde 58’i Çin’e yapılıyor. İkinci sıradaki Meksika’nın payı ise sadece yüzde 7.
ABD Ticaret Bakanlığı verilerine göre, 2018 yazından 2019 sonuna kadar uygulanan misilleme tarifeleri sonucunda ABD'nin tarımsal ihracat kayıpları 27 milyar doları aştı ve bu kaybedilen değerin yaklaşık yüzde 95'i Çin'den kaynaklandı. [4]
Unutmamak lazım ki bu tarımsal ürünler Illinois, Iowa, Minnesota, Indiana, Ohio, Missouri, Nebraska ve Wisconsin gibi Trump’ın taraftar kitlesinin yoğun olduğu eyaletler için önemli gelir kaynağı durumunda.
Ticari meselelerde Çin’in bir anlamda jokeri de var. Elon Musk, yeni Trump yönetiminde muhtemelen resmi görev de üstlenecek. Trump’ın en yakınındaki isimlerden biri olacağı kuşkusuz.
Musk’un en önemli yatırımlarından olan Tesla için Çin’in vazgeçilmez bir yeri var. Çin, Tesla’nın ABD’den sonra en büyük pazarı. ABD dışındaki en büyük yatırımı Çin’de. Şangay’daki dev fabrikada sadece Çin için değil, Avrupa ve ABD pazarı için de üretim yapılıyor. Bununla da kalmadı; Musk geçen mayıs ayında yine Şangay’da 200 milyon dolarlık bir pil fabrikası yatırımına girişti.
Şu anda ÇKP’nin iki numarası konumunda olan ve başbakanlık görevini de yürüten Li Qiang (李强) ile epeyce bir teşriki mesaisi olagelmişti. Li, Şangay Parti sekreteriyken Musk’ın Tesla fabrikası yatırımı için müzakerelere başladığı kişi. Yabancı otomobil şirketlerinin Çin’deki yatırımları için yerli ortak alma zorunluluğu ilk kez Musk için esnetilmişti. Bu ayrıcalığın sağlanmasında Li’nin önemli rol oynadığı söylenir. Nitekim Musk, Çin’e her geldiğinde Li ile mutlaka uzun bir görüşme yapar.
Musk’ın Çin ile ilişkili her konuda devrede olacağını beklemek sanırım çok da falcılık gerektirmiyor. Zülfiyâre dokunacak adımlar konusunda temkin telakki edeceği ve böyle durumlarda Trump’ın çok sevdiği pazarlık masası önerisini ortaya getireceği söylenebilir.
* * *
Halkın Günlüğü’nün İngilizce edisyonunda 29 Ekim 2024’te yayınlanan bir karikatür: Amerikan demokrasisi siyasi çatışma ejderhası tarafından yutulmak üzere. Karikatür Trump taraftarlarının seçimden sonra sokaklara dökülebileceği haberlerini değerlendiren “ABD'deki siyasi şiddet mayalanmaya devam ediyor ve norm haline geliyor. Güvenlik uzmanları: Durum rahatsız edici” başlıklı yazıda yer almıştı.
Çin yönetimi açısından Trump, ideolojik bağlamda da önem taşıyor.
Trump ile gündeme gelen kutuplaşma ve bunun yol açtığı çatışma potansiyeli, demokrasilerin zafiyetini ortaya koyması açısından özellikle altı çizilen bir konu.
Partinin dört numaralı ismi ve ideoloğu Wang Huning (王沪宁), henüz daha öğretim görevlisiyken, 1988’de akademik bir program çerçevesinde ABD’ye altı aylık gezi yapmış ve gözlemlerini Amerika Amerika’ya Karşı adlı bir kitapta toplamıştı.
“Aydınlanmış bir otokrasi”nin demokrasilerden üstün, en doğru yönetim olduğuna savunan Wang’ın bu tezinin pandemi sırasında demokratik ülkelerde yaşanan kaos ile doğrulandığı öne sürülmüştü partinin teorik yayınlarında.
Hatta bu dönemde “yükselen doğu, düşüşteki batı (东升西降)” retoriği çokça boy göstermeye başlamıştı. Mao’nun “Doğu rüzgarı batı rüzgarına üstün gelir (东风压倒西风)” sözünden mülhem bu ifade, ABD ve geniş anlamda Batı demokrasilerinin dünyaya liderlik etmekten aciz hale geldiği iddiasını taşıyordu.
Bu teorik bağlamda Trump’ın seçilmesi de muhtemelen Çin yönetimi tarafından bir nevi zafiyet olarak değerlendirilecektir.
Ve çok muhtemelen Tayvan meselesini de Trump’ın başkanlığı döneminde bir şekilde halletmek için girişimde bulunacaktır.
[1] https://www.cnn.com/2020/03/25/politics/trump-coronavirus-china/index.html
[2] https://www.youtube.com/watch?v=hBMoPUAeLnY
[3] https://www.guancha.cn/internation/2024_11_02_753969.shtml?s=zwytt
[4] Trade Study: How Potential New Tariffs Could Impact U.S. Soybeans and Corn, Oct 15, 2024, https://ncga.com/
Cevdet Kadri Kırımlı kimdir?
İzmir'de doğdu.
Yurt içinde ve yurt dışında farklı şirketlerde yöneticilik yaptı.
Çin'de ve Hong Kong'da yaşadı.
"Çin Mucizesinin Sonu mu? Uyuyan Arslan Kağıttan Kaplan" adlı bir kitabı (İletişim Yayınları) vardır.
|