08 Nisan 2025

Kurtuluş yok tek başına…

Dünyanın en büyük ekonomisini bir grup sinirli erkek ergen yönetiyor gibi bir durumdayız; yarın çıkıp ne yapacaklarını da kimse bilemiyor. Hayatlarımız da bir Netflix dizisine döndü, desek yeridir

Kurtuluş yok tek başına…

"Kurtuluş yok tek başına", Türkiye siyasî tarihine 1970’lerde girmiş bir slogan; son günlerde de memleketimizde yeniden popüler oldu. Trende Donald Trump da katıldı ama her zamanki gibi tersten ve 2 Nisan’ı Amerika’nın tek başına kurtulacağı gün olarak ilan etti. Tüm dünya, özgürlükler ülkesi Amerika neden kurtulacak acaba, düşünmeye başladı.

Heyecanla beklenen gün geldiğinde, şapkadan çıkan ise çılgın gümrük vergileri oldu. Göreve geldiğinden beri Çin’e iki kez vergileri artıran Trump, bu defa da Çin’den gelen ürünlere yüzde 34 vergi ekledi; toplam oran yüzde 54’e yaklaştı. Artışlardan en büyük darbeyi “Bağlayıcı Ülkeler“ diye de anılan Güneydoğu Asya ülkeleri aldı. Bu ülkeler Trump’ın ilk döneminde hem Çin’li üreticilerden hem de diğer global oyunculardan büyük yatırım çekmişti. Vietnam’a yüzde 46, Tayland’a ise yüzde 36 ek vergiler getirilirken, Japonya ve Kore gibi Amerika’nın bölgedeki dostları da vergilerden paylarını aldılar. Vergi oranlarının hesaplanması ise ayrı bir komedi konusu oldu. Herkes çok sofistike yöntemler beklerken ülkeyle olan dış ticaret açığının o ülkeden yapılan ithalata bölündüğü ve onun da yarısının alındığı ortaya çıktı. Muhafazakârların tüm dünyada matematik ile arası çok iyi değil gibi gözüküyor (bknz 40 yapar), çok da şaşırmamak lazım.

Borsaların yeni vergilere tepkisi

Amerikan borsaları yeni gelen vergilere hızlı tepki gösterdi; kurtuluş gününden bu yana Amerikan borsalarından yaklaşık 6 trilyon dolar buharlaştı. Apple gibi tedarik zinciri Çin’e çok bağlı firmalar daha ciddi düşüşler yaşadı. Depremin tsunami dalgaları cuma günü Çin sahillerine geldi; Apple’ın ana tedarikçileri Goertex, Luxshare ve Lens Technology hisseleri yüzde 10’un üstünde düşüş gösterdi. Vietnam’a gelen yüksek vergiler ise Samsung ve Nike firmalarını sarstı. Samsung, bir süredir Çin’deki üretim merkezlerini bu ülkeye taşımıştı. 2024’te Vietnam’ın toplam ihracatının yaklaşık yüzde 25’ini Samsung tek başına yüklendi. Nike da Vietnam’daki üreticilere, toplam ayakkabı üretiminin yaklaşık yüzde 50’sini yaptırıyor; fakat sabit yatırıma göre Nike’ın işi daha kolay, diyebiliriz. Üretimlerini başka ülkelere kaydırma şansı olacak ama maliyetlerde artış kaçınılmaz.

Görünen o ki bu yeni tarifeler, 20. yüzyılda globalizmin ve özgür ticaretin bayrak taşıyıcısı olan ABD’yi, 21. yüzyılda da de-globalizasyonun ve ticaret surlarının (buna artık duvar denemez) bekçisi yapacak.

Ülkelere göre yeni açıklanan tarife oranları

Bu vergilerin sebebi nedir?

Peki Trump neden bu ticaret savaşlarını başlattı, gelin beraber bakalım...

Amerika Birleşik Devletleri, dünya nüfusunun sadece yüzde 4’üne sahip olmasına rağmen, ürünlerin yüzde 30’undan fazlasını tüketiyor ve dünya üretiminin yaklaşık yüzde 18’ini yapıyor. Hâl böyle olunca da tükettiği ürünlerin ciddi miktarını ithal etmek durumunda kalıyor. Tüm dünyada üreticiler için ABD en büyük ihracat pazarlarından biri; hiçbir ülkenin ABD pazarına kolay kolay “hayır” deme şansı yok.

Tabii bu yüksek tüketimin, düşük üretimin de bir sonucu var: ticaret açığı. Bu durum yeni değil aslında; Amerikan ekonomisi 1975 yılından beri, yani tamı tamına 50 yıldır ticaret açığı veriyor. Ticaret açığı, 1990’lı yılların sonuna kadar hem miktar hem de GSYİH’ye oran olarak çok rahatsız edici değildi. Fakat 2000’lere gelindiğinde, tabiri caizse, ticaret açığı uçuşa geçti.

2024 yılına gelindiğinde toplam ticaret açığı — ABD’nin 2010’lardan itibaren kaya gazı sayesinde enerji ihracatçısı konumuna gelmesine rağmen — 1 trilyon dolar sınırına dayandı.

ABD Ticaret Açığı ve GSYİH’ye oranı

Doların dünyadaki hegemonyası

Bu kadar yüksek miktarda ve yıllardır süregelen bir ticaret açığını aslında ABD dışında bir ülkenin sürdürme şansı yok. ABD’nin bu sistemi devam ettirebilmek için elinde tuttuğu süper güç ise dünya üzerindeki dolar hegemonyası. Dünya ticaretinin büyük kısmı dolar ile yapılıyor, ülkeler rezerv para olarak kasalarında dolar tutuyor. Dünyadaki merkez bankalarının toplam döviz rezervleri içinde doların payı yaklaşık yüzde 60.

Bu hikâyede Amerika’ya düşen de bu parayı basmak ve bu paranın dünya ticaretinde geçer akçe olarak kalmasını sağlamak. Amerikalılar için harika bir sistem, değil mi?

O zaman ne oldu da artık Amerika aniden “Kendi tükettiğimi ben üreteceğim,” dedi? Bunun üç ana nedeni var: ulusal güvenlik, Amerikan firmalarına rekabetçilik kazandırmak ve devlete gelir yaratmak. Fakat en önemli nedenin ulusal güvenlik ve Çin tehdidi olduğu aşikâr.

ABD’nin eriyen üretim kasları

ABD, son dönemde dünyadaki kritik üretim ekosistemlerinden uzaklaşmış durumda. Çip, robotlar, yenilenebilir enerji gereçleri, elektrikli araçlar gibi birçok alanda sahayı Çin’e ya kaptırmış ya da kaptırmaya yakın durumda. Bunun için de geç kalmadan birçok üretimi içeri çekmek istiyor.

Global üretim içinde ülkelerin payları

Amerika aslında üretim ile büyümüş bir ülke. 20. yüzyılın başlarında Amerikan firmaları dünya arenasına çıkmaya başladılar. Ford’un dünyaya tanıttığı montaj hattı sistemleri, Amerika’dan başlayarak tüm dünyada üretim mantığını değiştirdi. Eskiden sadece zengin zümrelere ait olan arabalar halka yayılmaya başladı.

Amerika’nın üretimden gelen gücü, 2. Dünya Savaşı sonrası artarak devam etti. Soğuk Savaş’ın da getirdiği rekabet, Amerika’nın kaslarını güçlendirdi. 1960’lara gelindiğinde Amerika’nın dünya üretimi içindeki payı yüzde 25’lere kadar ulaştı.

Asyalı üreticiler sahneye çıkıyor

70’lere gelindiğinde ise Asya’nın kapıları açıldı. Bu kapıdan ilk giren Japonlar oldu. Japon TV’leri, arabaları ve walkman’ları Amerikan pazarını ele geçirdi. Kore ve Tayvan da Japonya’yı takip edip, ilk başta ucuz fiyatlı ürün; daha sonra ise hem ucuz hem de daha yetenekli ürünleri Amerikan tüketicisine sundu.

90’lara gelindiğinde ise sahneye Çin çıktı. Japonlar, Koreliler dahi fabrikalarını Çin’e taşımaya başladı. 2001’de Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesiyle, ucuz Çin ürünleri Walmart mağazalarında yerini buldu. Memleketin tüm Christmas ağaçları Yiwu’dan, elektrik süpürgeleri Suzhou’dan gelmeye başladı. Fakat Çin’in planı sadece plastik ağaç ile süpürge üretmek değildi. Yıllar geçtikçe Çin, daha yüksek teknoloji üretmeye başladı. Elektrikli araçlar, elektrik bataryaları, insansı robotlar gibi ürünlerde dünyada liderliği ele geçirmeyi başardı. 2024 yılında Çin’in toplam ihracatı 3,6 trilyon dolara ulaşırken, toplam ihracatın içinde elektronik ürünlerin oranı da yüzde 60’a ulaştı. 2024 yılında Çin’de günde 80 binden fazla araç, 3,4 milyonun üzerinde akıllı telefon üretildi.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi 2025 yılında tanıtılan DeepSeek ile de birçok kişiye göre Çin, yapay zekâda dünya liderliğini ele geçirdi. ABD’nin Çin’i durdurmak için Trump’ın ilk döneminden beri uyguladığı yüksek vergilerin, Biden döneminde devreye giren çip ve litografi makinesi yasak ve yaptırımlarının çoğu zaman işe yaramadığı ortaya çıktı.

Bu durumda da tek bir yol kalmıştı: üretimi yeniden öğrenmek, eve çağırmak. Bunun için de TSMC’sinden Apple’ına birçok firmayı Amerika’da üretime çağırdı ve destekler açıkladı. Bu yeni gelen vergileri de üretimi yerlileştirme planının bir parçası olarak görmek mümkün. 

ABD’nin yıllara göre değişen ithalat ülkeleri

Bundan sonra ne olacak?

Bu yeni gelen vergiler ile Amerika’da enflasyon oluşmaması imkânsız gözüküyor. Üreticilerin, özellikle emtia mallarında, gelen vergileri göğüsleyecek kâr marjları yok. Bu artışlardan da en çok etkilenenler yine düşük gelir grupları olacak.Trump ve ekibinin planladığı gibi üretimlerin Asya’dan ABD’ye bugünden yarına taşınması zor; hatta emek yoğun sektörlerde imkânsız gözüküyor. Artan vergilerle maliyetler ve fiyatlar yükselecek, bu da talepte azalma yaşanmasına yol açacaktır. Bu da Güneydoğu Asya’ya artan işsizlik olarak dönecektir. En büyük mağdurları da bölgede yaşayan düşük gelir grupları olacaktır. Dünyada da global fabrikalar dönemi, kapanıyor diyebiliriz; devasa fabrikalar yerine daha küçük ölçekli hedef markete yakın fabrikalara dönüş olacak.

Peki bu yeni vergiler sürdürülebilir mi? Kişisel olarak, bu vergilerin geçtiğimiz hafta açıklanan oranlarda Çin dışındaki ülkeler için devam ettirilebileceğini düşünmüyorum. Amerika’nın her şeyi üretme olasılığı ve gerekliliği yok. Ayrıca artan enflasyon , özellikle gıda enflasyonu, Trump’a olan desteği azaltacaktır. Bunu da isteyeceğini sanmıyorum. Biden’ın bir dönem daha seçilememesindeki en büyük nedenlerden biri de Covid sonrası dönemde yaşanan yüksek enflasyondu. Ayrıca bu vergiler, Amerikan emperyalizminin ve dolar hegemonyasının en büyük ayaklarından olan bölgesel partnerliklerini de zedeliyor ve partnerlerini Çin’in kucağına itiyor. Geçtiğimiz haftalarda aynı karede gözüken Çin, Kore ve Japonya dışişleri bakanları bunun en güzel örneği olabilir. Tarihsel olarak araları hiçbir dönemde iyi olmayan bu üç ülke, şimdi serbest ticaret anlaşmasını imzalamak üzereler.

Çin, Japonya ve Kore Dışişleri Bakanları mart ayında bir araya geldi

Türkiye için bu yeni vergiler ne getirir, derseniz; Türkiye'den gelen ürünlerde gümrük vergisi olarak en düşük oran olan yüzde 10 uygulanacak. Bizim payımıza düşen verginin düşük olmasının nedeni, Trump’ın bizi çok sevmesi değil; Amerika’ya dahi ciddi bir ticaret fazlası yaratamamış olmamız. Kısa dönemde bu düşük vergiler Türkiye’de üretilen gıda, tekstil, ayakkabı, mücevher, beyaz eşya, otomotiv yedek parça gibi ürünleri rekabetçi hâle getirecektir. Ancak bu vergilerden dolayı Türkiye’nin yatırım çekeceğini beklemek çok doğru olmaz. Firmaların Amerikan mevcut yönetime güvenip yatırım yapması çok mümkün değil; Vietnam ve Meksika’ya yatırım yapanların hâli ortada.

Yukarıdaki tüm öngörülerimden emin miyim, ne yazık ki değilim.

Dünyanın en büyük ekonomisini bir grup sinirli erkek ergen yönetiyor gibi bir durumdayız; yarın çıkıp ne yapacaklarını da kimse bilemiyor. Hayatlarımız da bir Netflix dizisine döndü desek yeridir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Trump sonrası Çin-Amerika ilişkileri

Çin’in ucuz ürünleri ilk başlarda Amerikan halkının tüketim sevdasına ilaç olmuştu ama artık Çinliler sadece ucuz ürünler üretmiyor; birçok teknolojik alanda da lider konuma gelmiş durumda

2024'ün ardından Çin ekonomisi

2024 yılının bitmesine sayılı günler kalırken yılın en sıcak konularından biri de Çin ekonomisi oldu. Kimi ekonomistler Çin’in tez zamanda batacağını söylerken kimileri de Çin’in artık dünya lideri olduğunu söyledi. Gelin birlikte kısaca bir yılın özetini geçelim, "Ne olacak bu Çin’in hali?" sorusunun cevabını da siz okuyucuya bırakalım

Çin, yeni Japonya mı olacak?

Çin ve Japonya kültürel ve demografik olarak birçok benzerlik taşıyor. Her iki toplumda da insanlar paralarını harcamak yerine tasarruf etmeyi tercih ediyor; Amerikan toplumu gibi elde avuçta ne varsa harcamıyorlar

"
"