Başbakan Erdoğan, referandumda neden "Evet" dememiz gerektiğini anlattığı grup konuşmasında darbecilerin 12 Eylül'de astığı insanlardan söz ederken kimilerine önemsiz gelecek, lakin bizim açımızdan 'gözümüzü açmamız' gerektiğini gösteren önemli bir yanlış vardı.
O konuşma gösterdi ki, tarihin 'bizimkiler'in yazdığı bölümü ciddi biçimde tahrifata açık ve ne yazık ki tahrifata kolaylıkla maruz kalıyor.
Başbakan'ın, tumturaklı metinler hazırlama konusunda pek mahir olan 'sakız manisi yazarı' danışmanları internet kurcalayarak hazırladıkları o konuşmada bize ait olanı kendilerine doğru çekip büzerken ciddi bir hata yapmışlar.
Metin yazarları Erdoğan'a kürsüden, "Şair Nevzat Çelik'in (Necdet) Adalı için yazdığı o ünlü şiir bu zamansız ölümü en güzel şekilde resmediyor" dedirterek ona 'Şafak Türküsü'nü okuttular.
Ben, 'ölümün en güzel şekilde resmedilmesi' ne demek onu bilmiyorum. Bunu yazıp, Başbakan'ın önüne koyanların sanırım hiç 'babası ölmemiş.'
O şiir, mahkemeler boynuna ipi geçirmek için peşini kovalarken Nevzat Çelik tarafından bir dönemi anlatmak için yazıldı. Sadece Necdet'i değil daha çok da Nevzat'ın kendisini kuşatan bir devrimci tarihin, bir devrimci direniş döneminin şiiridir Şafak Türküsü.
Olan şu... Wikipedia benzeri internet sözlüklerine aklıevvelin teki, şiirin Adalı için yazıldığını belirterek giriş yapıyor. Bir süre sonra o aklıevvelin cahilliği bu gezegende hepimize ait olan tarihi ters yüz edebiliyor. Bu yazıyı yazarken Google'a tekrar 'Necdet Adalı Şafak Türküsü' diye girdim.. Aynen şu yazıyordu Türkçe Wikipedia'da; "Adalı 8 Ekim 1980 tarihinde Ulucanlar Cezaevi'nde asılarak idam edildi. Nevzat Çelik'in yazdığı ve daha sonra Ahmet Kaya tarafından bestelenen "Şafak Türküsü" şiiri Adalı için yazılmıştır."
Şiirin kıyısında köşesinde Adalı'ya bir atıf yokken, kulaktan dolma saçma sapan bir bilgiyi internete koyup onu insanlığa mal eden aklıevvel, önce metinlerini yazan danışmanları onlar üzerinden Başbakan'ı ve konuşma üzerinden hepimizi yanıltıyor.
Başbakan ya da danışmanlarının bu yanlış nedeniyle en ufak keder duyduklarını hiç sanmıyorum ya mesele 'bizim tarih'in bu kadar kolay tahrifata açık olması ve bu tahrifatı gönül rahatlığıyla yapacak bir ordu insanın ortalıkta avcı gibi dolanıyor olması...