Cenk Erdoğan*
İlk olarak 2008’de İstanbul Caz Festivali’nde kendi triom ile yer almıştım. Üniversitede okurken en büyük hayalimiz bu festivalde yer almaktı ve hatta acaba bize şans verirler mi diye merak içinde beklerdik. Ben henüz ilk albümümü yayınlamıştım heyecanım doruktayken bir anda İKSV’den bir telefon geldi ve festivale davet edildim. Büyük bir heyecanla provalara başladık, benim triom ve de bir konuğumuz olacaktı. Hollanda’da yükselmekte olan harika bir saksafoncu Tineke Postma ile birlikte çalacaktık.
Konser günü geldi Nardis Caz Kulübü’ne gittik. Prova ve sound-check bitti keyfimiz yerinde; derken konser saati geldi kalbim heyecandan yerinden çıkacaktı ki bir anda davulcumun hastalandığını ve hastaneye kaldırıldığını öğrendim. Tabii ki heyecanın yerini panik ve korku aldı. Sevgili dostum Harun İzer ile Nardis’in önünde tek tek tanıdığımız davulcuları aradık ama kimseyi bulamadık tabii ki… Bir şekilde sahneye attık kendimizi konser başladı, seyirci harika, bol alkış var derken davulcum geldi per perişan bir şekilde. Konseri çaldık bitirdik üzerimden kamyon geçmiş gibi bir yorgunlukla ve stresle ilk İstanbul Caz Festivali konserimi tamamladım ve daha ilk konserden çok şey öğrendim.
Bu hikâyeden sonra İstanbul Caz Festivali’nde birbirinden farklı projelerle yer aldım benim gibi bir sürü müzisyen arkadaşım ilk ciddi deneyimlerini İstanbul Caz Festivali kapsamında gerçekleştirdi. Şimdi ise bu festival 25. yılında, şöyle bir düşününce binlerce müzisyeni bizle buluşturmuş, caz müziğine gönül vermiş ve dünya çapında rüştünü ispatlamış bir festival İstanbul Caz Festivali.
Bu sene yine harika gruplar ve projeler bu festivalde dinleyici ile buluşuyor. Her sene yelpazesi genişleyen bir seçkiyle rock’tan caz’a uzanan yoğun bir program bizi bekliyor. Bu sene kendi adıma görmek istediğim projeler var. Gitarist olarak önce kendi sazıma torpil geçeyim. En merak ettiğim konserlerden biri Julian Lage Trio. Julian Lage çok erken keşfedilmiş bir yetenek. Gitar tekniği, hissiyatı, tonu ve sahne üzerinde devamlı gülümseyen tavrı ile gerçek bir yetenek. Grammy ödülü de bulunan bu harika besteci ve gitaristi yakından duymak bence çok keyifli olacak. Julian kendi köklerini de müziğinde yaşatan bir gitarist, son albümünde country havalarını çok sık duyuyorum ve ayrıca çalımının sadeleştiğini daha az ama öz cümleler çaldığını gözlemliyorum ve bu konseri şiddetle tavsiye ediyorum.
Hemen ardından efsaneler sahnesi diye nitelendirdiğim Dave Holland-Zakir Hussain-Chris Potter üçlüsü var. Dave Holland Quinted‘i dinlememiş olanlar hemen başlasın çünkü o müzik gerçek bir kompozisyon dehası kanımca. Yazdığı birbirine geçmiş ve kaynaşmış riffler ile sizi bambaşka bir hale sürüklüyor. Bu ekipteki diğer dahi ise Zakir Hussain tabi ki. Çaldığı sazı her türlü müziğin içine mükemmel yerleştiren bir usta. Chris Potter’ın inanılmaz sound’u ise bence bu trio içinde parlayacak.
Bir diğer proje ise R+R=Now. Şu sıralar New York’da çok popüler olan şahsına münhasır bir piyanist Glasper. Müziğinde R&B ruhunu, funk ve chill out havasını da soluyabildiğim bir müzisyen. Piyanist olarak kendine has bir tuşesi ve sesi olduğunu da düşünüyorum; en azından ben bir kayıt dinlediğimde onca piyanist arasından anlayabiliyorum Glasper’ı. Enerjisi yüksek bir konserin dinleyiciyi beklediğini düşünüyorum. Aslında şunu söylersem yanlış olmaz sanki. Epey bir süredir caz müziğinde özellikle piyanistler arasından biraz kuzeyli bir akım dolaşmakta. Daha pastel tınılar, melodik yaklaşımlar ve geniş çalımlar. Robert Glasper bu ekolü kendi stiliyle biraz da olsa dağıttı diyebilirim. Siyahların inanılmaz groove anlayışını canlandırdığını düşünüyorum.
İstanbul Caz Festivali’nin bir diğer harika yönü de şu. Genç caz müzisyenlerine destek vermek amacıyla yapılan Genç Caz yarışması. Benim de jüri olduğum bu yarışma, harika gençleri bize dinletiyor ve onlara müziklerini dinleyici ile buluşturmaları için fırsat veriyor. Ve ayrıca Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle yapılan profesyonel müzisyenlere yönelik bir “eğitmen eğitimi” projesi gerçekleştirecek. Proje kapsamında Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, çocuklara yönelik müzik faaliyetleri düzenlemek isteyen profesyonel müzisyenlere, bu yaş grubu ile çalışma ve iletişim konusunda pedagojik eğitim verecek. Teorik eğitim süreci sonrasında pilot uygulamalarla devam edecek projenin ardından seçilen eğitmenler projeleri ile 25. İstanbul Caz Festivali’ndeki “Çocukça Bir Gün” etkinliğinde yer alacaklar.
Bu sene 25 yılın verdiği tecrübe ile dopdolu bir programla ve gerçek bir festival ruhuyla İstanbul Caz Festivali sanat dolu ve heyecan verici. Caz severlerin keyfini çıkartacağına inancım sonsuz…
* Müzisyen
İstanbul Caz Festivali 25. yaşını kutluyor.
Bu vesileyle her hafta sürpriz bir isim, 25 yıldır cazı ve çok daha fazlasını İstanbul’a taşıyan festivalin unutulmaz konserlerini, perde arkasını, caza dair bilgi ve birikimlerini T24 okurları için yazıyor. Yazıların ardından sohbet, #25YıldırCazveDahası etiketiyle sosyal medyada da devam ediyor.
|