25 Nisan 2024

Erdoğan’ın Washington ziyaretiyle ilgili son dakika: İptal yok, ziyaret gerçekleşecek 

Ankara’daki üst düzey bir diplomatik kaynaktan 25 Nisan akşamı geç saatlerde edinebildiğim iki cümlelik bilgi şu oldu; “Haberler yalan, ziyaret gerçekleşecek”

Cansu Çamlıbel

Türkiye’de dış politikayla uzaktan ya da yakından ilgilenen kim varsa beş gündür Oda TV’nin “Erdoğan 9 Mayıs’ta ABD’nin başkenti Washington’a yapacağı ziyareti iptal etti” haberini konuşuyor. Haberde Erdoğan’ın bu kararı ABD Temsilciler Meclisi’nin İsrail’e 26 milyar dolarlık askeri yardım paketini onaylanmasının ardından aldığı iddia edilmişti.

Geçen beş gün içinde, Ukrayna'ya 61, İsrail'e 26 milyar dolar verilmesini öngören toplam 95 milyar dolarlık söz konusu dış yardım paketi, ABD Senatosu’nda da onaylandı, dün de ABD Başkanı Biden tarafından imzalandı.
Özetle konu Biden yönetimi açısından nihayetlenmiş oldu. Dolayısıyla eğer hakikaten de Erdoğan’ın bu mali yardım nedeniyle dört senedir beklediği Washington ziyaretini iptal etmeye kadar varacak bir rahatsızlığı varsa bu durum ortadan kalkmış değil. Bilakis Biden’ın imzasından sonra ABD açısından mesele geri dönülmez biçimde nihayetlendi.

Haberin kamuoyuna yansımasının ardından ortaya atılan bir diğer iddia ise ziyareti iptal edenin ABD tarafı olduğuydu. Bu iddiaya göre Biden yönetimi tam ziyaret öncesinde Erdoğan’ın Hamas heyetini kabul ederek samimi bir resim vermesinden çok rahatsız olmuştu. Erdoğan’ın daha çok iç kamuoyunu hedeflediğini düşündüğüm Hamas görüşmesinin Washington’da kaşları kaldırdığı muhakkak. Ama bu rahatsızlığı jet hızla Erdoğan’a “artık gelme, istemiyoruz” mesajı göndermeye kadar vardırmış olabilirler miydi? Hiç sanmıyorum.

Günlerdir ulaşabildiğim ve normal şartlarda bilgi sahibi olması muhtemel muhataplara sorduğum soruları bugün sabahtan itibaren bir tur daha sorup aynı yanıtı aldım; “herhalde iptal ama bilemiyoruz”. Herkesi şaşırtan temel konuların başında ise Erdoğan hükümetiyle içli dışlı ilişkileri bilinen medyanın medya kuruluşlarına ve sözcülerine dahi anlamlı bilgiler sızdırılmıyor oluşuydu.

Klasik bir ‘yalanlayamayız da doğrulayamayız da’ vakası.

Ankara ve Washington’ın resmi makamları da günlerce sessizliğini korudu ta ki bu akşama kadar. Washington’da henüz gündüz saatleri devam ederken Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, gazetecilerin Erdoğan’a ilişkin soruları üzerine “programlanmış bir şey yok” deyince kafalar iyice karıştı.

Nasıl planlanmış bir şey yoktu?
Kirby nasıl böyle bir cümle kurabiliyordu?

Ziyaret tam da 31 Mart Yerel Seçimleri’nden iki gün önce 29 Mart’ta açıklanmıştı. Reuters’ın Washington ve Ankara mahreçli olarak geçtiği İngilizce haberin metnini buraya bırakıyorum. Kirby’nin bir mensubu olduğu Biden yönetiminden yetkililer, ziyareti doğrulamakla kalmamış içeriğine ilişkin de hatırı sayılır bilgi vermişti.

Erdoğan’ın ABD ziyareti sadece Beyaz Saray’da Biden ile yapacağı görüşmeden de ibaret değildi. Gezinin bir de New York ayağı olacaktı. Erdoğan daha önceki ABD ziyaretlerinde de olduğu gibi New York’a geçerek burada iş dünyasının temsilcileriyle bir araya gelecekti. Türkiye’den gidecek heyetlerin ve iş insanlarının akreditasyonları ve otel rezervasyonları dahi yapılmıştı.

Daha önceki açıklamalar ve yapılan hazırlıklar ayan beyan ortadayken 25 Nisan günü Kirby, Washington’da gazetecilerin gözlerinin içine baka baka yalan söyledi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da ölü taklidi yapmaya devam etti.

Ben de bir tur daha telefona sarıldım. Ankara’daki üst düzey bir diplomatik kaynaktan 25 Nisan Perşembe akşamı geç saatlerde edinebildiğim iki cümlelik bilgi şu oldu; “Haberler yalan, ziyaret gerçekleşecek.”

Ziyaretin daha önce planlandığı gibi 9 Mayıs’ta mı daha sonra mı olacağına dair ise bir bilgiye ulaşamadım.

Bu beş günlük seyirden edindiğim izlenim ziyaret iptal olmuş değil ama büyük bir pazarlık dönüyor.

İki devlet başkanının buluşmasından önce içerik, konuşma metinleri, imzalanacak anlaşmalar varsa hepsi önden diplomatik heyetler tarafından hazır edilir. Hatta iki liderin ortak basın toplantısı yapıp yapmayacağı, yapılacaksa gazetecilerden kaç soru alınacağı bile ince ayrıntısına kadar planlanır. Bu normaldir, Erdoğan’ın bu seferki Washington ziyaretine özgü özel bir durum değildir.

Hissiyatım odur ki Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hazırlık aşamasına İsrail konusundaki rahatsızlığını empoze ederek kendisi açısından ‘görüntüyü kurtaracak’ birtakım önlemler eklenmesini sağlamaya çalışıyor.

Daha önceki deneyimlerden biliyoruz ki eğer iki liderin canlı yayında kameralar önünde vereceği mesajların kriz çıkartacağına dönük kaygılar ağır basarsa görüşme sonrasında basın toplantısı yapılmayabilir de.

İki tarafın da Erdoğan-Biden görüşmesini iptal etmek için kendine göre gerekçeleri olabilir. Ancak iki ülke ilişkilerinde tam diplomasiye daha fazla alan açılması beklenirken, bu ziyaretin -hangi gerekçeyle olursa olsun- iptal edilmesi zaten zar zor toparlanmış olan bu ilişkinin derin bir çizik daha yemesi anlamına gelecektir.

Sıkıntılara rağmen iki tarafın da resmen herhangi bir açıklama yapmaktan uzak durmasını, profesyonel kadrolara ziyaretin içeriğine dair görüş ayrılıklarını gidermek için zaman kazandırmak olarak yorumlayabiliriz. Kuvvetli görüş ayrılıklarından birinin de Türkiye’nin Irak sınırları içinde PKK’ya yapmayı planladığı geniş operasyon olduğunu tahmin etmek için Kissenger olmak gerekmiyor.

Cansu Çamlıbel kimdir?

Cansu Çamlıbel, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Yüksek lisansını, Britanya'daki Cardiff Üniversitesi'nde Uluslararası Gazetecilik bölümünde yaptı. 2002 tarihli master tezi, "Türk medyası ve otosansür sorunsalı" başlığını taşıyor.

NTV'de diplomasi muhabirliği, 2005- 2008 arasında da Brüksel muhabirliği yaptı. 2008'den Şubat 2019'a kadar Hürriyet ve Hürriyet Daily News gazetelerinde muhabirlik, haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü, köşe yazarlığı görevlerini üstlendi.

Yaklaşık 5 sene boyunca, "Yüz Yüze Pazartesi" köşesinde, Hürriyet'in haftalık siyasi söyleşilerini yaptı. 2015- 2016 döneminde ABD'de Harvard Üniversitesi'nin Nieman Bursu'nu kazandı.

Nisan 2017- Şubat 2019 döneminde ise Hürriyet Washington Temsilcisi olarak görev yaptı.

Gazetenin, siyasi baskı sonucu el değiştirmesinden sonra istifa ederek, Türkiye'ye döndü. Gazete Duvar'daki köşesinde, dış politika alanında yazılar kaleme almaya başladı. Eşzamanlı olarak Gazete Duvar'ın İngilizce edisyonu Duvar English'in kurucu Yayın Yönetmeni oldu. Bu görevi, Ekim 2021'e kadar sürdürdü.

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi üyesi olan Çamlıbel, IPI için hazırlayıp sunduğu, "Özgür Sohbetler" isimli podcast serisinde, günümüz Türkiyesi'nde gazetecilik yapmanın bedeline, içeriden bir bakış sunmaya çalışıyor.
Ocak 2023'te, T24 ekibine katıldı. 
Lulu'nun annesidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

New York Belediye Başkanı Adams'ın rüşvet dosyasında Türkiye bağlantılı yeni bilgiler: Rüşvet ‘küçük’ ve alan Türkler olmayınca rüşvetçilik sorun değil midir?

Sezgin Baran Korkmaz da Adams’dan nemalanma furyasına katılmak için epey girişimde bulunmuş. Korkmaz, Adams’ın kampanyasına en az 50 bin dolar verme taahhüdünde bulunuyor. Adams ve danışmanı Korkmaz’ın bağışına nasıl kılıfına uyduracaklarını düşünmeye başlıyorlar. Ancak iş uzuyor ve o süreçte Korkmaz hakkında iki ülkede de iddianame hazırlanınca parayı almaktan vazgeçiyorlar

Fatih Erbakan: Bir daha asla AK Parti'yle olmayız, sağda üçüncü ittifak daha çok oy alır, iktidarın uygulamalarını gören imam-hatipli gençler deist, ateist oluyor!

“AK Parti’ninki şekilci bir Müslümanlık, ekonomi politikası adaletsiz paylaşıma dayalı. 2023 seçimlerinde bizim çevre ‘CHP’ye iktidarı teslim etmeyin’ dedi; hem kendileri hem millet kurtulsun diye bir zeytin dalı uzattık. Seçimden sonra aynı tas aynı hamam devam ettiler, güvenimizi sarstılar. Bundan sonra yola müstakil olarak devam edeceğiz"

Eren Keskin: Güran ailesi o açıklamayı yapmadan önceki akşam bazı milletvekilleri yanlarındaymış, Narin’in ailesinin bir adli tıpçıdan görüş aldığını düşünüyorum

“Devlete yakınsanız bu coğrafyada istediğiniz suçu işleyebilirsiniz, çünkü üstü örtülür. Aile o metinle devlete ‘Bizi koruyun’ diyor. Tavşantepe üzerinde özellikle Ensarioğlu ailesinin çok büyük bir etkisinin olduğu söyleniyor. Galip Ensarioğlu konuşamıyor çünkü ailenin devletle ilişkileri var. Devlet aileyi on yıllarca korumuş, aile de devleti koruyor. Bu köyün 90’larda silah deposu olduğu söyleniyor”

"
"