03 Temmuz 2024

Şimdi Açık Radyo’nun sesine açık olma zamanı

Açık Radyo’nun “Kapalı Radyo”ya dönüştürülmesi, Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni Ömer Madra’nın ömrünü verdiği gezegenin geleceğine ilişkin sesleri duyamamak demek

RTÜK oy çokluğu ile 29 yıldır yayın yapan Açık Radyo’nun lisansını iptal etti.

“Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo”nun sesi kesildi.

İktidar yanlısı olmayan basın kuruluşlarını cezalandırma listesi oldukça kabarık olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Açık Radyo’nun sesini kesti. 1995 Haziran’ından bu yana, tam 29 yıldır yayın yapan Açık Radyo’nun yayın lisansı iptal edildi.

Bir yayın kuruluşunun yıllarca verdiği emek, bir kararla ortadan kaldırıldı. Üstelik tarihi bir ironiyle…

Kainatın en cılız seslerine bile “Açık” olan, o sesleri duyan radyoyu 'Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz” maddesinin ihlali ile ilgili verdiği “program durdurma” cezasını uygulamadığı gerekçesiyle susturdu.

Söz konusu idari para ve yayın durdurma cezasının gerekçesi 24 Nisan 2024 tarihli Açık Gazete programındaki ifadeler… RTÜK, Açık Gazete programına katılan konuğun “…Ermeni, yani Osmanlı topraklarında gerçekleşen tehcir ve katliamların, soykırım olarak adlandırılan katliamların 109. Yıldönümü, sene-i devriyesi. Bu yıl da yasaklandı biliyorsunuz Ermeni soykırım anması” şeklindeki ifadelerine programcı ya da programcıların düzeltme girişiminde bulunmadığı gerekçesiyle ceza verdi.

RTÜK Kanunu, “programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir” diyor.

Öğrendiğim kadarıyla, idari para cezası ve RTÜK’ün verdiği tarihlerde ve aynı yayın saatinde 5 program durdurma cezası ( 10-14 Haziran arası) elektronik olarak tebliğ edilmiş Açık Radyo’ya. E-Mail ile yapılmış sayılan 'tebligat'ların ne kadar hukuki olduğu tartışması bir yana, Açık Radyo, karar üzerine para cezasının ilk taksidini ödeyerek kararı uygulama adımını atmış. İdari yargıya başvuru sürecine ilişkin bir yorumla "program durdurma" kararının uygulamasını, yargı kararı eşliğinde planlamış olabilir Açık Radyo…

Karar oy çokluğu ile alındı. Karşı oy kullanan üyelerden bazıları “30 yıllık bir radyo, bağımsız, çoklu ortaklık yapısıyla yayın yapıyor, İstanbul gibi mega şehirde insanların nefes aldığı, çok renkli, çok sesli yayıncılık yapan bir radyo. Türkiye için varlığı bir şans. Ortada kötü bir niyet yok. Olsaydı idari para cezasının ilk taksidi ödenmezdi. Bu iyi niyete itibar edilmeli, kolaylık sağlanmalı” dese de lisans iptali kararı çıktı.

Lisans iptali demek yayın kuruluşunun fişini çekmek demek.

4 AKP, 1 MHP, 2 CHP, 1 DEM ve 1 İYİ Parti kontenjanından oluşan 9 kişilik Kurul, çeyrek asırlık bir yayın kuruluşunu, üstelik manifestosunda “Tüm çıkar gruplarından bağımsız, temel insan hak ve özgürlüklerini savunan, çok kültürlülüğü, kültürler ve kimlikler arası ilişkileri ele alan bir yayıncılığı amaçlıyoruz” diye yazan bir radyonun kapısına kilit vurdu. Bilenler bilir, dinleyen bilir…

Vasata mahkûm olmayan öyle bir yayıncılık geçmişine sahiptir ki Açık Radyo, örneğin bir yayında ABD’deki siyahların isyanını anlatan bir programı dinlerken dünyaca ünlü cazcı Nina Simone’nun Mississippi Goddam parçası ile tanışırsınız. Hem o şarkının öyküsünü öğrenir hem de o ezginin eşliğinde “Black lives matter-Siyahların hayatları değerlidir” hareketine yelken açarsınız. Matruşka gibi… Bilgiden bilgiye akarsınız.

İşte bu nedenle Açık Radyo’nun “Kapalı Radyo”ya dönüştürülmesi, Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni Ömer Madra’nın ömrünü verdiği gezegenin geleceğine ilişkin sesleri duyamamak demek.

Gezegeni evlere kapatan bir pandemiye ilişkin tıp dünyasının en yeni en taze ne konuştuğundan haberdar olamamak demek, vasata mahkûm olmak demek.

RTÜK’ün lisans iptal kararı henüz Açık Radyo’ya ulaşmamış. Radyo karar ulaşıncaya kadar yayın yapabilecek. Radyonun avukatları da karara ilişkin gerekli itirazlarını, başvurularını yapacak. Zira mahkeme süreçlerinden sonra eğer mahkeme itirazı kabul etmezse radyonun cihazları mühürlenecek.

Sürecin nasıl işleyeceğini göreceğiz. Telefonla görüşüne başvurduğum CHP kontenjanından RTÜK Üyesi İlhan Taşçı, “RTÜK, Açık Radyo idari para cezasını ödediği için kurumun bu tutumunu iyi niyetle yorumlaması gerekirdi. Zira Açık Radyo belki teknik aksaklık belki mevzuata hâkim olmama gibi nedenlerle program durdurma cezasını uygulamamış olabilir. 30 yıllık bir yayın kuruluşunun fişinin çekilmesi hem basın özgürlüğüne bir müdahaledir hem de farklı sesleri dile getiren platformları dinleyenler, izleyenler için çok büyük bir kayıptır” yorumunu yaptı.

Ne demişti Açık Radyo yola çıkarken; “Radyo, televizyon, gazete, dergiler, sıkıcı ve vasatçı. Hepsinden öylesine kuru bir gürültü çıkıyor ki, sonuçta, bir ‘kakofoni’den başka bir şey doğmuyor. Bir anlamda, kitle iletişim araçlarının gerçek bir iletişimsizliğe yol açması gibi bir paradoks söz konusu.”

Şimdi Açık Radyo’nun sesine açık olmanın zamanı…

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

CHP’nin Yaşam Hakkı mitinginden izlenimler | Alan küçüktü, miting doluydu; Özgür Özel’in muhalefet tonu daha yüksekti

Özgür Özel, Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret ettikten sonra yaptığı açıklamaya paralel konuştu ve Cumhur İttifakı’nın tutumunu eleştirdi.

Gürsel Tekin’nin Rojin Kabaiş raporundan çarpıcı iddia: Ciğerlerinde su yoktu, midesi yemek doluydu…

Baba Nizamettin Kabaiş: Kızımın otopsisine katılan bir doktor “6 gün suda kalmışsa kalmıştır, 18 gün olsaydı bütün bedeni dağılırdı” dedi

"
"