07 Mart 2025

CHP’li Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan: Bir Kürt yurttaş AK Parti’de siyaset yapabilir ama CHP’de siyaset yapınca ‘terörist’ oluyor!

“2023’te bedelini ağır ödedik, toplum bir daha böyle bir bedel ödeyemez; herkes müsterih olsun”

Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ve Candan Yıldız

CHP’li belediyelere dönük operasyonlar, tutuklanan belediye başkanları ve meclis üyeleri, kayyımların atanması ve 2019 ve 2024 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu hakkında son davalarla birlikte 25 yıl hapis cezası istenmesi ve son olarak üniversite diplomasıyla ilgili tartışmalar, CHP İstanbul İl Kongresi’nin soruşturma konusu olması, ‘Kent uzlaşısı’nın kriminalize edilmesi, İmamoğlu’nun ‘Bilirkişi’ ve İstanbul Başsavcısı ‘Akın Gürlek’ soruşturmalarından ifade verdiği gün Çağlayan Adliyesi önündeki kalabalık nedeniyle CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik dahil 20 kişiye soruşturma başlatılması, İmamoğlu’na yakın isimlerden CHP Gençlik Kolları Başkanı’nın attığı tweet nedeniyle yaklaşık 5,5 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacak olması, SGK borçları gerekçesiyle CHP’li belediyelerin hesaplarının bloke edilmesi…

31 Mart seçimlerinde 47 yıl sonra birinci parti konumunda olan CHP’nin siyasi baskı altında olduğunun fotoğrafı bu…

Diğer yanda ise 23 Mart’ta yapacağı ön seçimde Cumhurbaşkanı adayını belirleyecek CHP’nin parçalı bir yapı görüntüsü vermesi. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu arasında olası bir rekabetin sonuçları ya da Ekrem İmamoğlu’nun yargısal süreçler ya da diploma meselesi nedeniyle adaylık denkleminden düşmesi durumunda CHP’nin ‘iki forvetinden’ birini kaybetmesi…

AKP ile ‘normalleşme’ den Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘ayağını denk al’ çıkışına varan yeni durum bize ne söylüyor?

Belediyeler neden hedefte? Bütün bunları 2014-2019 yılları arasında Ekrem İmamoğlu ile birlikte Beylikdüzü Belediyesi’nde çalışan, Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM) Başkanı ve 31 Mart’ta Şişli Belediye Başkanı olan Resul Emrah Şahan’la konuştuk.

- Belediye başkanlarına çizilen bir çerçeve var. Kent sorunları, alt yapı hizmetleri, ulaşım sorunları ve depremle uğraşın gibi… Siz bu çerçevelendirmeye nasıl bakıyorsunuz? Çünkü sizinle cari siyaseti konuşacağız ağırlıklı olarak.

Siyaseti yerel siyaset, genel siyaset diye bölmek bu dönem doğru değil. Kendi ilçemden bir örnek vereyim. Şişli'deki yoksulluğu, Türkiye'nin genel siyasetinden, Şişli'deki krizleri, yurttaşın yaşadığı krizi, çocuk, kadın, genç yaşadığımız krizleri Türkiye'nin genel siyasetinden ayrı bir yerde konumlandıracak bir proje üreterek çözebileceğimizi düşünüyoruz? Böyle bir şey yok. Dolayısıyla şu anda tam da siyaset yapma dönemi.

- “Yerelin sorunlarıyla ilgilenilsin” çerçevelendirmesini o zaman dar buluyorsunuz?

Tam da siyaset yapma dönemi. Fakat bunu yaparken oturduğumuz koltuk, 270 bini temsil eden bir kamu koltuğu. Dolayısıyla belediye başkanlığının sorumluluğu burada bir başka faza geçiyor. Siyaset yaparken ürettiğimiz işleri, yaptığımız projeleri neden yaptığımızı, niçin yaptığımızı, hangi siyaset hattı ve hangi siyasi diskur için, hangi siyaset yolculuğu için yaptığımızı iyi izah etmemiz lazım. Konu sadece bir kreş yapmak, kent lokantası açmak, vatandaşa şimdiye kadar olan, 2019'a kadar olan merkezi hükümetin, özellikle mevcut siyasi iktidarın sunduğu işleri bir ‘promosyon’ gibi sunmak değil. Biz vatandaşı ve yurttaşı güçlendirmek için yereldeki gücümüzü ve projelerimizi hayata geçiriyoruz. Şişli'de kreşe gitmesi gereken çocukların yüzde 60'ı kreşe gidemiyor. Yüzde 60'ı… Sosyo ekonomik statüsü Türkiye birincisi olan bir ilçeden bahsediyoruz. Şu anda yaptığımız her işin toplumda, yurttaşın hayatında, yurttaşı güçlendirmede siyaseten neyi izah ettiğini anlatan bir hatta yerelde proje üretmek zorundayız. Siyaset yapacağız. Yaptığımız siyasetin icraattaki projelerini yurttaşa siyasi parti ayırmaksızın doğru anlatacağız.

- Böyle projeler üretince merkezi hükümet görevlerini yapmıyor, biz yapmak zorunda kalıyoruz diye tarif ediyor musunuz?

Belediye başkanı olduğum dönemden beri aynı şeyi söylüyorum. Türkiye'de kurumların çöküş hikayesi var. Kurumların çöküş hikayesinde yaşadığımız her şeyi sokakta vatandaş gördüğü siyasetçiye, güvendiği siyasetçiye, genelde de belediye başkanına söylüyor. Okulların temizliğinden tutun, çocukların okula aç gitmemesi için gelen talepten ulaşıma, konut, yoksulluk, yardım oluyor. Türkiye'de gerçekten toplam bir kurumların zayıflatıldığı, kamunun, kamusal kurumlarının zayıflatıldığı, kamu aklının zayıflatıldığı bir sürecin tam ortasındayız.

- Kurumlar çöktü, kamu aklı zayıflatıldı darken tam olarak ne demek istiyorsunuz?

Kamusal hizmet dediğimiz alan son yirmi yıldır kaba tabirle: koca, büyük, ağır, gri beton müteahhitler tarafından artık biçimlendi. Türkiye'de kamu kamusal hizmeti vermek için kamuya, o kamusal hizmet koluna müteahhitleri koydu. Kendi yaşadığım yerden anlatayım, Belediye başkanı oldum, üzerinden bir 10 gün geçti. Bir telefon geldi. Başkanım çöp arabaları çıkmayacak! Allah aşkına ne oluyor? Müteahhit parası ödenmemiş finansal krizden dolayı. Bu işin ayrı bir tarafı… Türkiye'de yerel yönetim reformu dediğimiz şey yeniden ele alınıp finansal yönetiminin de ele alınması gerekiyor.

- Mali özerklik ya da karar özerkliği gibi bir şey mi dediğiniz?

Yani şöyle bunun ölçeğine bağlı olarak yeniden şekillendirilmesi gerekiyor. Finansal açıdan yeniden şekillendirilmesi gerekiyor. Bunu sadece biz yaşamıyoruz. Bütün belediyeler yaşıyor. Yani 270 bin nüfusu olan, 3 buçuk milyon nüfusa hizmet eden bir Şişli Belediyesi şu anda mevcut bütçesiyle dönmesi konusunda ciddi sıkıntılar var. Neyse buraya geçiyorum. Yani yaşadığımız krize bakın. Bir Şişli'nin çöpünü toplama işi, herhangi bir müteahhit ödediğiniz parayla doğru orantılı olarak aksama kriziyle riskiyle karşı karşıya. Böyle bir şey olabilir mi? Yani belediyenin esas işlerinden biridir bu. Gelir gelmez yaptığımız işlerden biri. Bütün ekonomik zorluklara rağmen 85 tane kamyonumuzu aldık. Şu anda belediyenin kendi öz malıdır kamyonları ve yeni bir kamusal hakla dönme konusunda çok ısrarcıyız. Her alanda çok ısrarcıyız. Yeni bir kamusal aklı oluşturmamız lazım. Yoksa kamu çalışanı da kamusal hizmetten uzaklaşıyor. 9'da gelip 5'te çıkan bir ofise dönüşüyor kamu hizmeti. Bizim önümüzdeki büyük sınavımız bu: Kamuyu yeniden inşa etmek.

Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan

- Şimdi gelelim sıcak gündeme. Abdullah Öcalan, “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı yaptı. Siz de takip etmişsinizdir. Özgür Özel dedi ki “Meseleler temennilerle değil, güven ortamı tesis edilerek ve icraatlarla çözülür. Bugüne kadar yaptığımız katkıları bundan sonra da esirgemeyeceğiz.” Siz partinizin pozisyonunu nasıl görüyorsunuz? Yerel yönetimlerin barışın toplumsallaşması bağlamında bir rolü olabilir mi?

Türkiye'nin toplumsal barışı için atılacak her adımı, taş taş üstüne koyan her sürecin içerisinde oluruz. Burada hiç tartışma yok. Ama esas hikaye şeffaflık, esas hikaye samimiyet, esas hikayeye açıklık ve bunu anaların rızasını alarak yapmak. Tüm anaların rızasını alarak yapmak.Gözü yaşlı çok analar var. Gözü yaşlı bir ülke var. Toplumsal rızayı alarak, örgütleyerek, şeffaf, açık, anlatarak bunu inşa etmek zorundayız. Dolayısıyla bu adımların hepsi çok değerli yani. Fakat burada Cumhuriyet Halk Partisi'nin rolü, tutumu, siyasi partilerin rolü tutumunun dışında… Ezber gibi durabilir ama kurucu partinin kurucu liderinin söylediği şey çok net: Yurtta sulh, cihanda sulh… Bu basit bir hikaye değil aslında. Altını doldurabileceğiniz bir hikaye. Burada yerelin öneminden bahsettiğiniz için söylüyorum. İstanbul 2019'dan bu yana sağlandı. Niye sağlandı yerelde bu hikaye? Biz bunu aslında bu açıklık, bu şeffaflıkla, ‘İstanbul ittifakı’yla, ‘Türkiye ittifakı’yla bunu gösterdik. Toplum buna zaten motive. Bunun önünü açan siyaset de… Bakın Şişli'de gelir gelmez yaptığımız ‘Biz Şişli’ diye bir konseptle kültür etkinlikleri yapıyoruz. Şişli bu anlamda gerçekten çok özel bir yer. Yani Gayrimüslimleri, Alevileri, Kürtleri, Sünnileri ile özel bir yer. Herkesin bir arada yaşadığı, İstanbul gibi bir metropolün merkezinde, bu kültürel doku ve bağlarla bütün bu metropolün üzerinden gündüz üç buçuk milyonun gelip geçtiği bir yoğunluk ve bir merkez olmasına rağmen hala o bağları koruyor ve o ilişki ağlarıyla yeniden kendini üretmeye çalışıyor. Biz Şişli'de yerel yönetim olarak çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Sivil toplumla, akademiyle kültürel etkinlikler oluşturuyoruz. Üstümüze düşen çok şey var. Yeter ki siyaset bu konuda açık, şeffaf, icraatçı ve gerçekten bu ülkenin önünü açan, bu toplumdan rızasını alarak bir yol haritası çıkartsın.

- Siz CHP'yi bu süreçte pasif mi yoksa aktif mi görüyorsunuz. Açık, şeffaf, rıza üretmekten söz ettiniz. Bunlar ana muhalefet partisinin derdi değil mi?

Bütün siyasetin derdi olmalı. CHP bunu 2019'da yaptı. İstanbul'da yaptık bunu. Yeni seçimde yine yaptık. Ben Şişli’de yüzde 70'e yakın oy almış bir belediye başkanıyım. Ekrem İmamoğlu 2019'da İstanbul'un Kürtlerinden, Alevilerinden, Sünnilerinden, milliyetçilerinden, AK Partililerden oy aldı. Bu rıza son seçimde 413 belediye ile Türkiye'den alınmış durumda. Bu yol açıldı, bu yol açıldığı için mevcut siyasi iktidar baskılarını arttırdı.

- ‘Kent ittifakı’nı suç gibi gösterdi…

Her şeyi, bu konuyu kriminalize etti. Gözünün üstünde kaş var dedi. Ekrem Başkanı saçma sapan davalarla 25 yılla yargılamaya başladı. Her belediye başkanına başka başka gündemlerle gidiyor. Bazen basit bir şey gibi algılıyoruz. Gündelik hayatımızın artık bir pratiği haline dönüştü ama şu an üç belediye başkanımız tutuklu. Beşiktaş, Esenyurt ve Beykoz… Bunlar basit işler değil. İstanbul gibi bir yerde kayyımlar… Hala devam ediyor. On meclis üyesi tutuklandı. Şişli’de bir arkadaşımız tutuklandı. Bütün bunları konuşurken tutuklamaya sevk yazısında ne var biliyor musunuz, ‘İstanbul'da Kürt vatandaşların belediyelerde söz sahibi olabilmeleri için Batı illerindeki Kürtlerle kurulmuş vs.’  Bir taraftan bunu konuşuyoruz ama bir taraftan da bizde siyaset yapan, siyaset yapma arzusu içerisinde olan yurttaşı ‘Batı illerindeki Kürtler’ diye tutuklamaya sevk yazıları yazıp tutukluyorsunuz. Dolayısıyla şeffaflık, açıklık dediğim şey tam da bu…

- Bu çelişkiyi siyaseten nasıl yorumluyorsunuz? Bir yanda kayyımlar diğer yanda olası barış ihtimali… Herkes bu çelişkiyi anlamlandırmaya çalışıyor.

Bu çelişkiyi şöyle okumak lazım. Kontrolsüz güç belli bir yere geldi. Yani mevcut siyasal iktidarın bu kontrolsüz gücü artık limitinde ve yarattığı kriz ortamında kendisi kurban olacak. Zalimin sonu yaklaştıkça zulmü artarmış. Yaşadığımız tam o. Çok dar bir patikada… Başka bir şey beklemiyoruz. Bu açıklamalar, toplumsal barışa yönelik atılan adımlar, bunlar çok değerli. Bunların üstüne koya koya gitmemiz lazım. Üzerimize ne düşerse yapmak zorundayız. Ama bir taraftan da bunları yaşıyoruz. Siyasetin doğallığını bozmaya çalışıyorlar. Kürt yurttaş AK Parti’de siyaset yapabilir ama CHP'de siyaset yaptığı zaman ‘terörist’e dönüşüyor, Bunu yaratmaya çalışıyorlar. Bunu anlatmamız lazım. Ben belediye başkanıyım, sokaktayım, pazardayım. Samimiyetle söylüyorum dönem artık siyasal iletişimin, algının dönemi değil. Tam da göz seviyesinde siyaset yapmamız gereken bir döneme giriyoruz. Dolayısıyla artık siyasetin kazanacağı bir süreç başlıyor Türkiye'de.

Çünkü derinleşen yoksulluk ekonomik krizle izah edebileceğimiz bir boyutta değil. Sokağın gündemi, vatandaşın gündemi gerçekten siyaset yapma zorunluluğunu ve sorumluluğunu bize veriyor. Vatandaş bunu görüyor, inanın görüyor. Kimse kendini güvende hissetmiyor. Siyasetçiler de kendini güvende hissetmiyor, belediye başkanları da, yurttaş da, sermaye de, gazeteci de, sivil toplum, akademi de… Bu ortam mevcut siyasi iktidarın yarattığı kriz ortamının kendisinin kurban olacağı bir sisteme götürecek.

- DEM Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları, T24’te Şirin Payzın ve Murat Sabuncu’ya “ana muhalefet partisinden ve aynı zamanda son yerel seçimlerde birinci çıkmış parti olan CHP'den beklentimiz var. Bu beklenti sadece bizimle ilgili değil. Yani herkes bekliyor, toplum bekliyor, Kürtler bekliyor. Kürt meselesinin çözümüne dair daha somut plan ve program olmalı” dedi. Buna dair ne dersiniz mesela? CHP’nin 1989 Kürt Raporu dışında ne dediğini pek bir şey bilmiyor kamuoyu. Meclis çatısı altında çözülsün demekten başka…

Cumhuriyet Halk Partisi, DEM Parti, AK Parti diye değil. Gerçekten açık, şeffaf ortak masada konuşmamız gerekiyor.

Meclis bunun için var. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konudaki tutumu, bu konudaki tarzını, ne dediğini 2019'da İstanbul'dan tecrübe ile basamak basamak icraatta görebiliriz. CHP’li belediyelerin, özellikle de İstanbul 2019- 2024 yılları arasında, şimdi de 31 Mart'tan sonra, güçlü ve kuvvetli bu mesajı verdiğini düşünüyorum. Yaptığı tüm işlerle ve vatandaşın gerçek gündemine, gerçek sorunlarına dokunarak  yaptığını düşünüyorum.

- Reel politiğin diline teşmil edersek CHP Kürt seçmene ulaştı, bu yol açıldı mı diyorsunuz?

Bu kanal zaten açıldı. Bunu hem yaptığımız işlerle söylüyoruz hem de siyaseten söylüyoruz. Bir tarafıyla da bunun ötesi artık gerçekten bu ülkenin geleceği için Meclis’te tüm partilerin aktörü olduğu, masada olduğu, vatandaşa ve yurttaşa açık bir sürecin yönetilmesi olacaktır.

- Ama CHP’nin somut bir programı olsa…

Tabii ki… Partimizin bir program kurultayı da olacak önümüzdeki dönemde. Bence orada da bu esaslı bir gündem olarak önümüzde. Ama bu partinin, Cumhuriyetin kurucu ilk genel başkanı, partimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ aslında çok iyi bir altlık. Bunun üzerine kura kura gelebiliriz. Evet, yüzleşmemiz gereken, birbirimize iyi anlatmamız gereken, birbirimizle konuşmamız gereken, helalliğimizi ve rızalığımızı almamız gereken süreçler var. Bunları görmezden gelerek, gözümüzü kulağımızı kapatarak değil. Bunları konuşu konuşa götürmemiz lazım.

- Daha cesur konuşma dönemine girdiğimizi düşünüyor musunuz?

Yüzde yüz oradayız. Yani siyaset yapma dediğim tam da bu. Yani göz seviyesinde siyaset yapma dönemindeyiz artık. Siyasal iletişimin, yani algının, sosyal medyanın, basının dönemi değil, sokak sokak artık göz seviyesinde bir ilişki…

- Siyaset yapmanın tam zamanı darken yeni dilin çok daha cesurca kullanılması gerektiğini söylüyorsunuz galiba…

Siyasi kültürün değişimi dediğimiz şey önümüzdeki dönem özellikle bizlerin en büyük sınavı… Bir taraftan da yeni kamucu dediğimiz gerçekten kamucu politikalar, yönetimde kamucu politikaları öne çıkaran ve yeni bir siyasi kültür değişimini hedeflemiş bir anlayışa ihtiyacımız var.

Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan

- CHP'nin Cumhurbaşkanlığı ön seçim toplantısına siz de katıldınız. Ön seçim gerçekten en demokratik yol mu, zira Mansur Yavaş bu ön seçime girmedi. İmamoğlu'nun CHP’de şansı daha yüksek. Diğer yandan da seçimlere doğru Yavaş ve İmamoğlu arasındaki rekabet centilmence geçmeme ihtimalini düşünüyor musunuz? İktidar da bu rekabetin altını harlayabilir. Sizce doğru bir strateji mi ön seçim ve adayın erkenden belirlenmesi?

Kesinlikle doğru bir strateji. Partinin sahipleri üyeleridir. Dolayısıyla şu ana kadar hiç gösterilmemiş bir örnekle ve iradeyle üyelerine soruyor parti. Bundan daha demokratik bir şey olabilir mi? Çünkü biz unuttuk. Mevcut siyasi iktidarda bir parti yok ki. Bir şirket var, bir tane patron var. Ne isterse onu yapıyor. Şimdi burada üyeye soruyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bütün demokrasi kanallarının ne kadar açık olduğunu gösterdiğimiz bir stratejidir bu ve çok doğru. İşin açıkçası ben bu anlamda üyenin bu sürece çok sahip çıkacağını. sandığa sahip çıkacağını düşünüyorum. Konu sadece Ekrem Başkanı seçme meselesi değil. Erken seçim dediğimiz bir süreçte tabii ki adayımızı erkenden belirlemek zorundaydık, mindere çıkmak zorundaydık. Süreç daha da sertleşecek mi? Her gün yaşıyoruz. Başkan Ankara'da açıklama yaptı o gün de bir soruşturma açıldı.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ekrem İmamoğlu'nu devre dışı bırakmak istediği yönündeki kabül güçlü kamuoyunda. Ama diğer tarafta da Mansur Yavaş gibi parti içi bir denge var.

Mansur Başkan bu konuda çok net tutumunu söyledi. Parti içerisinde bu tartışmaya izin vermeyeceğiz dedi. Günün sonunda hiç kimse kaybettirecek bir senaryonun parçası olmaz.

- Ama masada seçenekler de var dedi.

Masada seçenekler var. Bu siyasetin doğasında vardır. Ekrem Başkan buna karşılık çok güzel bir şey söyledi. Kardeşim adaylık kimsenin tapulu malı değildir dedi. Emin olun o kadro Türkiye'ye kaybettirmez. Bunu çok açık söylüyorum, yürekten söylüyorum.

- Bunu neye güvenerek söylüyorsunuz?

Bu kadro Türkiye'ye kaybettirmez. Bu kadro kol kola girer, sırt sırta verir, strateji geliştirir ve kazanır.

- 2023’te de böyle deniyordu ama

Bunun bedelini ağır ödedik. Bu toplum bir daha böyle bir bedel ödeyemez. Hesabını hepimizden sorar. Dolayısıyla herkes müsterih olsun. Hem bir belediye başkanı hem genç bir siyasetçi, Cumhuriyet Halk Partili biri olarak çok net görüyorum.

- Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu arasında bu tür birbirini aşağı çeken bir rekabet olmaz mı diyorsunuz?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve biraz önce bahsettiğim toplumsal ittifaka toplum güveniyor. Toplum artık bu partiye güveniyor, bizlere güveniyor. Bundan sonra eğer kaybedersek biz kaybetmiş olacağız, onlar kazanmış olmayacak.

- Yine tekrar edeceğim aynı söz 2023 seçimleri için de söylenmişti...

Buna izin verecek bir kadro yok burada. Bunu açıklıkla söyleyeyim. İki belediye başkanı da bunu söylüyor. Mansur Başkan da birliğimizi, beraberliğimizi bozmayız dedi. Masada konuşuruz dedi. Sayın Genel Başkanımız süreci bambaşka bir boyutta yönetiyor. Açıklıkla söyleyeyim, biz burada bu birlik bozulmadan erken seçime sandık getirdiğimizde seçimi alırız.

- Erken seçim meselesi biraz karmaşık. Şimdi Ekrem İmamoğlu ön seçime girecek. Zaten başvurusunu yaptı ama bir taraftan hakkında davalar var. Siyasi yasak meselesi var. Diploma meselesi var. İmamoğlu’nun aday olamama ihtimali var. Anketlerde yavaş önde görünüyor. Sizce Türkiye'nin lidere mi yoksa yeni bir hikaye yazacak kadrolara mı ihtiyacı var?

Kadrolara ihtiyacı var şüphesiz. Sayın Ekrem Başkan’ın adaylık konuşmasında söylediği şey bu. Hepimiz Ekrem İmamoğlu’yuz dedi. Konu Ekrem İmamoğlu değil ki… Neden Ekrem başkan? Çünkü İstanbul'u aldı ve üç kere aldı. İstanbul her hangi bir yer değil ki. İstanbul bir Türkiye kesiti. Gayrisafi milli hasılanın yüzde 60'ı. Bugün Türkiye'de konuştuğumuz her şeyi inşa ede ede, rızayı ala ala kanalları aça aça, güveni tesis eden bir belediye başkanı var elimizde.

Süreç, sadece sahadan anketler üzerinden ürettiği bir stratejiyle yürüyeceğimiz bir süreç değil. Dönem çok daha kritik, çok daha stratejik ilerlememiz gereken bir dönem. Anketler tabii ki bir veri, sokak ne diyor buna bakarak… Anket tek başına siyaset olamaz. Ekrem Başkan’ın İstanbul'da aldığı rıza ve İstanbul'da aldığı güven, bu kadar uğraşılmasının sebebi zaten.

- CHP'nin parçalı bir görüntüsü var. Bir taraftan da operasyonlarla uğraşıyor. Kendi krizleri var. CHP içine mi çekildi?

Tam tersi… Yani CHP bir parti ve dolayısıyla içerisinde demokratik mücadeleler olur, siyasal mücadeleler olur ve bunlar açık, şeffaftır, görürsünüz. AK Parti’de bunları görebilir misiniz? Göremezsiniz. AK Parti’de hiçbir tartışma göremezsiniz. CHP dinamiktir, Bir siyasi partinin içinde art niyetli insanlar yok mu? Var. Art niyetli siyaset yapanlar yok mu? Var. Her yerde olduğu gibi burada da var. Ama topluma bakarsak, yeni değişimden sonraki sürece bakarsak, gerçekten kadro hareketini ve Türkiye'nin değişimini dert edinmiş yeni, genç bir siyasi yolculuk Cumhuriyet Halk Partisi.

- CHP’de öyle bir kadro var mı?

Bunu yerelde en azından belediye başkanlarıyla ve icraatlarla çok somut göstermeye çalışıyoruz. Bütün belediye başkanı arkadaşlarımın iş yapma, siyaset yapma, hangi işi neden yaptığını iyi anlatma ve bunu Cumhuriyet Halk Partisi ile beraber konuşma derdi var. Biz iktidar olduğumuz dönemde kadroları, siyaset hattını, yeni siyasi kültüre ilişkin bir şey inşa ederken insan yetiştirmek, insanların siyasi partilere güvenmesini ve dahil olmasını  sağlamak… Bütün uğraşımız biraz da bu…

- Altılı Masa siyasi tarihte kaldı bir hezimet olarak. Ancak Altılı Masa’yı hatırlatan transferler var. İktidarın da transferleri var.  Seçmen ne diyor?

Seçmen masa siyasetini boş verin, saha siyaseti diyor. Masa siyaseti bitti artık inanın. Beş tane vekil transfer edip üç tane onay alayım. Seçmen böyle hareket etmiyor artık. Seçmen sahada olmanızı istiyor. Transferler, masalarda yürütülen derin stratejiler… Önümüzdeki dönemin böyle bir dönem olmadığını görüyoruz.  Ahmet oraya gitti o zaman tamam. Bunlar yok artık. Seçmen benim hayatıma nasıl dokunacaksın diyor. Çünkü bambaşka bir kriz içerisinde Şişli, sosyo ekonomik statüde Türkiye'de birinci sırada. Burada 1500 haneye kömür dağıttım. Çünkü ihtiyaçtı, insanlar elektrik yakıyordu. Yangın tehlikesi ile karşı karşıya. Kuştepe kaymakamlığın verdiği kömür yanmamış. O detaya girmiyorum. Önemli de değil. Yanmıyordu. Attılar çöpe gitti. Kriz bu boyutta iken yani siz tepeden birini alın, siyaseten en tepeye koyun olacağını mı zannediyorsunuz? 7 bin 500 battaniye isteyen var inanamazsınız. Konu gerçekten vatandaşın gerçek gündemi ile çözüm üreten, ne dediği belli, ne yapacağı belli, kadroları belli bir hattı gösterebilmek.

- CHP’de 23 Mart'ta sandık kuruluyor, o tarihe kadar bir şey bekliyor musunuz?

Bu tarot falına döndü. Onun için beklemek değil, odaklandığımız şey 23 Mart'a kadar sandıktan kuvvetli bir katılımla Ekrem Başkanı aday çıkarmak.

- Sonuçlar Ekrem İmamoğlu'na bir zırh kazandırır mı?

Cumhurbaşkanı adaylığı bir zırh mıdır, bunu bilemem ama Ekrem Başkan’ın zırhı sokakta.

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.

Yazarın Diğer Yazıları

İstanbul Barosu Başkanı Prof. Kaboğlu: İktidar iki yüz yıllık hukukileşme mirasını reddediyor, Cumhuriyet anayasacılığının sonu bu!

"Ankara İmralı'yı sürekli davet ediyor, İstanbul ise nasıl bir sabaha uyanacağı konusunda hukuki güvenliğe sahip değil”

Öcalan tarihi çağrısını yaptı, bundan sonra ne olabilir?

DEM Parti Milletvekili Akın: Geldiğimiz nokta AKP ve MHP’nin şüpheli bulunan ferasetine veya geleneksel devlet refleksine terk edilemeyecek kadar değerli

Boşuna çiğnenmemiş bir hayat; Sevim Belli

Cumhuriyet ile neredeyse yaşıt olan Sevim Belli, biriktirdiklerini, yüzleşmelerini, hatıralarını, hesaplaşmalarını Boşuna Mı Çiğnedik kitabında anlatmıştı

"
"