24 Eylül 2024

Özel ama kamucu bir okul modeli: İşçi çocukları da okuyabilsin diye…

“Başka bir okul mümkün”e inananlar İzmir Bornova’da bir araya geldi, ortaya umut olan bir model çıktı

Okullarda hijyen sorunu var çünkü temizlik personeli bulunamıyor. Zira brüt ücret 8 bin 447 TL ve genel sağlık sigortası dışında sigorta yapılmıyor.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin okullar açıldıktan ancak üç hafta sonra, “30 bin temizlik personeli alınacak” sözü verse de kervanın yolda dizilmediği bir önemde olmalıydı eğitim ve öğretim…

Bir diğer sorun da devlet okullarında okuyan öğrencilerin yetersiz beslenmesi… Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’nun devlet okullarında bir öğün yemek ve temiz su talebi henüz karşılık bulamadı.

Derin Yoksulluk Ağı’nın 2024 verilerine göre (119 öğrenciyle yapılan anket) öğrencilerin yaklaşık yüzde 50'si okulda geçirdiği uzun saatlerde yalnızca ekmek arası sandviç ve tost yiyebiliyor. Ayrıca okula ev yemeği götüren öğrencilere en çok ne tüketebildikleri sorulduğunda makarna ve pilav cevabı öne çıkıyor. Et, tavuk, yumurta gibi yiyecekleri götürebilen yok.

Tablo böyle…

Oysa başka bir okul, eğitim ve öğretim modeli mümkün…

Alt ve orta gelirli ailelerinin çocuklarını hedefleyen bir okuldan söz edeceğim. İzmir -Bornova’da…

Evet özel okul ama başka bir okul… Kurucu kadro eğitim ve sağlığın temel insan haklarına uygun biçimde ücretsiz sağlanması gerektiğine inanıyor. Buna karşın çocukları paralı okula gönderme alışkanlığının ailelerde bu kadar yaygın olduğu bir sosyal iklimde bir öğretmen, bir işçi çocuğu da iyi eğitim alabilsin diye kolları sıvamışlar. Bu nedenle fahiş fiyatlar yok. Kâr amacı da yok… Çalışan ve öğretmenlerin maaşları ile okulun diğer temel giderlerini ve öğrencilere sunulan yemek giderini ödeyebilmek için belirlenen eğitim ücreti KDV hariç yıllık 105 bin ile 130 bin TL (lise) arasında değişiyor, yemek ücreti ise yıllık 36 bin TL. Bu rakamlar 10 eşit taksitte ödenebiliyor.

Nargile tütünü üreticiliğinden kazandığını eğitime aktaran bir iş insanı, “sadece eleştirmek olmaz, bir model oluşturmak lazım” diyen eğitimcilerle bir araya gelmiş ve ortaya başka bir okul çıkmış.

İçecekleri su, soluyacakları hava, giyecekleri kumaş bile düşünülmüş

Eğitim ve öğretim hayatına bu yıl başlayan Bayetav Okulları’nda öğrencilerin içeceği suyun bile düşünüldüğü, sınıflardaki havalandırmanın dikkate alındığı, okul giysilerinin seçiminde kumaşlardaki toksik madde oranının araştırıldığı, yemeklerin nasıl pişirildiğinin hesap edildiği bir eğitim modeli hedefleniyor.

Öğretmen kadrosunda üst sınıf ailelerin çocuklarının okuduğu en iyi özel okullardan gelenler de var, kamudaki görevinden ayrılanlar da…

Peki, devlette olmanın güvencesini, iyi okulların sunduğu sosyal imkanları elinin tersiyle iten eğitimcileri bu projeye ikna eden şey neydi?

“Asıl amaç kamuya model oluşturmak”

Okulun eğitim koordinatörü İsmail Örnek’ten dinleyelim:

“Sistemin işlemediğini görüyorduk. Hem özel okul tarafında hem kamuda. Biraz merhamet yorgunluğu diyeceğimiz bir hali yaşayan öğretmenlerdik. Yani siz bireysel olarak kendi yapabileceklerinizi yapıyorsunuz ama karşınızda sistemsel koca bir sorun var ve yaptığınız şey sadece kendi etki alanınızda kalıyor. Yan sınıfta hiçbir şey değişmiyor. Bir model olma amacıyla yola çıktı Bayetav Okulları… Asıl amaç kamuya model olmak, topluma bir model gösterebilmek. Ben aynı zamanda ebeveynim. Lise sona giden bir kızım ve ilkokula başlayacak bir oğlum var. Acı olan şu ki, lise sona giden kızımın derslerinin hepsine yardım edebiliyorum, oysa edememeliyim… Dolayısıyla bu okul bize şu fırsatı tanıyor: Çağın gerektirdiği bilimsel, demokratik bir eğitim nasıl olur, öğrenci merkezli bir eğitim nasıl olur? Bu konuda model olabilmeyi… Aslında burada hepimiz kamusal eğitimi savunuyoruz, ücretsiz kamusal eğitim herkesin hakkı. Ama ortada hakikaten eğitimine güvenebileceğimiz bir kurum olmadığı için dedik ki böyle bir modeli biz ortaya koyalım ve kamuya örnek olalım. Kamu kendi okullarını ne yazık ki nitelikli okullar ve niteliksiz okullar diye ayırıyor. Dışarıdaki eşitsizlikleri giderebilecek, herkese aynı imkânı tanıyan ve birbirinin benzeri okullar olması gerekirken, bugün kamuda kendi içerisinde, işte LGS sınavlarıyla nitelikli okullar ve öyle olmayan okullar gibi bir ayrıma gitmiş durumda. Bu kamusal eğitimin varlık nedenini tehdit eden bir durum.”

Anaokul tuvaletleri

Yemek listesi bu konuda uzmanlığı olan Bülent Şık’tan

Okulda yemekhane sorumlusu olarak çalışan Mustafa Kurşun da iki çocuğunu bu okulda okutabiliyor…

“Bu okulda asıl derdimiz çocuklarımız sağlıklı besine, onların sağlığını tehdit etmeyen gıdalara ulaşabilsin. Besin listelemesini Bülent Şık hazırladı. Okulun felsefesi güzel. Çok heyecanlıyım.”

Mustafa Kurşun’un adını zikrettiği Bülent Şık’ı biliyorsunuz. Uzun yıllardır çocukların maruz kaldığı kimyasal toksik maddelere dikkat çeken, gıda güvenliği konusunda cesur raporlarıyla tanınan bir akademisyen… O da bu projenin öncülerinden…

“Başka bir okul mümkün” felsefesini bir de ondan dinleyelim…

“Sürece dahil olduktan sonra bir çocuk için çevre ne anlama geliyor, buna kafa yordum. Çevre, bedenimizin dışında kalan her şey. Soluduğumuz hava. Temas içinde olduğumuz yüzeyler. Giydiğimiz kıyafet. Yediğimiz içtiğimiz şeyler. Akademik literatür bilgisi üzerinden konuşursak, insanların çevresel tehdit unsurlarına en hassas oldukları dönem 0- 14 yaş aralığıdır. Bu yaş aralığında Türkiye’de 19 milyon çocuk var. Ağır çevresel kirlenmeden, gıda krizinden, yetersiz beslenme sorunlarından en ciddi hasarı gören, mağdur olan kesim de çocuklar. Burası ise çocuk odaklı bir yer. Daha mimari proje aşamasında, sınıflardaki taze hava sirkülasyonu nasıl olabildiğince hızlı yapılabilir, bunlara kafa yorduk. Kendi mutfağımız olsun istedik. Bunu zaten ben yıllardır savunuyorum. Suya bedava erişim çok önemli. Bunu sağladık. Şebeke suyunu arıtan su ünitelerimiz var. Çocuklar gidip hem direkt çeşmeden su içebilecek, mataraları varsa su doldurabilecek. Çocuklarda gelişimi bozan, yani nörolojik gelişimi, üreme sağlığı sisteminin gelişimini ya da hormonal sistemi kötü etkileyen çeşitli toksik kimyasallara maruziyeti ne kadar azaltırsak çocuğun akademik başarısı da o ölçüde yukarı gitmeye başlıyor. Bunun için okul üniformaları için de kafa yordum. Tekstilci değilim ama kimyacı olduğumu söyleyebilirim. Konuyu araştırmaya başladıkça dehşete kapıldım. Çocuklar okula çıplak gelse daha iyi ya. İnanın abartmıyorum. Ama bilimin söylediği şeylerle uygulama arasında bir optimal nokta bulmak durumundayız. Sağ olsun bir tekstilci dostumuz geldi ve onunla uzun bir toplantı yaptık. Arkadaşlar, giysi seçeceksek kriterler şu olmalı dedik. Bir çocuğun toksik kimyasala en az maruz kalacağı kumaşlardan kıyafetler üretildi. “

Bülent Şık’ın sözünü ettiği çocuk ve doğa dostu mimariyi gözünüzle de görebiliyorsunuz.

Bülent Şık (Akademisyen) - Bora Alaca ( Mimar)

“Okulun felsefesiniz yapı tasarımına yansıttık”

Bu projeye inanan mimar Bora Alaca’ya kulak verelim:

“Okulun felsefesini içinize sindirdiğiniz zaman tasarımı bu yönde yapmanız lazım. Yani beslenmeden tutun taze havaya, taze havadan tutun kullanılan malzemenin niteliğine, insanların bunu hak ettiğini düşünüyorsunuz ve bunun yapılabilir olduğunu görüyorsunuz. Biz burada bir okul binası değil de bir yaşam alanı tasarlamak istedik. Burayla ilişkisi olan herkesi sarsın sarmalasın istedik. İlk duygu ev sıcaklığı, koruma sıcaklığının olması üzerineydi. Yapının sadece biçimi değil işlevini de konuşmak lazım. Bir çevre bilincinin verilmesi için birtakım izleri taşıması lazımdı bu yapının. Güneş enerjisinden tutun da atık ayrıştırmaya, sağlıklı beslenmeye bir sürü fonksiyonla beraber bu binanın ihtiyaçları belirlendi ve yapıldı. Ruhumuzu dinlendirmek için değil de bilimin söylediğini dinleyerek işler yaptık. Yağmur suyunu hasat ediyoruz. Suyu doğru kullanmak için bir kültür yaratmaya çalışıyoruz. Aslında okulun felsefesinin yaratmaya çalıştığı kültürü yapıyla birleştirmeye çalışıyoruz. Mesela bizim ısı geri kazanım cihazlarımız var. İçerideki havanın derecesini kullanarak minimum enerjide bir taze hava sağlıyoruz. Klima santrallerimiz taze havayla çalışıyor. Depreme dayanıklılık gibi Türkiye'de ve dünyada gerçek olan bir sorun var. Bunda da bir model teşkil etmek üzere bir çabamız vardı. Türkiye'nin nitelikli deprem mühendisleri ile çalıştık. Umarım bunlar görülür, duyulur ve yapılabilir olduğu ortaya çıkar.”

Okuldan bir kare

“Böyle bir eğitim için şehir değiştiren veliler var”

Ortaokul-lise müdürü Nurcan Sonuç, hayatta durduğu yeri güçlendirecek bu modele inandığı için hayatını tamamen değiştiren öğretmenlerden biri… İstanbul’dan İzmir’e taşınmış proje için.

 

18 yıldır da İstanbul'da bir özel okulda çalışıyordum. Hani eğitimi nitelikli fakat erişilebilirliği az olan okullardan. Ve aslında orada çalışırken eğitimin ücretsiz olması, sağlığın ücretsiz olması gerektiğini savunan bir yerden kendi okulumuzun dışındaki öğretmen ve velilerle eğitimin dönüşebilmesi için çalışmalar yapan bir yerde duruyordum. Özellikle kurucu kadronun uzun yıllardır hayalini kurduğu şeydi bu. Eğitimci arkadaşlarla bu vizyonda bir şey yapmak için hep bir hayalimiz vardı ama gücümüz yoktu. Sonuçta kolay bir şey değil İstanbul'dan İzmir'e gelmek, hayatı tamamen değiştirmek. Epey güçlü bir nedeniniz olması gerekiyor. Böylesi bir eğitim modeli için şehir değiştiren velilerimiz var. Okulun tüm paydaşlarının sözünün dikkate alındığı ama hep çocuğun odakta durduğu bir model. Velilerimize de söylüyoruz çocuğun iyi olma hali ve ihtiyaçları için sizinle çatışabiliriz diyoruz. Bunu kabul eden insanlar geldi. Öğrencilerin bütünsel ve anlamlı öğrenmesini sağlayacak, dil ve düşünce becerilerini geliştirecek bir eğitim hedefliyoruz.”

“Yabancı değil ikinci dil diyoruz, çocuk yabancıyı kabul etmez”

ABD’de dil konusunda doktorası olan İngilizce öğretmeni Coşkun İşlek’in anlatımlarıyla eğitimin içeriği ve yöntem kafamda daha somutlaştı:

“Türkiye'de dil öğrenmeye yönelik travmalarımız aslında küçük yaşlarda başlıyor. Çünkü öğrenmeye karşı olumlu tutum geliştirmemiz gereken dönemlerde biz çocuğu ezbere dayalı, başarmaya dayalı, sürekli hatalarını ön plana çıkaran bir dil modelinden gidiyoruz. Halbuki ana dil olarak İngilizce öğrenen çocukların da bir öğrenme döngüleri var. Bu döngüleri içinde önce duyduklarını doğru algılarlar. Sonra sistematik hatalar yaparlar. Yeteri kadar girdi olduktan sonra sistematik ve analitik olarak yerleştirirler. Bizim burada yapmaya çalıştığımız şey, çocuğun dil öğrenme konusunda baskı hissetmeden dil öğrenmeyi kendi otomatik olarak yapabileceği, diğer öğrendiği şeylerle birlikte algılayabileceği ve birleştirebileceği bütünlüklü bir program oluşturmak. Mesela ben burada programı yaparken İngilizceyi ‘yabancı dil’ olarak belirtmiyorum. Çünkü yabancı olan şey ötekidir. Çocuklar ötekiyi kabul etmez. Burada çocuklara ikinci dil diyoruz.”

Bayetav Okulları kurucu ekip

“Biz bir öğrenme topluluğuyuz”

Okul öncesi ve ilkokul müdürü Yıldız Ayyıldız’ın anlattıkları hayata dair derdi sadece kendisi ve yakınları olmayanlar için bir esin kaynağı…

“Hayatta ayrımcılıkla derdi olan bir insanım. Çocuklar iyi olsun, hayvanlar iyi olsun, kimse dışarıda kalmasın. Bu habitatın üzerindeki herkes adil bir düzeni hak ediyor ve ona ulaşabilsin. Eğitimci olduğum için de eğitim meselesi de ulaşılabilir olsun, erişilebilir olsun. Tüm çocuklar dışlanmadan, ayrımcılığa maruz kalmadan nitelikli eğitime ulaşabilsin. Hep derdim bu oldu. Türkiye'de ve dünyada ayrımcılık ciddi bir sosyolojik sorun. Birçok kimlik üzerinden tanımlamalar yapılıyor ve o tanımın dışında, makbul vatandaş tanımının dışında kalanlar ayrımcılığa maruz kalıyor. Çocuklar da bu eğitim sistemi içinde bazı kimliklerle dışarıda bırakılıyor. Kimse dışarıda bırakılmasın, herkes adil bir eğitime ulaşabilsin diye eğitimciler olarak uğraşıyoruz. Herkesin çeşitliliğinin ve bireysel özelliklerinin hesaba katıldığı bir habitat yaratmak derdimiz. Hepsine aynı ihtiyaçtaymış gibi bakmayan, tek tip öğrenme tasarımına gidilmeyen bir model. Çocuklar söylediklerimizden daha çok yaptıklarımızı öğreniyorlar. Biz birbirimize ayrımcı davranırsak, bizim sözümüz daha barışçıl çıkmazsa çocukların barış dili oluşturması mümkün olur mu? Velilere de aynı şeyi söylüyoruz. Benim çocuğum derseniz aynı dili konuşmuyor olacağız. Bizim çocuklarımız derseniz o dili oluşturabiliriz. Biz bir öğrenme topluluğuyuz.”

Anaokulu sınıfından bir kare

“Çok fazla duvara çarptım, canım acımaya başladı bu çarpmalardan”

Rehberlik ve psikolojik danışmanlık koordinatörü Cemal Yıldız da 20 yıllık kamudaki görevini bırakıp aynı hayali paylaşan öğretmenlerden.

“Çeşitli illerde çeşitli okul türlerinde çalıştım ve okullardaki eksiklikleri sürekli değiştirmeye, dönüştürmeye çalışan bir yanım vardı. Kırılgan gruplar, dezavantajlı gruplar ya da özel falan gibi bir etiketleme yapmak istemiyorum ama hepimiz kırılgan bir grubun içindeyiz aslında. Ya da hepimiz bir dezavantajın özetiyiz. Türkiye zaten böyle bir ülke, böyle bir coğrafya. Onu özel yapmanıza gerek yok. Her öğrendiğim tekniği, her öğrendiğim stratejiyi, her öğrendiğim bilgiyi, beceriyi okulumda diğer öğretmenlerle paylaşmaya çalıştım. Ama çok fazla duvara çarptım. Canım çok acımaya başladı bu çarpmalardan. Bir buçuk senedir bu fikrin içerisindeyim. Ama gördüğüm tek şey şu: Gerçekten diri bir dayanışma. Bu okulun bir arada nasıl yaşarız hikayesini ayakta tutan şey dayanışma.”

Sınıflardan bir kare

Gelelim bu hayal için maddi birikimini ortaya koyan, sürdürülebilir noktaya gelene kadar okulu finanse eden isme…

Görünür olmayı sevmediğini söyledi ama az da olsa konuştu. Akdeniz’de doğmuş, Ege’de bir köyde büyümüş. Küçük yaşta tütün tarlalarında çalışmış. Üniversiteden devrimciliğe oradan da tütün ekspertizliğine, fabrika sahipliğine uzanan bir hayatı var. Bir arada yaşama kültürüne hizmet edebilecek her projeye elini uzatıyor. Hayatı değiştirip dönüştürmeyi devrime ertelemeyen bir sol özeleştirisi gibi…

Epey uzattım. Ali Rıza Çelik’in ilginç hayatı da yarına kalsın…

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bursa’da kadın öğretmenin kapısını kırdırtan müdür bir dönem İHH temsilciliği yapmış!

Celalettin Ökten İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Ergin Kaya Kırbıyık, idari tedbir olarak görevden alındı. Okulun web sayfasındaki bilgilere göre hafızlık eğitimi güçlü olan bir öğretmen… Bir dönemde Bursa Kestel’de İnsani Yardım Vakfı (İHH)’nın yöneticiliğini yapmış

Sınıflarda çöp, bulunamayan temizlik personeli: Devlet okullarında "temizlikten tasarruf" manzaraları

Ucuz ve güvencesiz işçi arayan devlet okulların temizlik yükünü müdürler, öğretmenler, veliler ve öğrencilere yüklemiş durumda

Yakılan Afgan işçiyle ilgili bilimsel değerlendirmeyi okuyun ve sorun: Bu dosyadan adalet çıkar mı?

Bilimsel mütalaa, devletin adli tıp kurumunun dosyadaki eksikliklerini de tespit ediyor

"
"