Kürtlerin tarihinde sözlü tarihin taşıyıcısıdır dengbejler. Yazılı tarihten daha eskidir. Yaşanmışlıkların dile geliş halidir. Gerçektir…
Kürtçe'de 'deng' 'ses' demek, 'bej' ise 'söylemek'.
Tarihi 5 bin yıl öncesine dayanan bu sözlü tarihin taşıyıcılarını modern dansla buluşturan Mezopotamya Dans Topluluğu ile 'Bi Denge Dengbejan' (Dengbejlerin Sesi İle) gösterisini Serhat Kural ve Yeşim Coşkun'la konuştuk.
12 Eylül Darbesi'nin 'paşa babası' Kenan Evren'in Kürtçeyi yasakladığı, dengbejlerin evlerinde bile 'sessiz' kaldıkları günlerden, bu kültürün geleneksel olanın sınırlarını aşan bir sahne performansına taşınması kuşakların cesareti aynı zamanda…
Bi Denge Dengbejan'ın kareografisini hazırlayan ve aynı zamanda düet dans eden Yeşim Coşkun ve gösterinin solosunu yapan Serhat Kural, zor olanı yapmaya çalışmış. Zira dengbejlerin seslendirdiğinin standart bir ritmi ve kalıbı yok. Bu nedenle her bir cümleye bir ritim oturtulmuş.
Dengbejlerin anlattığı hikâyeyi anlatmıyorlar. "Onların sesini kullanarak anlattıkları hikâye içindeki metaforları beden diline" dönüştürüyorlar.
Kimi zaman ceylan oluyorlar kimi zaman da savaşın kendisi… Ölümse hep var; insanlığın büyük trajedisi olarak…
Serhat Kural ceylan olmayı değişmeceli olarak bedenine taşıyor:
"Uzun yıllardır bir ceylan nasıl hareket eder üzerine gözlemlerim var. Tesadüfen işte; hikâyenin içinde ceylanlardan da bahsediliyor. Deniyor ki kadınları, çocukları aldılar, ceylanların sırtında dereleri aşarak baba evine dönmeye çalıştılar."
Berlin, Amsterdam ve New York'ta da festivallere katılan Mezopotamya Dans Topluluğu'nun gösterisine dengbejlerin 'şahı' olarak bilinen Şakiro'nun Gulê Dêran'ı, kadın dengbejlerden Meryem Xan'ın 'Dotmam'ı, eski Sovyetler Birliği'nde yaşayan Sûsika Simo'nun Evdalê Zeynikê'si eşlik ediyor.
Yeşim Çoşkun'a göre bu gösteri "Şakiro ile Meryem Xan'la aynı sahnedeymiş gibi hissetmek. İki farklı disiplini sanatsal anlamda buluşturmak…"
Bir kuşak için uzak bir sanat dalı dans. Tepkiler de almıyor değiller. Ama cesaretliler.
Zira kimi zaman 'Bizim halaylarımız var, sen benim dengbejlerimi neden kirletiyorsun' diye bakanlar olabiliyormuş.
Yeşim Çoşkun bu yaklaşımı şöyle yorumluyor:
"Ben bunu cinsiyetçi ve eril buluyorum. İzleyerek eleştirmiyor. Bir ezber var. Onlara göre biz toplumun ahlaki değerleriyle oynuyoruz ve bu ahlaki değerlerle oynarken ananeleri(gelenek) 'kirletiyoruz' kafasıyla yaklaşıyor. Bu 'Kürtlerin dansı değil'! Sanki sinemayı Kürtler bulmuş gibi davranıyorlar. Daha sinema yokken hareket vardı. Doğarken hareket ediyorsun. Ben bunun tartışmasını geniş anlamda yapmak istiyorum. İnsanlar izledikten sonra eleştirilerini sunsun."
Mezopotamya Dans Topluluğu'nun 'eril dünyayı' dönüştürmek anlamında da bir misyonu var. Çağdaş dans sanatını öncülerinden Ruth St. Denis, Isadora Duncan'ın izinden gidiyorlar. Bu dans disiplinin eşitlikçi yanını yaşatıyorlar. Yeşim Çoşkun'un deyimiyle "Geleneksel ve eril dansa isyanla çıkıyor. Erkeğin kadını 'lift' (yükseltmek) ettiği kadar kadının da erkeği 'lift' ettiği bir dans… Tango gibi kadın sadece 'follower' yani takip eden değil."
Serhat Kural'a göre de dans, Ortadoğu toplumları için "Zincirlerinden kurtulmak, kopmak demek. Hem provokatif hem de tahrik edici. Çünkü bu coğrafyada insanların kendi bedeni ile kurduğu ilişki çok zayıf. Bir korku var dolayısıyla da bir özgüven…"
"Dans edemediğim devrim benim devrimim değildir" onların da mottosu. İşte bu yüzden "Dans edemeyeceksek ne yapacağız?" diye soruyorlar.
Not: 'Bi Denge Dengbejan' (Dengbejlerin Sesi İle) gösterisi 24 Nisan'da Kadıköy Emek Sahnesi'nde.