53 yıllık Esad ailesinin iktidarı yıkıldı, savaştan kaçan Suriyeliler İstanbul Fatih’in ana caddelerine aktı.
Kadınlar, genç kadınlar, çocuklar da vardı ama ağırlığını yaşları 14-30 arasında değişen Suriyeli genç erkekler oluşturuyordu.
Genç Suriyeli erkeklerin öfkesi, sevinci tekbir seslerinin arasına karışıyordu. Kimileri de arabalara binmiş yüksek seste Arapça şarkılarla gösterilere eşlik ediyordu.
İslami derneklerin vakıfların cemaatlerin yoğun olduğu Fatih, Esad’ın devrilmesini kutlayan Suriyelilerle dolup taştı.
Kimi Fatih Camii’nde namaz kıldı, kimi Esad karşıtı grupların kullandığı Suriye bayraklarını vücutlarına sarmış “Colani”, “Özgür Suriye Ordusu” lehine sloganlar atıyordu. Özellikle çocuk ve genç kadınlar da Suriye muhalefetinin bayrağını yüzlerine boyamışlardı. Bazılarının da ojeleri öyleydi…
Fotoğraflar: Candan Yıldız/T24
Zafer duygusu hakimdi hepsinde… Konuştuğum gençler için Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu(ÖSO-SMO) ya da El Kaide ve El Nusra ile yollarını ayıran Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) ayrımı yoktu. Onlar için bu iki örgüt, Esad’ı yenen muhaliflerdi.
Fatih-İtfaiye Parkı’nın ortasındaki Fatih Sultan Mehmet anıtına çıkan gençler, siyasal simge haline dönüşen, ‘Devrimin Bülbülü’ olarak kabul edilen, futbolcu, Esad rejimiyle savaşırken ölen Abdülbasit El Sarut’un da olduğu bayrakları taşıyordu.
Suriyeli gençler El Basut’un olduğu bayrağı taşırken
Halep’ten, İdlib’den, Haseke’den, Rakka’dan, Lazkiye’den, Şam’dan gelen gençlerle konuşurken “Suriye artık bizim, döneceğiz” cümleleri dökülse de, önce bir durumu görmek istediklerini anlıyorum.
Zira bazıları iki ay sonra dönmeyi düşünürken bazıları da bir yıl sonra dönmekten söz etti. Mesela Halep’ten gelen Hasan “Artık sıkıntı yok. Evimiz vardı ama yıkıldı. Babam önden gidip evimizi yeniden yapacak” derken, Fatih’te bir şekerlemecide çalışan başka bir genç “Hangi yönetim olursa olsun Esad’dan iyidir. Dönmek için her şeyin yerli yerine oturmasını bekleyeceğim” sözleriyle dönüşlerin o kadar da hızlı olmayacağına vurgu yaptı.
Şekerlemecide çalışan o genç şeriata dayalı bir yönetimin Suriye’de tutmayacağını çünkü çok kimlikli bir ülke olduğunu, Şam’da yaşarken yakın bir arkadaşının Hristiyan olduğunu bir yıl sonra öğrendiğini söyledi. Bu genç için Esad’ın anlamı şuydu: “Tek adamdı, tek aileydi, ülke bir ailenin çiftliği gibiydi, ayrımcılık vardı, baskı vardı.”
Esad’ın yenilmesi, ülkeyi terk etmesi yetmemiş olacak ki, hesaplaşma ve ölüm sloganları atıldı gösteriler boyunca.
Esad’la büyümeseler bile, Türkiye’ye geldiklerinde çocuk yaşta olsalar da, bir rejimin öyküleriyle büyümüşler.
Konuştuğum 16 yaşındaki Suriyeli bir genç, babasının ‘Terör’ suçlamasıyla 15 yıldır cezaevinde olduğunu, artık öldüğünü sandıklarını ama son olaylardan sonra babasının yaşadığını öğrendiklerini söyledi.
“Ben geldiğimde 1 yaşındaydım. Babam daha aramadı bizi. Bugün arayacağını söylediler.”
Konuştuğum çoğu gencin bir yakını ya cezaevinde ya da öldürülmüş. Bu öykülerle büyümüşler belli ki… Ve çoğu anadilini hiç kaybetmemiş. Kimliklerine dair aidiyetin güçlü olduğu ortak hareket etmelerinden, sevinçteki ortaklıktan, ortak simgeler taşımalarından anlaşılıyordu. 13 yıl önce Halep’ten gelen şu an 29 yaşında olan bir genç de polar şapkalara muhaliflerin Halep Kalesi’ne astığı bayrağın olduğu çıkartmaları yerleştirmiş öyle satış yapıyordu.
“Türkiye de benim ülkem. Suriye de… İki ülkem oldu. Dönmeyi düşünmüyorum. İnsanlar artık barış içinde yaşar. İntikam olmayacak çünkü tek düşmanımız Esad’dı. Alevi olanlar Sünni olanlar önceden hep beraber yaşardı. Esad’a karşı savaşanlar iyi insanlar. Esad gidince intikam duygum da kalmadı.”
Genç kadınlarla da konuştum. Çoğu üniversite öğrencisi ya da mezundu. Cihatçı bir örgütün yönetime gelmesinden korkmadıklarını ifade ettiler. Kadınların hayatlarının değişeceğini düşünmediklerinden, Türkiye’de aldıkları eğitimi ülkelerine taşımaktan, ülkelerini yeniden inşa etmekten söz ettiler.
“Halep’ten geldim. Türkiye’de Medipol Üniversitesi’nde eczane hizmetleri bölümünü bitirdim. Babam Özgür Suriye Ordusu’nda savaşçı. Esad gitti, çok mutluyum. Hakkımızı aldık.”
Atlas Üniversitesi’nde mimarlık okuyan bir başka genç kadın da kendisini şöyle ifade etti:
“Hepimiz dönmeyi düşünüyoruz. Çünkü bizim ülkemiz orası… Burada misafir kaldık, uzun bir misafirlikti… Irkçılık yaşadım, bu nedenle iki kez üniversite değiştirdim. Ama ev sahibimiz çok kibar ve tatlı bir insan. Böyle insanlar da var. Şam’da Daria’da evlerimiz arazilerimiz var. Bir yıl sonra herkes evine gider. Artık Türkiye’dekiler bize misafir olarak gelir.”
Eczacılık mezunu başka Suriyeli genç bir kadın da ülkesine hizmet etmekten söz ederken yanında Nujin isimli, lise öğrencisi kardeşinin cümleleri umut vericiydi.
“Hizbullah, Rusya, İran çekilince aniden bu gelişmeler olunca bu bizde biraz şüphe uyandırdı. Başka ülkeler yeniden devreye girmezse halk barış ve adalet isteyecektir. Hepimiz dersimizi aldık. Bir daha aynı şeyleri yaşamak istemezler diye düşünüyorum. Suriye artık bizim. Önümüz açık. Suriye orada doğan herkesin. Sadece Arapların, Sünnilerin değil. İnşallah yeniden Suriye olabileceğiz.”
Konuştuğum herkes Türkiye’ye teşekkür etti. Erdoğan sevgisi de güçlüydü.
Şam’dan Türkiye’ye sığınan Suriyeli komşusunun sevincine ortak olmak için Fatih’e gelen birinin sözleri de Türkiye kamuoyunun son gelişmelere dair ne düşündüğünün tercümanı gibiydi:
“Suriyeliler çok iyi insanlar, döndüklerinde ekonomik ilişkilerimiz de çok iyi olacak. Zeytinyağını daha ucuza alacağız. Türk bir iş insanı arkadaşım beni aradı. İdlib’deki Türk bir arkadaşının kumaş fabrikasını Halep’e taşıyacağını söyledi.”
Bu durumdan Türkiye kamuoyu da memnun. Zira bir kadın “Artık herkes kendi kültüründe yaşamalı. Orada evlenmeli, orada doğurmalı” dedi.
Fatih’teki kalabalığı gören yaşlı bir kadın da “Bu kadar varlar mıydı, fakirleştik, bunlar Türkiye’nin rızkını yiyorlar” derken, Siirtli Arap olduğunu söyleyen bir erkek kadına karşı çıkarak “Hepimiz Müslümanız, Esad gitti çok sevindik. Artık geçici hükümetimiz var. Başında Abdurrahman Mustafa ( Suriye Geçici Hükümeti Başkan) var. Allah Reisi başımızdan eksik etmesin.”
Şu notu düşmem gerekiyor… Genelleme yapmak değil amacım… Ama barış ve birlikte yaşama dair vurgu daha çok Suriyeli genç kadınlardan geldi.
Baskı ve tek seslilikle özdeş Baas rejiminin son kalesi de böylece yıkıldı. Türkiye’deki Suriyeliler ise bir süre gelişmeleri izleyecekler. Konuştuğum bir Suriyelinin “Yorgunuz” kelimesi ortak duygu gibi…
Ancak Göç İdaresi Başkanlığı'nın kasım ayı itibarıyla sayılarını yaklaşık üç milyon olarak verdiği Türkiye'deki Suriyelilerin ne kadarı döner ne zaman döner henüz belli değil. Belli olan, bugünden yarına kitlesel dönüşler beklemenin gerçekçi olmadığı...
Candan Yıldız kimdir?
Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.
Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.
Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.
Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.
Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.
"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.
T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.
|