Kürt meselesi çözülebilecek mi?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ana aktör göründüğü “İç cephede barış” çıkışının arkası gelebilecek mi?
Abdullah Öcalan nasıl bir rol üstlenecek ya da üstlenecek mi?
Bahçeli’nin ana aktör göründüğü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mutabık ama daha sessiz kaldığı yeni hamlenin Suriye’deki gelişmelerle alakası ne?
53 yıllık Esad iktidarının çöktüğü 8 Aralık tarihi itibariyle Suriye’de karmaşık, kaotik yeni bir denge oluştu ve bu Kürt meselesini nasıl etkileyecek?
Bir süreç var mı gerçekten? İkinci yüzyılda Kürt meselesini çözümsüzlüğe götüren politikalar radikal olarak değişebilir mi, bunun imkân ve imkansızları neler?
Bu sorular aslında çoğaltılabilir… Net olan bir tek yanıt var, herkes ne olduğunu anlamak istiyor ve kafası karışık.
O nedenle konuşmak, olasılıkları özgürce tartışmak önemli… Zira Kürt meselesi toplumsal barış meselesi aynı zamanda… Aksoy araştırmanın kasım ayı yoklamasına göre ‘Türkiye’de toplumsal barış olduğunu düşünüyor musunuz’ sorusuna ‘Hayır’ diyenlerin oranı yüzde 63 gibi yüksek bir oranda…
2016’da farklı siyasi görüşleri savunan aydınlar ve sivil toplum yöneticileri tarafından kurulan, Eşit, Özgür ve Demokratik Bir Gelecek İçin söz üretmeye çalışan Barış Vakfı, Türkiye’deki siyasi eğilimleri yansıtan bir katılımcı profiliyle (AKP’li siyasetçiler, kendisini Ülkücü olarak tanımlayan hukukçular da vardı) “Geçmişin Tecrübesiyle Geleceğe Odaklanmak Çalıştayı” düzenledi Yenikapı Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde…
Barış Vakfı'nın 'Geçmişin Tecrübesiyle Geleceğe Odaklanmak' çalıştayı
Sunum, soru ve katkıların olduğu çalıştayda altını çizdiğim notları aktaracağım bağlamlarıyla birlikte…
Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Katılımcıların ağırlıklı görüşü Suriye’deki gelişmelerin devleti harekete geçirdiği yönünde…
Vakfın Başkanı Hakan Tahmaz açılış konuşmasında Bahçeli’nin çıkışıyla yeni durumun “Kapalı devre gittiğini, bunun şüphe ve güvensizliğe yol açtığını, bunu gidermenin herkesin görevi olduğunu, bölge alt üst olurken yapılanlar kadar yapılanmayanların da gidişatın yönünü belirleyeceğini, ezberlerin bozulması gerektiğini, hiçbir şeyi küçümseme hakkına sahip olunmadığını” söyledi.
Uzun yıllardır Kürt meselesini çalışan Prof. Mesut Yeğen’in tespitleri şöyle:
“Kürt meselesinin çözümünde beş sorun alanı var. Kürt siyasetçilerin hukuku, Kürtlerin hukuku, Öcalan’ın hukuku ve Rojava’nın durumu… Silahsızlanma ve Rojava, sorun alanlarının en zor olanı… Kürt meselesinin genel akıbetine dair çok iyimser değilim. Ama Kürt hareketi bir vakitte şu kararı aldı: Silahlar miadını doldurmuştur. Siyasi mücadele esastır. Bu karar geri çekilmiş değil. Silahsızlanma cari bir ihtimal olduğunda Kürt hareketinin popüler desteği artıyor hatta Türkiyelileşebiliyorlar, diğer seçmenlerle buluşabiliyorlar. Silahsızlanma nasıl gerçekleşecek? Soru bu… Rojava’da bir uzlaşma olursa bu silahsızlanmaya gidebilir. Öcalan kendi geleceğini çok dert eden biri değil. Bahçeli’nin yaptığı son çıkış gösteriyor ki devlet onun bulunduğu durumu herkesi ikna edecek şekilde çözmeye hazır gibi görünüyor. Kürt siyasetçiler destek vermiş durumda, bu da kolaylaştırıcı. Ama belirsizlikler var. Menbiç ve HTŞ’nin durumu mesela… Bu toplantıyı üç hafta önce yapsaydık bölgesel durum nedir diye konuşsaydık Suriye’de gidişat o ki Fırat’ın doğusunda bir Kürt alanı, ortasında Sünni bir koridor, sağında da Şam merkez olmak üzere Arap Alevi bir koridor oluşuyor. Fiziken bir federal durum olacak ve onun üzerinden dolayısıyla Türkiye ve Rojava konuşabilir, fakat o zemin de ortadan kayboldu.”
2013-2015 tarihleri arasındaki Çözüm Süreci’nde Akil İnsanlar Marmara Heyeti’nde olan Prof. Levent Korkut Bahçeli’nin son çıkışının Suriye üzerinden şekillendiği görüşünde…
“Batı merkezli Suriye politikasının oluştuğunu görüyoruz. Türkiye’nin de bu politikalara uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Konu Suriye üzerinden şekilleniyor. Çözüm süreçlerinde halk desteği önemli ve değerli bir yere sahip. Öyle bir dönemdeyiz ki halkın önemli bir kısmının iktidarla ilgili ciddi kaygıları var, eleştirileri yoğun. Halktaki bu duygu durumunu düzeltecek çabaya da ihtiyaç var. Olumlu dilin bile kullanılması bile değerli olabilir. Yoksa halkın destek kısmı zorlanır. Bahçeli’nin çıkışı gösteriyor ki Öcalan ve DEM bir güç olarak muhatap olarak görülüyor. Kürt siyaseti açısından Demirtaş meselesi var. İlerde ne olur bilemeyiz. Konuştuğumuz bazı kişiler bu sürecin ilerde daha kapsayıcı olacağını ifade ediyor. Bu riskleri azaltacaktır. Örgüt üzerinde baskı oluşturabilecek bir Kürt kamuoyunun oluşmasında bence Türkiye’deki Kürt liderlerin bu işi üstlenmesi çok önemli… Bir uzlaşı içinde olması çok önemli. Bu kapsayıcılığa ulaşmasının desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum.”
Bahçeli’nin 'yeniden yargılanması' için çağrıda bulunduktan sonra tahliye olan, Bahçeli’nin başlattığı süreci en yakından takip eden, “Türk-Kürt İttifakı”nın kurulduğunu savunan Mümtazer Türköne de savunusunun altını şöyle doldurdu:
“Bir kafa karışıklığı var. Mevzunun açığa çıkması anlaşılır hale gelmesi biraz zaman alacak. Benim kafam o kadar karışık değil. Çok esaslı çok köklü bir paradigma değişikliği var. Zihinsel kalıplarla, şablonlarla düşündüğümüz şeyin tam tersi bir manzara var. Eski araçlar çok işe yaramıyor. Çözüm süreci değil, müzakere süreci gibi değil. Kürt-Türk ittifakı kuruluyor İran’a karşı. Bu reel politiğe dayanıyor. Bu faniler olarak bizim irademizi aşan bir durum. Eskiden aşağıdan yukarıya doğru bir barış süreci bir uzlaşma aranıyordu. Şimdi tam tersine yukarıdaki o reel politiğe uygun en yukarıdaki tanrıların iradesine uygun bir şey söz konusu. Bu şekilde bakarsanız, mesela 2013-2015 arasında silahların bırakılması konuşuluyordu. Bugün silahların bırakılması gibi bir sorun yok. Söz ediliyor ama öyle bir sorun yok. Cezire’de bir dağın tepesinde bir depo yaparsınız, çünkü Cezire diye bir yer var artık. Türk-Kürt ittifakının dayandığı şeyde Suriye’de artık ayan beyan, işaretleri çok açık bir Suriye anayasal düzenine dayanıyor. “
Türk sağı üzerine çalışan, otoriter çözüm yönteminin mümkün olup olmadığı tartışması yapan, o dönem Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan yazar Tarık Çelenk de toplantıda “Otoriter bir çözüm tek taraflı ve yürütülebilir, devletin kurumlarının çöktüğünü bu nedenle muhataplık sorunu olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
Kamuoyu araştırmacısı Ertan Aksoy Bahçeli’nin çıkışıyla ilgili oldukça taze bir araştırmayı paylaştı:
“Kasım ayında yaptık araştırmayı. Sizce Türkiye’de Kürt sorunu var mı diye sorduğumuzda Yüzde 51.3 ‘Var’ dedi. Bu oranın partilere göre dağılımı da şöyle: AKP yüzde 44, CHP yüzde 55, DEM yüzde 99, MHP yüzde 23, İyi Parti yüzde 58… Bahçeli’nin Öcalan çıkışına destek oranı yüzde 26 iken, Bahçeli’nin ‘Tarihi fırsat açıklamasına destek’ yüzde 41 oranında. Özgür Özel’in ‘Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum’ sözüne destek verenlerin oranı yüzde 53. ‘Türkiye’de toplumsal barış olduğunu düşünüyor musun’ sorusuna yüzde 63’ü ‘Hayır’ yanıtı verdi.”
1999’da Öcalan’ın çağrısıyla Barış Grubu olarak Türkiye’ye gelen, cezaevinde kalan, Sosyopolitik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç de araştırmalarında Bahçeli’nin DEM’li vekillerin eli sıkmasını yüzde 40 oranında olumladığını söyledi.
“8 arkadaş silahlarımızla gelirken sembolik unsurlar üzerinden geldik. Silahlarımızı verirken siyasal çözüm olursa bu silahların hepsi gelir dedik. Demokratik cumhuriyet fikriyle geldik. Geldiğimiz tarih de sembolikti. Meclis’in açıldığı tarih olan 1 Ekim’de gelmiştik. Bahçeli’nin başlattığı sürecin de tarihi aynı. Kürtler Orta Doğu’da jeopolitik bir kimlik. Bahçeli’nin girişimi bundan bağımsız değil. Ancak girişimin bir çözüm sürecine evrileceğine inanların oranı yüzde 28. Bu güven adalet samimiyet istendiğini gösteriyor. “
“Ülkücüyüm” diyen avukat Gürkan Çakıroğlu da toplantıdan önce cezaevinde görüştüğünü Selahattin Demirtaş’ın “Öcalan’ın rolünü tahkim eden bir görüşe sahip. Kendisi barış ihtimali yüzde 1 olsa bile barış için yüzde 100 efor harcamak gerekir” dediğini söyledi.
Marmara Bölgesi Akil İnsanlar heyetinde olan Ali Bayramoğlu “Geleneksel çatışma çözümlerinin dışında bir durumla karşı karşıyayız” görüşünü şöyle izah etti:
“Çözüm Süreci’nde iç dinamikler etkili oldu. O dönemde Kürt sorunu ulusal sınırlar içerisinde cereyan eden bir sorundu. Şimdi bölgesel bir sorun oldu. Ulusal bir sorun olmaktan çıkmıştır. Müzakere iklimi söz konusu değil şu ana kadar. Bunun reddi söz konusu. Örgütle konuşulmayacak. Tek eksenli güvenlik stratejisi ile bakan… Silah bırakma ise işin muğlak tarafı… Güçlü devlet, milli devlet gibi kavramların değerlendiği bir dönem. Global düzeyde de böyle. İklim demokratik değil, otoriter. Geleneksel çatışma çözümlerinin dışında bir durumla karşı karşıyayız. Top Öcalan’da… Hükümet görüşmeye imkân verecek mi, Öcalan hükümetin istediği şeyleri söyleyecek mi bilmiyoruz. “
Candan Yıldız kimdir?
Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.
Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.
Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.
Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.
Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.
"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.
T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.
|