Bir ses duydum...
Öyle duru, barış dolu ve kimlikliydi ki...
Kimileri için doğanın yeniden uyanışı kimileri için zalimliğe başkaldırı ayı; martın bu pazar gününde onu bilin, tanıyın, anlatın, çoğaltın istedim.
Güney Avustralya’nın çok sesli festivallerinden WOMAD (Adelaide Dünya Müzik) Festivali’nin konuğuydu bu yıl. Aborijin bir sanatçı. Adı Georffrey Gurrumul Yunupingu.
Sahneye çıktığında, bütün bir izleyici kitlesi, ki en büyük kalabalığı o toplamıştı çıplak gözlemimle söylersem; konsantre olmuş, pür dikkat onu dinliyordu. Akmak belki de en doğru kelime; sesin, melodinin sakin, dingin akışına kapılıp, koyvermek ruhu.
Gurrumul, doğuştan kör, kendi adını taşıyan web sitesindeki tanımla Avustralya müzik endüstrisinin, “gizemli, anlaşılmaz” sanatçısı. Sahneye, şöhret şımarıklığından zerre etkilenmemiş sadeliği ile geldi, seslendirdi şarkılarını, yine sadelike veda etti dinleyenlere.
Kültürünün temsil ettiği gibi iflah olmaz bir utangaç, kırılgan ama güçlü sesin sahibi, bütün asimilasyon çabalarına karşı, “beyaz” Avustralya’nın “direngen” yüzü gibi sanki. Zira, bazı şarkılarında İngilizce sözlere yer verse de, gerçekte kullanmıyor bu dili. Sahnede konuşmaları hep başka biri yapıyor İngilizce. O sadece “thank you” ile yetiniyor. Körler için geliştirilen Braille alfebesini öğrenmedi, ne rehber köpek ne de beyaz baston kullanıyor.
Politik bir söylemi yok. Ama duruşu, sadece kendi dilinde söylediği şarkılar (Yolngu dilinde, Aborijinlerin yüzlerce dilinden biri), içerikleri, anlamak isteyene fazlasıyla mesaj içeriyor.
Şarkılarında, günümüz dünyasının rasyonelliğine ve metaryalistliğine, tek tipleştiriciliğine, medya ve müzik endüstrisinin aldatıcı, tek kullanımlık değer dünyasına karşı, kimliği, mülkiyet ilişkisi kurmadıkları toprağı,onlar için anlamını konu ediniyor.
Adını verdiği ve adını uluslararası alana taşıyan albümü ile birlikte Avrupa’da bir çok konser verir. Elton John, Björk, Sting hayranları arasındaki isimler. Rolling Stones Dergisi’nin “Avustralya’nın en önemli sesi” ilan ettiği Gurrumul, her ne kadar İngiltere Kraliçesi’ne, Obama’nın Avustralya’daki Amerikan üs sayısını artırmak için kasım ayındaki ziyaretinde, Darwin’de askerlere konser verse de, bir pazar ikonu olarak tişörtleri satılsa da, o, bütün bunları kültürünün tanınması, saygının fırsatı olarak yorumluyor.
42 yaşındaki sanatçı, beyazların çok ulaşamadığı, kıtanın kuzeyinde doğup, yoksulluk içinde büyüdüğü Elcho Ada’sındaki annesine, teyzesine, insanlarına gönderiyor kazandığı parayı. Para ile olan ilişkisi sınırlı zira.
2008 yılında “En İyi Dünya Müzik Albümü” ödülünü kazanan sanatçı, müzik eleştirmenlerinin tanımıyla; ulvi sesi, normalde Aborijin müziğini dinlemeyenlerce ayakta alkışlandı Sydney Opera House’ta.
Geleneksel enstrümanları didgeridoo, sağ ve sol elle çalabildiği gitar ve perküsyonu kendi kendine öğrenen sanatçıya dair olanları, yaşamını anlattığı şarkısı; “I was born blind” ile bitirelim:
Kör doğdum, bilmiyorum neden
Tanrı biliyor, beni sevdiği için
Büyürken ruhum biliyordu
Sonra, imhanın dünyasını okumak için öğrendim:
Birlikte, dayanışma içinde olursak ayaktayız
Ayrılırsak düşeriz
Not: Şarkıyı bu link’ten dinleyebilirsiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=j8B8GQFbEoM