16 Haziran 2024

"Etki ajanlığı" düzenlemesi gerçekten rafa kalktı mı; Gürcistan deneyimi bize neler söylüyor?

15 Temmuz'dan bu yana sivil toplumun yerle yeksan edildiği Türkiye'de eğer "etki ajanlığ" yasası söz verilmesine rağmen yasalaşırsa bir Alman vakfının Türkiye'ye, topluma dair bir raporu ceza konusu olabilir. Söz konusu raporu yapan gazeteci ya da medya kuruluşu da "etki ajanlığı" propagandasıyla yaftalanabilir ya da ceza alabilir

Gazetecileri, sivil toplumu mengene gibi sıkıştıran; muhalefet için "sansür", iktidar için "yalan-yanlış bilgiyle mücadele" olarak değerlendirilen Dezenformasyon Yasası yetmemiş olacak ki gerçek bilgiyi bile "etki ajanlığı faaliyeti" olarak yaftalayabilecek bir düzenlemeden vazgeçilecek mi?

Mayıs ayı başlarında "etki ajanlığı" düzenlemesinin 9'uncu Yargı Paketi'nde yer alacağı haberini Yeni Şafak'tan aldık.

Belki tepkileri ölçmek için ortaya atılan bu haber sonrasında itirazlar ortaya çıkınca, CHP'li milletvekillerine sözlü olarak "Böyle bir düzenleme zaten yok" denmiş.

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir de parlamento muhabirlerine yaptığı açıklamayla Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP'nin ısrarla çıkmasını istediği etki ajanlığı düzenlemesinin 9'uncu Yargı Paketi'nde olmayacağına ilişkin söz verildiğini duyurdu.

Öğrendiğim kadarıyla iktidar, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarını düzenleyen yasa teklifini bayram öncesi Meclis'ten geçirmek istedi.

Zira CHP istese görüşmeleri yavaşlatabilirdi. Ama bir uzlaşma aranıyor, CHP'nin "Etki ajanlığı" ile kadınları şiddete karşı koruyan "Zorlama hapis" düzenlemesinin pakette çıkarılması isteniyor, söz karşılığında da TSK ile ilgili düzenleme bayram öncesi Meclis'ten geçti.

MHP'nin özgül ağırlığını düşündüğümüzde sözlü verilen söz tutulacak mı?

Çünkü AKP, adı "Etki ajanlığı" olmayan ama tarifiyle o anlama gelen bir düzenlemeyi yine 9. Yargı Paketi'ne koyabilir. Kelime oyunu yapabilir.

Muhalefetin, basın kuruluşlarının, gazetecilerin, STK'ların uyanık kalması gereken bir durum.

Önümüzde Gürcistan gibi bir örnek var.

Ülkede "Rusya'nın dayatması" olarak eleştirilere konu olan "Yabancı etkinin şeffaflığı" isimli düzenleme iki hafta önce yasalaştı.

İlgili yönetmelik için tanınan 60 günlük süre tamamlandığından yasanın pratikteki uygulamaları daha net anlaşılacak ama gerçek şu ki Gürcistan'da ticari faaliyet yürütmeyen bütün yabancı kurumların ensesinde boza pişirilebilir.

Gürcistan'daki süreçle ilgili Heinrich Böll Stiftung'un Tiflis'teki Güney Kafkasya Ofisi Temsilcisi Sonja Schiffers yaşananlar ve olası yaşanacaklarla ilgili bilgi verdi.

Heinrich Böll Stiftung Derneği İstanbul ofisinde gerçekleşen basın toplantısında Sonja Schiffers şu bilgileri paylaştı:

"Gürcistan önümüzdeki Ekim ayında genel seçime gidiyor. Gürcü Hayali isimli iktidar partisi son yıllarda daha muhafazakâr, özgürlük karşıtı, sağcı bir gündeme sahip. Niyet Ekim ayındaki seçimler öncesinde sivil toplumu ezmek."

Yasaya karşı başkent Tiflis'te 100 bin kişilik gösteriler olmuş. Bunda Gürcistan topraklarının yüzde 20'sini işgal eden Rusya'ya karşı halkın büyük çoğunluğunun yasanın Rusya'nın etkisiyle çıkarıldığına inanmasının etkisi çokmuş.

Zira muhalefet yasa ile ilgili "Rus yasası" propagandası yapmış.

Ama buna rağmen iktidarın baskıcı otoriter yapısından dolayı aktivistler ve aileleri saldırılara maruz kalmışlar. Şimdilerde STK'lar "ajan" olarak kaydedilmeyi kabul etmeyeceklerini söylüyormuş. Aktivistlerin birçoğu da kayıt olma zorunluluğundan kaçabilmek için, operasyonların bir kısmını yurt dışına kaydırmak, hatta ülkeyi tamamen terk etmek gibi alternatifleri değerlendiriyorlarmış. Belki de iktidarın istediği tam da bu… Schiffers'ın verdiği bilgiye göre, Gürcistan'daki ticari işletme olmayan bütün kurumlar, STK'lar gelirinin yüzde 20'den fazlasını -bireysel ya da kurumsal- yurt dışı kaynaklardan elde ediyorsa "yabancı ajan" olarak kaydediliyor devlet tarafından. Ve bu kurumlar tüm verilerini devletle paylaşmak zorunda…

"Asıl mesele kaydolma ve bağışçı bilgilerini paylaşma zarureti değil. Adalet Bakanlığı, sivil toplum kuruluşlarının tüm kayıtlarını mütemadiyen inceleyebilecek. STK'ların tuttukları tüm kişisel verilere erişim sağlayacak, muhtemelen yazışmalar dahil. Tüm e-postalar, tüm yararlanıcı veya katılımcı listelerinizi göstermeniz gerekebilir. Bunlar özellikle LGBTİQ+ örgütlerini olumsuz etkileyecek hassas veriler de olabilirler."

Yasa, uymayanlar için hapis değil, para cezasını öngörüyor. Türkiye'de konuşulan "etki ajanlığı" düzenlemesi ise hapis cezasını öngörüyor.

Devletten bağımsız sivil toplum örgütleri bu yasaya karşı zayıflatılırken, yabancı kuruluşlardan fonlar alan devlet kuruluşları bu yasadan muafmış.

Sonja Schiffers bu durumla ilgili şunları aktardı:

"Gürcistan'daki hükümet faaliyetlerinin büyük bir kısmı uluslararası bağışçılar tarafından finanse edilmektedir. Ancak elbette tüm bunlar ajan yasasının dışında tutuluyor. Sivil toplum da bu mantığa göre hükümetin en büyük aracı olduğunu söylüyordu. Ama tabii ki devlet kurumları ve onlara bağlı kuruluşlar yasanın dışında tutuluyor."

Örneğin ticari faaliyet yürütmeyen bir medya kuruluşu, yabancı kurum ya da bireysel bağışlarla ayakta durmaya çalışırken aynı yasa tarafından kayıt altına alınabilecekmiş:

"Temel olarak, yurt dışından bu fonu aldığınızda, örneğin Almanya'nın çıkarlarını gözetiyorsunuz demektir. Peki yabancı gelir nedir? Yani doğrudan ya da dolaylı olarak yurt dışından elde edilen her türlü gelir ve belirtilmemiş kaynaklardan elde edilen gelir. Yani eğer derseniz ki peki, bu bağışı aldık ve Gürcistan'dan geldiğini kanıtlayamıyoruz. O zaman bu da yabancı gelir olarak sayılır. Bireylerden elde edilen gelir de buna dahildir. Örneğin, bazı hayvan hakları örgütleri ya da sokak köpekleri için örgütler var ve bu örgütler internet üzerinden bağış topluyor, bireylerden ve küçük bağışlardan fon topluyor ve hatta bunlar da yabancı aracılar olacak. Yani temelde bu kayıt defteri oluşturulacak ve fonlarının yüzde 20'sinden fazlasını yurt dışından alan kuruluşların kayıt yaptırması gerekecek. Bilinmesi gereken önemli bir husus, halihazırda pek çok, en azından daha büyük sivil toplum kuruluşunun şeffaf olduğu, yani web sitelerinde gelir kaynaklarını, bağışçılarını, projelerini yayınladıklarıdır."

15 Temmuz'dan bu yana sivil toplumun yerle yeksan edildiği Türkiye'de eğer "etki ajanlığ" yasası söz verilmesine rağmen yasalaşırsa bir Alman vakfının Türkiye'ye, topluma dair bir raporu ceza konusu olabilir. Söz konusu raporu yapan gazeteci ya da medya kuruluşu da "etki ajanlığı" propagandasıyla yaftalanabilir ya da ceza alabilir. Tabii bunların hepsi Türkiye'de nelerin "mümkün" olabileceğine ilişkin bir öngörü… Baskıcı iktidarların, hükümetlerin, devletlerin birbirini kopyaladığını, birbirinden öğrendiğini unutmamak gerekiyor.

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sinan Ateş cinayeti davasında MHP nasıl temsil edilecek?

MHP sıradan bir parti değil, devlet içinde varlığı daim olan, Türkçülük ideolojisinin taşıyıcısı bir parti. Yani AKP’nin sırtından kolayca atabileceği bir “yük” değil…

Betonbük'e yüklü ceza; inşaat yasağına uymayan Sinpaş'a belediye ceza kesti

Danıştay yerel mahkemenin kararına dayanak olan bilirkişiyi ve raporu "yüzeysel" buldu

Erdoğan-Özel görüşmesi günü Bahçeli kontrollü muhalefet sinyali mi verdi?

MHP lideri Erdoğan’ın Ayşe Ateş’le görüşmesinin içeriğinin açıklaması gerektiğini ima etti