16 Ağustos 2024

Can Atalay kronolojisi

Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu karar/kararlarının bekletilmeden uygulanması hukuki bir zorunluluktur. Aksi takdirde, Anayasa hükümlerine aykırı hareket eden ve süreçlere katılanların ağır bir hukuki sorumluluk altında kalacakları tartışmasızdır

Can Atalay, Anayasa’nın 80. maddesine göre bütün Türk milletini temsil eden milletvekili statüsündedir. Ne var ki; kendisi halen tutuklu mu? Hükümlü mü? Olduğu belirsiz bir biçimde ceza evindedir. Görünürdeki hukukun cendere ve mengene uygulamaları çerçevesinde ceza evinden tahliye edilememiş; milletvekilliği görevine başlatılamamıştır. Kamuoyunun bilgisi içinde olan süreci başlıklarıyla ve sıralamasıyla şöyle açıklamak mümkündür.

-Can Atalay ve arkadaşları gezi olayları gerekçesiyle, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25.04.2022 tarihli kararıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmış ve hükümle birlikte tutuklanmıştır.

-Karara yönelik istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesi’nin 28.12.2022 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

-Temyiz incelemesi aşamasında Can Atalay, 14.05.2023 tarihinde yapılan 28.dönem milletvekili genel seçiminde Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili olarak seçilmiş ve milletvekili mazbatasını almıştır.

-Temyiz incelemesi sırasında Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Can Atalay vekillerince Anayasa’nın 83.maddesi gereğince durma kararı verilmesi istemiyle yapılan başvuruyu, 13.07.2023 tarihli kararla reddetmiştir. Bu karara yönelik Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nce, yapılan itiraz oy çokluğu ile ve 17.07.2023 tarihli kesin kararla reddedilmiştir.

-Durma ve tahliye talebinin reddine ilişkin karara karşı 20.07.2023 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru henüz inceleme aşamasında iken; Dairenin 28.09.2023 tarihli kararıyla mahkumiyet hükmü onanmış, kesinleşen hükmün bir örneği de Anayasa’nın 84. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca gereğinin takdiri için TBMM'ye gönderilmiştir.

-Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 25.10.2023 tarihinde seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

-Anayasa Mahkemesi, tespit edilen hak ihlallerini ortadan kaldırılmasına yönelik olarak kararın bir örneğinin davacının yeniden yargılanmaya başlanması, mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılama da durma kararı verilmesi şeklindeki işlemlerin yerine getirilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.

-İhlal kararı kendisine gönderilen ilk derece mahkemesi başkanı 30.10.2023 tarihinde Yargıtay 3. Dairesi’ne yazı yazmış ve Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararının Dairece verilen durma kararı talebinin reddine ilişkin kararla ilgili olduğunu, bireysel başvuru inceleme aşamasındayken mahkumiyet hükmünün onandığını, bu durum nedeniyle dairece yeni bir değerlendirme yapılması gerektiğini belirtmiştir. Daire, sadece başkan imzasıyla gelen yazıyı iade etmiş ve bu kez İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetçe alınan bir ek kararla ve aynı gerekçelerle dosyanın daireye gönderilmesini oy birliği ile karar verilmiştir.

-Daire, 08.11.2023 tarihinde, Anayasa Mahkemesi ihlal kararına hukuki değer ve geçerlilik izafe edilemeyeceğini, uygulanması gereken bir Anayasa Mahkemesi kararının bulunmadığını, onanarak kesinleşen infazı kabil mahkumiyet hükmü karşısında Anayasa Mahkemesi kararına UYULMAMASINA, davacının kesin hüküm giyme nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlerin başlatılması için kararın bir örneğinin TBMM'ye gönderilmesine, Anayasal hükümleri ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını aşarak hak ihlali yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyesi hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına oy birliği ile karar vermiştir.

-Dairenin bu kararına yönelik itiraz hakkında Yargıtay 4. Ceza Dairesi 20.11.2023 tarihli kararla, itiraza konu bir karar olmadığı gerekçesiyle oy çokluğu ile karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

-Bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi genel kurulu 21.12.2023 günlü kararla aynı gerekçelerle ihlal kararı vermiş ve kararı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermiştir.

-İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 27.12.2023 tarihli ek karar ile dosyanın 3. Ceza Dairesine gönderilmesini karar vermiştir.

-Yargıtay 3. Ceza Dairesi 03.01.2024 tarihli kararıyla, 08.11.2023 tarihli kararındaki gerekçelerle, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına, davacının kesin hüküm giyme nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlerin başlatılması için kararın bir örneğini TBMM'ye gönderilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.

-TBMM'nin 30.01.2024 tarihli 54.birleşiminde, Dairenin 03.01.2024 tarihli ve E.2023/12611, değişik iş 2024/1 sayılı kararının ekte gönderildiğine dair yazının okunması suretiyle Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşmesine yönelik işlem tesis edilmiştir.

-TBMM'nin bu uygulamasına karşı;

  • Can Atalay vekilleri tarafından Anayasa Mahkemesinin 2024/43 E. sayılı dosyasında,
  • Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından Anayasa Mahkemesinin 2024/44 E. sayılı dosyasında,
  • Manisa Milletvekili Özgür Özel ve 125 Milletvekili tarafından Anayasa Mahkemesi'nin 2024/45 E. sayılı dosyasında,
  • İstanbul Milletvekili Erkan Baş tarafından Anayasa Mahkemesi'nin 2024/46 E. sayılı dosyasında,
  • Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, Muş Milletvekili Sezai Temelli, Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki tarafından Anayasa Mahkemesi'nin 2024/47 E. sayılı dosyasında Milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve Anayasa'nın ilgili maddelerine aykırılığı nedeniyle iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemleriyle 5 ayrı dava açılmıştır.

-Anayasa Mahkemesi hukuki bağlantı nedeniyle 4 ayrı dosyanın ilk esas numarasını oluşturan 2024/43 E. sayılı dosyada birleştirilmesine 22.02.2024 tarihinde karar vermiştir. Bu birleştirme kararı verildikten sonra Anayasa Mahkemesi CHP grubu tarafından açılan 2024/45 E. sayılı dosyanın ayrılmasına karar vermiştir. Böylece, birleştirilen 4 dosya ve ayrılan bir dosya hakkında Anayasa Mahkemesi 01.08.2024 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 2 ayrı karar vermiştir. Kararlar ve gerekçeleri örtüşmektedir.

-Karar içeriklerini yorumlamadan önce Anayasa Mahkemesi'ndeki süreçle ilgili saptamalarımız şöyledir;

-Karar 22.02.2024 tarihinde verilmesine karşın; 01.08.2024 tarihinde (5 ay 7 gün sonra) Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Karar ile yayın arasında Anayasa Mahkemesi Başkanı değişmiştir. Anayasa Mahkemesinin, 30.01.2024 tarihli TBMM uygulaması nedeniyle Anayasanın 85.maddesi uyarınca, 7 gün içinde yapılan başvurular üzerine 15 gün içinde kesin karar vermesi gerekirken; 22.02.2024 tarihinde karar vermesi ve bu kararın gerekçesiyle birlikte TBMM'nin tatile girdiği 01.08.2024 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanması, üzerinde durulması gereken hususlardandır. Özellikle, tahliyeyi de gerektiren bu tür kararların öngörülen süreler içinde verilmemesi ve uzun bir aradan sonra Resmi Gazete'de yayınlanması ayrıca bir temel hak ihlalidir. Kararın sonucu itibariyle doğru ve yerinde olması bu sonucu değiştirmemektedir. Denebilir ki; kararın yazılması, karşı oyların yazılması ve imzaların alınması gecikmeye neden olmuştur. Mahkeme başkanının olayın özelliği nedeniyle bu tür mazeretleri engelleme görevi vardır. Kararın alındığı gün ya da makul bir süre içinde olumlu ya da olumsuz gerekçelerin yazılması ve kararın yayınlanması mümkündür. Çünkü, bir milletvekilinin öncelikle özgürlüğü ve takiben milleti temsil etmesi söz konusudur. Tutuklu ya da hükümlünün tahliyesi sonucunu doğuran kararların ve işlemlerin geciktirilmesi halinde disiplin soruşturmasına ve hatta cezai kovuşturmaya tabi tutulan hakim ve savcıların bulunduğu bilinmektedir. Tahliye sonucunu doğuran kararların savsaklanması, ötelenmesi hürriyeti tahdit suçu kapsamına girebilecek niteliktedir.

-Anayasa Mahkemesi, TBMM uygulaması ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi yazısı konularında, gerekçede yorumlu, hüküm fıkrasında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararı, ilk ve ilginç kararlardan biridir. Kararın ilk olduğu özellikle vurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçesi dahil bağlayıcı olduğu konusunda bir duraksama bulunmamaktadır. Öncelikle, Yüksek Mahkeme çoğunluk görüşü, daha önce vermiş oldukları ihlal kararının arkasında durmuştur. Karşı oy verenler, bazı gerekçelerle Anayasa Mahkemesi'nin yetkili olmadığını öne sürmüşlerdir. Sonuç olarak; TBMM uygulaması ve hazırlık uygulamalarının, fiili bir durum (de facto) tespiti, ilginç ve doğru bir tespittir. Söz konusu uygulamaların, soyut ya da somut norm (kural -işlem) niteliğinin bulunmadığı vurgulanmış; bu nedenle geçerli bir hukuki işlem olmadığından yokluk (eski deyimiyle keenlemyekün) saptamasıyla yetinilmiş ve iptal kararı verilmemiştir. Gerçekten, hukuki süreçlerde iptal davaları işlemlere karşı açılabilir. Olgulara, fiili durumlara karşı iptal davası söz konusu olamaz. Çünkü olay gerçekleşmiş ve sonuçlanmıştır. Yok olan bir şeyin iptali de söz konusu olamaz. Böyle durumlarda, yargı mercileri sadece yokluk tespiti yapmakla yetinirler ve iptal kararı vermeyerek karar verilmesine yer olmadığı kararı verirler.

-Anayasa Mahkemesi söz konusu kararlarıyla, istikrarlı bir biçimde kendi vermiş olduğu kararın arkasında durmuş; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin karara uyulmaması ve suç duyurusunda bulunulması şeklindeki hukuken vahim nitelikli kararını fazla tartışmaya girmeden, düzeyi de düşürmeden yokluk kararı vermek suretiyle son sözünü söylemiştir. Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu karar/kararlarının bekletilmeden uygulanması hukuki bir zorunluluktur. Aksi takdirde, Anayasa hükümlerine aykırı hareket eden ve süreçlere katılanların ağır bir hukuki sorumluluk altında kalacakları tartışmasızdır. Belirtelim ki; Anayasa'yı ilgilendiren örgütlü suçlar hakkında zamanaşımı süreleri uzundur. Hatta, izin kapsamında olan suçlar hakkında zamanaşımı süreleri de durmaktadır. FETÖ/PDY terör örgütü mensubu olan hakim ve savcılara uygulanan yaptırımların hatırda tutulması gerekir. ilgililere duyurulur. "YETERKİ ADALET GERÇEKLEŞSİN, İSTERSE KIYAMET KOPSUN."

Bülent Yücetürk kimdir?

Bülent Yücetürk 1970 yılında, Malatya'da doğdu.

İlk öğrenimini Cumhuriyet Köyü İlköğretim Okulu'nda, orta öğrenimini Akçadağ Öğretmen Lisesi'nde parasız yatılı öğrenci olarak tamamladı.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1991 yılında mezun oldu. "Kamu Hukuku" dalında yüksek lisans yaptı.

1991 – 1993 yılları arasında, Ankara Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık yapan, 1993 yılında Ankara hâkim adayı olarak mesleğe başlayan Bülent Yücetürk sırasıyla Sivas Cumhuriyet Savcılığı, Diyarbakır Çermik Hâkimliği, Aksaray Gülağaç Cumhuriyet Savcılığı, Ankara Haymana Cumhuriyet Savcılığı, Afyonkarahisar Cumhuriyet Savcılığı ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı görevlerinde bulundu.

Cumhuriyet savcılığı yıllarında özellikle bilişim, uyuşturucu, basın suçları, çocuk suçluluğu, çocuk istismarı konularında çalıştı.

26 Nisan 2018 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi'nden milletvekili aday adayı olmak için görevinden istifa etti.

Halen Ankara Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık yapıyor; çeşitli televizyon kanallarında ve Ocak 2022'den itibaren T24'te, hukuki değerlendirmeler başta olmak üzere, görüşlerini paylaşıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özel-Erdoğan görüşmesi bağlamında anayasa tartışması

Parlamenter Sistem tartışmasını bugünlerde gündeme getiren husus, CHP ve muhalefetin Anayasa’ya bakış açıları değil, bizzat AKP ve Erdoğan’ın uygulamaya koydukları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen ucube sistemin, uygulandığı kısa dönem içinde ülkeyi ekonomik olarak çöküntüye uğratması, büyük bir yoksul halk yaratması ve ülkeyi yolsuzluk bataklığına saplamış olmasıdır

İmamoğlu ve kelebek etkisi

Tek başına mücadele eden ve iktidarı seçimlerde yenecek İmamoğlu, Türkiye' de bir değişimin fitilini de ateşleyecektir

Oyun Teorisi ve İmamoğlu

31 Mart seçimi, belki de Oyun Teorisi’nin bir kez daha test edildiği bir seçim olacak

"
"