08 Şubat 2024

Oyun Teorisi ve İmamoğlu

31 Mart seçimi, belki de Oyun Teorisi’nin bir kez daha test edildiği bir seçim olacak

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu

Birçoğumuz Oyun Teorisi’ni, ünlü Amerikalı matematikçi John Nash’ın hayat öyküsünün anlatıldığı A Beautiful Mind (Akıl Oyunları) isimli o filmden sonra öğrenmişizdir ya da bu film ile birlikte Oyun Teorisi daha fazla bilinir olmuştur. John Nash, bu teori ile Nobel Ekonomi Ödülü’nü de almıştır.

Oyun Teorisi’nin tanımı, kaynaklarda şöyle verilmiştir: “Oyun Teorisi, sosyal kelimesinin geniş anlamda insan ile bilgisayarlar, hayvanlar ve bitkiler gibi insan dışı oyuncuları kapsayacak biçimde tanımlandığı sosyal bilimlerin rasyonel yönü için bir birleşik alan kuramı veya bir tür şemsiyedir." (Vikipedi, Özgür Ansiklopedi, Aumann19) Bu tanımlamadan hareketle, Oyun Teorisi’nin sadece iktisat ve matematik gibi alanlarda değil yaklaşan yerel seçimlere ilişkin tahminde bulunurken de kullanılabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. İşte size, yerel seçimlere ilişkin varsayımda bulunurken yararlanacağımız oyun teorilerinden biri ve bilinen en meşhur örneği:

“İki zanlı bir soruşturma kapsamında polis tarafından gözaltına alınmıştır. Polis, elinde tutuklama için yeterli kanıt olmadığı için her iki zanlıyı ayrı ayrı hücrelere koyup bir anlaşma sunmuştur. Anlaşmaya göre, zanlılardan biri diğerinin aleyhinde tanıklık eder ve diğeri suskun kalırsa, tanıklık eden serbest kalacak; susmayı tercih eden taraf ise 10 yıl hapse mahkûm edilecektir. Eğer ikisi de birbirleri aleyhinde tanıklık etmez suskun kalır ise her ikisi de birer yıl hapis cezasına, eğer her ikisi de birbirleri aleyhine tanıklık eder ise her iki zanlı da beşer yıl hapis cezasına çarptırılacaktır."

Bu çerçevede her iki zanlı, tanıklık etmek veya suskun kalmak arasında tercih yapmak zorundadır. Her iki zanlıya da soruşturma sonuna kadar diğerinin kararını öğrenme imkânı tanınmamıştır. Yani, farklı odalarda bulunan iki zanlının birbirleri ile iletişim kurma imkânı yoktur. Buna göre, karşı tarafın kararından habersiz olan zanlı, 10 yıl hapis yatma ihtimalini göze alamayarak sessiz kalmayacak, karşı taraf aleyhine tanıklık yaparak 5 yıl gibi daha kısa süreli bir hapis cezasına razı olacak ya da serbest kalacaktır. Zanlı (oyuncu), burada kaybını en aza indirmeyi yani kazancını maksimize etmeyi hedef alacaktır. Karşı tarafın da aynı koşullar altında rasyonel davranarak tanıklık edeceği kaçınılmazdır. Böylece, birbirleri ile iletişim kuramayan iki tarafın, iyi niyetli değil de rasyonel davranarak aldıkları karar, aslında belki de daha az yatacakları hapis cezasının artmasına neden olacaktır. Her iki oyuncunun da kısa süreli hapis cezasını uzun olanına tercih ettiği ve her birinin de diğerinin cezasını kısaltmakla herhangi bir fayda elde edemeyeceği varsayıldığında tutsak ikilemi, değişken toplamlı oyunlar kapsamına girmektedir. Oyun Teorisi’nde de olduğu gibi bu oyunda da oyuncuların yegane amacı, diğer oyuncudan bağımsız olarak, kendi kazancını maksimize etmektir." (Vikipedi, Özgür Ansiklopedi, Prisoner's Dilemma)

Altılı Masa

Yerel seçim zemininde şu an için bir kaos yaşanmaktadır. Genel seçimlerde Kılıçdaroğlu’nun kurmuş gibi göründüğü o geniş ittifakın çözüldüğü ve her siyasi partinin kendi adayını çıkarmaya karar verdiği bu noktada, İmamoğlu’nun işi oldukça zorlaşmış gibi görünmektedir. Elbette hem parti içinde hem de parti dışında süregelen ciddi tartışmalar vardır ve bu tartışmaların, yerel seçim bitinceye kadar süreceği açıktır. Neredeyse hemen herkes, diğer illerden çok İstanbul’a odaklanmış durumdadır. Belki de bunun temelinde yatan şu cümledir: “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır.” Bu düşünce, her ne kadar genel seçimlerde karşılık bulamasa da içinde bulunduğumuz koşullara bakıldığında İstanbul seçimi, bir sonraki sürece giden yolu belirlediği için önemlidir. İstanbul seçimini kazanan İmamoğlu’nun bu başarısının, ona cumhurbaşkanlığı yolunu da açacağını İmamoğlu’nun kendisinin bildiği kadar elbette hemen herkesin de bildiği yadsınamaz bir gerçektir.

Türkiye, ülke olarak zor günlerden geçmektedir. Gerek hukuk gerekse ekonomi darmadağın olmuş durumdadır. Yargı krizi diye yaratılan yapay krizlerle yok sayılan hukuk ve Can Atalay kararı gibi sıralamakla bitmeyecek ve özellikle bu iktidar sürecinde ayyuka çıkmış bir hukuksuzluk yaşanmaktadır. Yerel seçimler bu bağlamda çok önemlidir. Çünkü, seçimi kazanırsa daha da pervasızlaşacak olan iktidar, giderek hiç hukuk tanımayacak ve şimdilik görece var olan hukuk devleti için bir nebze olsun güvence olabilecek kurumlar da işlevsizleşecek, istediği gibi at oynatacağı uygun zemini de bulmuş olacaktır. Tam da bu nedenlerden dolayı yerel seçimler çok önemlidir. Bunun farkında olan iktidarın var gücüyle, kurulmuş olan ittifak blokunu parçalamak için elinden geleni yaptığı da bir sır değildir. Daha çok İstanbul üzerinden süren bu pazarlıkların en önemli noktası, iktidara hem önemli bir rant alanı sağlaması hem de yapabilecekleri için meşru bir zemin de sağlaması açısından İstanbul’u almak önemlidir.

Oyun Teorisi’ni İstanbul seçimleri bağlamında düşünürsek; İmamoğlu denenmiş, artıları ve eksileri seçmen tarafından görülmüş bir belediye başkanıdır. İstanbul seçmeni, kendisini yakın hissettiği partinin adayı ile İmamoğlu arasında bir seçim yapmak zorundadır. Bu noktada ortak bir çıkar söz konusudur. Bu çıkar da, yaşanılan kentin sorunlarını gidereceği düşünülen adayı seçmektir. Hangi partiden olursa olsun bulunduğu kenti yaşanılabilir bir kente dönüştürecek adayı seçmek, tüm seçmenlerin birleştiği ortak çıkar olduğu için, partilerden çok bu ortak çıkar İstanbul seçiminin sonuçlarının belirleyicisi olacaktır.

Seçimlerde tüm partiler aday çıkarsa da aslında seçimin AKP adayı ile CHP adayı arasında geçeceği su götürmez bir gerçektir. Bu noktada Nash Dengesi’ni oluşturacak olanı belirlemek gerekir ki bu da şöyle açıklanabilir:

“Her oyuncu, oyun içinde elinde olan eylemlerden birini seçmiş olsun ve tüm oyuncuların da böyle bir seçim yaptığını düşünelim. Bir oyuncu için seçilmiş olan eylem, diğer oyuncuların seçtikleri eylem gözetildiğinde oynanabilecek (getiri anlamında) en iyi eylem ise ve bu durum diğer tüm oyuncular için de geçerliyse, bu durumun bir Nash Dengesi oluşturduğundan söz edilebilir." (Vikipedi, Özgür Ansiklopedi, John Nash, Nash Dengesi ve Oyun Teorisi )

Yani kısaca, seçmen oy kullanırken, özellikle AKP karşıtı seçmen şunu hesaplayacaktır: “Oyumu kendi partimin adayına verirsem o kazanamayacak ve bu durum İmamoğlu’na kaybettirecek ve belediye tekrar Ak Parti’ye geçecek.” İşte seçmenin hareket noktası bu olacaktır. Bir bölümü kendi adayını destekleyebilir ancak bir bölümü ise tıpkı Tutsak İkilemi’nde olduğu gibi en iyi seçim hangisidir düşüncesini mutlaka sorgulayıp oyunu ona göre verecektir.

İstanbul seçmenin temel sorusu şu olacaktır: AKP’nin yönettiği bir İstanbul mu yoksa İmamoğlu’nun belediye başkanı olduğu bir İstanbul mu? Bu durumda İstanbul seçmeni, kendine en uygun adayı belirlerken ait olduğu partiyi mi destekleyecek yoksa kendi çıkarına olanı mı destekleyecek? Bunu tüm anket sonuçları ne derece tespit etti? İmamoğlu’nun işi zor mu? 2019 seçimlerindeki ittifak, bu kez kendiliğinden mi ortaya çıkacak? Tüm bu soruların yanıtlarını 31 Mart seçiminde öğreneceğiz.

Bu seçim aynı zamanda, İmamoğlu'nun halktaki karşılığını test edeceği bir seçim de olacaktır. Sonuçları, hem kendisini hem CHP’yi hem de bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkilemeye namzet olacaktır. 31 Mart seçimi, belki de Oyun Teorisi’nin bir kez daha test edildiği bir seçim olacaktır.

Bülent Yücetürk kimdir?

Bülent Yücetürk 1970 yılında, Malatya'da doğdu.

İlk öğrenimini Cumhuriyet Köyü İlköğretim Okulu'nda, orta öğrenimini Akçadağ Öğretmen Lisesi'nde parasız yatılı öğrenci olarak tamamladı.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1991 yılında mezun oldu. "Kamu Hukuku" dalında yüksek lisans yaptı.

1991 – 1993 yılları arasında, Ankara Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık yapan, 1993 yılında Ankara hâkim adayı olarak mesleğe başlayan Bülent Yücetürk sırasıyla Sivas Cumhuriyet Savcılığı, Diyarbakır Çermik Hâkimliği, Aksaray Gülağaç Cumhuriyet Savcılığı, Ankara Haymana Cumhuriyet Savcılığı, Afyonkarahisar Cumhuriyet Savcılığı ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı görevlerinde bulundu.

Cumhuriyet savcılığı yıllarında özellikle bilişim, uyuşturucu, basın suçları, çocuk suçluluğu, çocuk istismarı konularında çalıştı.

26 Nisan 2018 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi'nden milletvekili aday adayı olmak için görevinden istifa etti.

Halen Ankara Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık yapıyor; çeşitli televizyon kanallarında ve Ocak 2022'den itibaren T24'te, hukuki değerlendirmeler başta olmak üzere, görüşlerini paylaşıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özel-Erdoğan görüşmesi bağlamında anayasa tartışması

Parlamenter Sistem tartışmasını bugünlerde gündeme getiren husus, CHP ve muhalefetin Anayasa’ya bakış açıları değil, bizzat AKP ve Erdoğan’ın uygulamaya koydukları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen ucube sistemin, uygulandığı kısa dönem içinde ülkeyi ekonomik olarak çöküntüye uğratması, büyük bir yoksul halk yaratması ve ülkeyi yolsuzluk bataklığına saplamış olmasıdır

İmamoğlu ve kelebek etkisi

Tek başına mücadele eden ve iktidarı seçimlerde yenecek İmamoğlu, Türkiye' de bir değişimin fitilini de ateşleyecektir

Seçil Erzan dosyası, maddi ceza hukuku ve avukat savunmalarının anlamı

Seçil Erzan'ın hazırlık soruşturması sırasında ciddi bir hukuki yardım almadığı veya tamamen bankanın yönlendirmesi ile bankanın hukuki sorumluluğunu bertaraf etmek için kendisine böyle bir savunma yaptırıldığı anlaşılmaktadır