03 Mart 2019

Türk sineması sakin gücünü kaybetti: Aytaç Arman

Aytaç Arman kansere yenik düştü, ama hiç unutulmayacak ve bizimle yaşamaya devam edecek!

T24 Pazar’da ilk yazımı, 2 yıl kadar önce kaybettiğimiz sinemamızın önemli oyuncusu Tarık Akan’ın doğum günü vesilesiyle yazmıştım; vefat eden ve yaşama iz bırakan insanları ölüm yıldönümlerinde hatırlamak alışkanlık olsa da bu kuralı bozmuş ve hâlâ maneviyatıyla aramızda olan Akan’a “İyi ki doğdun” demiştik.

Geçtiğimiz günlerde Tarık Akan’ın kuşağından olan ve aynı yarışmada onun arkasından ikinci olan sinemamızın sakin gücü Aytaç Arman kansere yenik düştü. Şimdi bu acı kayıp üzerine yazma zamanı… Ama doğum gününde Arman üzerine, ona “Nice yıllara” diyerek yazacağımız günler de gelecek. Çünkü o da unutulmayacak ve bizimle yaşamaya devam edecek!..

Büyük romancımız Orhan Kemal’in “Bereketli Topraklar Üzerinde” romanının atmosferi olan Çukurova, ülkemizin sanatçı yetiştirme bağlamında da bereketli coğrafyalarındandır. Gerçek ismi Veysel İnci olan ve 1949'da Adana'da doğan Aytaç Arman, erkek sanat enstitüsünden mezun olduktan sonra, Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi'nde okudu. İlk gençlik yıllarında bir süre fabrika işçiliği yaptı. 1969'da "Ekstra Ekspres" gazetesinin açtığı yarışmada, erkek adaylar arasında ikinci oldu.

Aytaç Arman’dan önceki kuşağın önemli sinema oyuncularına da kapı açan “Ses” dergisinin 1971 yılındaki "Kapak Yıldızı Yarışması"nda, erkek oyuncu adayları arasında da ikinci oldu. Birinci olan ise güçlü bir rakip,  Tarık Akan'dı. İkincilik ödülü, ona hemen başrol getirmedi. Öncelikle ikincil rollerde yer alarak sinema oyunculuğuna adımlarını attı.

Yılmaz Güney, Baba”sıydı

Her insanın yaşamında şans kapısını çalar. Aytaç Arman’ın oyunculuk kariyerinde şans, onun kapısını erken çaldı. Bir başka Adana’lı, sinemamızın kült figürü Yılmaz Güney'in "Baba" (1971) filminde oynaması, Aytaç Arman için önemli bir sıçrama oldu. Oyunculuk kariyerinde “sınıf atlamış” ve artık başrol oynamaya başlamıştı.

Oyunculuk kariyerinde açılan şansı devam etti. Süreyya Duru'nun yönettiği ve bir diğer büyük roman ve öykü yazarımız Bekir Yıldız'ın öyküsünden sinemaya uyarlanan "Bedrana" (1974) filminin başrol oyunculuğu, öncekini takip eden başarısıydı. Arman, 1974 yılında Antalya Altın Portakal Film Yarışması'nda "En İyi İkinci Film Ödülü"nü alan bu filmin başrolünü sinemamızın öne çıkan kadın oyuncularından Perihan Savaş'la paylaşmıştı. Bu filmi, başrolünü Semra Özdamar'la paylaştığı ve yine Süreyya Duru'nun yönettiği ve 14'üncü Antalya Altın Portakal Film Yarışması'nda "En İyi Film Ödülü"nü  kazanan "Kara Çarşaflı Gelin" (1977) izledi.

Bu süreç Aytaç Arman’a ilk ödülünü de getirdi. Senaryosunu Yılmaz Güney'in yazdığı ve Zeki Ökten’in yönettiği "Düşman" la, 1981'de Sinema Yazarları Derneği'nin (SİYAD) "En İyi Erkek Oyuncu Ödülü"nü aldı. Oyunculuk kariyerindeki diğer önemli ödüllerinden birisini de Ömer Kavur sinemasındaki değişim ve dönüşümü temsil eden filmlerden olan “Gece Yolculuğu”ndaki başarılı performansıyla elde etti; 25. Antalya Altın Portakal Film Yarışması'nda “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazandı.

Hep “tevazu”ydu o…

1985’de Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Adı Vasfiye” filminde ise Müjde Ar’la başroldeydi. Yönetmenliğini Artun Yeres’in yaptığı ve başrolünü Ayşe Emel Mesçi ile paylaştığı “Buluşma” (1994), onun oynadığı önemli bir başka filmdir. 40. Antalya Altın Portakal Film Yarışması'nda, yönetmenliğini Yusuf Kurçenli’nin yaptığı “Gönderilmemiş Mektuplar” (2003) filmindeki rolü ise ona “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülünü getirdi. Ayrıca 25. SİYAD Türk Sineması Ödüllerinde de aynı ödüle değer görüldü.

Dünya görüşünün etkisiyle yaşamın yalın gerçekliğini kavramış, oyunculuğun “yalan dünya”sıyla özel yaşamını birbirinden ayıran, bilinçli bir aydındı Aytaç Arman. Mütevazı, saygılı, fazla konuşmayan, günümüzde çok az rastlanan şekilde ölçülü bir nezakete sahipti. Sinema yazarı Uğur Vardan’ın onun ölümü sonrasında attığı tweet, bu usta oyuncunun niteliklerini iyi yansıtıyor: “Yıl 1989… Yaklaşık bir buçuk aylık muhabirim. İlk röportajlarımdan birini, onunla şimdi tarih olan Gümüşsuyu’ndaki ‘Cennet Bahçesi’nde yapmıştım. İnceliği, nezaketi bir yana, ‘çaylak’ bir gazeteciye bu kadar vakit ayırmasına inanamamıştım.”

Anlaşılan yıllar onu hiç değiştirmemişti! 2000’lerin sonlarında Marmara Üniversitesi, Sinema TV Bölümü’nde Türk sinemasıyla ilgili düzenlediğimiz bir panele konuşmacı olarak katıldığında da mütevazı kimliği, sakinliği ve bilgisiyle önemli bir etki yaratmıştı.

O sinema kariyerinde çok sayıda filmde oynadı; festivallerde ödüller alan filmlerde önemli performanslarıyla da dikkati çekti, ayrıca film oyunculuğu yanında televizyon dizilerinde de rol aldı, ama 26 Şubat 2019'da 69 yaşında yaşama veda ettiği ana kadar bir kült oyuncu olarak onun alâmetifarikası işte hep bu oldu: Tevazu.

Yazarın Diğer Yazıları

Burası cennet olmalı

Filistin’in anayurdu ile gittiği yerler arasında beklenmedik benzerlikler olduğunu gözlemleyen ana karakter, bumerang gibi ülkesine geri dönerken nerenin gurbet, nerenin ise memleket olduğu sorusunu da tartışmaya açıyor

Uzaylı "Kirpi Sonic"

Film, dinamik sinematografik anlatımı ve masalsı karakterleriyle öncelikle küçük seyircilerin ilgisine mazhar olabilecek keyifli bir seyirlik

92. Oscar Ödülleri'nde geri sayım başladı

Oscar töreninde kimlerin şansı olduğu hakkında görüşlerimizi paylaşmadan önce, adayları ve kategorilerini okuyucularımıza anımsatalım