14 Nisan 2019

“Türk-İslam Alamancı”ya keskin bir bakış: Oray

Yönetmen Mehmet Akif Büyükatalay’ın belgesel tadındaki filmi “Oray”, Almanya’da üçüncü kuşak vatandaşlarımızın yaşadıkları kültürel kimlik sorunlarında İslam’ın bir sığınma noktası olarak onlar üzerindeki etkisine ilişkin gözlemlerde bulunuyor

Ülkemizin en önemli film festivallerinin başında gelen İstanbul Film Festivali, bu sene 05-16 Nisan tarihleri arasında 38. kez düzenleniyor. Festivalin Ulusal ve Uluslararası Yarışma Bölümleri dışında pek çok önemli bölümü var. Genç Ustalar bölümünde gösterilen filmlerden “Oray”, bu filmler içinde dikkat çeken bir yapım olarak öne çıkıyor. Bu, Almanya'da gurbetçi olarak yaşayan vatandaşlarımıza ilişkin oldukça ilginç yansıtmalarda bulunan bir çalışma.

Filmin ana karakteri Oray (Zejhun Demirov), daha önceki yaşamında suça ve uyuşturucuya bulaşmıştır. Şimdi ise kendini İslam’a adamış, önceki yaşamında başat olan uyuşturucu ve “kadınlar” gibi günahlarını unutmaya çalışmaktadır. Modern bir genç kadın olan karısı Burcu (Deniz Orta) ile sürekli kavga etmektedirler. Bu kavgalardan biri esnasında Oray, karısına sinirlenerek kontrolünü kaybeder ve yüzüne kapatılan telefona üç kez “Boş ol” mesajı bırakır. Sonra yaptığından pişman olan Oray, İslam hakkında cemaat içinde önder olan Bilal’e, pişman olduğunu ve ne yapacağını sorduğunda, ondan “karısının ona kız kardeşi gibi haram olduğu” yanıtını alır. Evliliğini devam ettirmek için üç ay karısından uzak durması gerekmektedir. Oray da yaşadığı Hagen’den, geçici olarak Köln'e yerleşir. Köln'de Müslüman cemaat ile yakın ilişkiler içine giren Oray, yaşadığı çelişkilerden kurtulmaya ve kendisine bir çıkış yolu bulmaya çalışır...

“Misafir işçi”den etnik azınlığa…

Oray, yaşamları hakkında fikrimiz olan ama haklarında yeterince bilgi sahibi olmadığımız gurbetteki vatandaşlarımızın, yaşadıkları ülkeye uyum sorunları, var olma mücadeleleri ve farklı iki kültürün arasında kalmalarından kaynaklanan çelişkileri, açmazları başarıyla yansıtıyor. Almanya’daki Türk varlığının, sosyal bilimci Erdal Aksoy’un çarpıcı tespitiyle, “misafir işçi statüsünden ‘göçmen’ statüsüne, bu kavramsal çerçeveden de ‘etnik azınlık’ statüsüne doğru ilerleyen bir değişim süreci” yaşamakta olduğunu tam anlamıyla hissettiriyor (E. AKSOY, Almanya’da Yaşayan Üçüncü Kuşak Türk Öğrencilerin Kimlik Algılamaları ve Buna Bağlı Olarak Karşılaştıkları Ayrımcılık Sorunları, H. Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Bahar 2010).

Yönetmen Mehmet Akif Büyükatalay, genç bir yönetmen ve Köln Medya Sanat Yüksekokulu’nda okumuş. “Oray”ı neredeyse bir belgesel gibi çekmiş. Sergei M. Eisenstein’ın kuşağından önemli Rus yönetmen Dziga Vertov’un, sinemagöz (kinoglaz) tekniğine benzer şekilde davranan kamera, bize Almanya'da Türkiyeli olarak yaşam mücadelesi veren insanlarımızı, mesafeli bir bakışla gözlemleme fırsatı sunuyor.

Filmin dünyasının seyirciye geçmesinde görüntü yönetmeni Christian Kochmann'ın önemli katkıları var. Düşük kontrastlı ve grinin egemenliğindeki görüntüler, Almanya'da kendini yabancı bir diyarda öteki olarak hisseden Türklerin (“Alamancılar”) dünyasını aktarmada önem taşıyor.

Üçüncü kuşağın kültürel kimlik krizi

Köln'deki cemaate hocalık yapan Bilal'in (Cem Göktaş) söylediği gibi, gurbette yaşayabilmek için dayanışma içinde olmak zorundadırlar. Bu dayanışmanın “zamk”ı ise hocaya göre İslam. Oray, suçtan örülü dünyasından kurtulmak için sığındığı İslam’ı, kurallarına uygun yaşamaya çalışırken diğer yandan karısı Burcu'ya duyduğu özlem, ondan uzak kalamamasına neden olur. Ayrıca yaşadığı travmalar sonrasında zaman zaman uyuşturucudan ve içkiden medet uman durumlara da sürüklenir.

Yönetmen Büyükatalay, etkili bir sinema diliyle anlattığı öyküsünde Almanya’da üçüncü kuşak vatandaşlarımızın yaşadıkları kültürel kimlik sorunları mücadelesini seyirciye başarıyla yansıtarak, İslam’ın bir sığınma noktası olarak onlar üzerindeki etkilerine ilişkin gözlemlerde bulunuyor.

“Oray”, 90'larla birlikte ülkemizde de değişen sinema anlayışını anımsatan, yaşamı estetize etme çabasına ve idolleştirmelere dönüştürmeden yalın gerçekliğe ulaşma yöntemlerini başarıyla kullanarak öyküsünü anlatıyor. Film yönetmen Mehmet Akif Büyükatalay’ın yaşamından esintiler içerdiğini hissettiriyor. O, Alman-Türk Sanat ve Kültür Dergisi “Renk”e verdiği bir röportajda: Sinema sanatı kendini çokça geçmişten besliyor ve ben Hagen’daki bir Türk-İslam toplumundan geliyorum. Bu nedenle de tabii ki filmlerimde zaman zaman bu bir konu oluyor… diyerek filminin çıkış noktası hakkında ipuçları vermiş.

Ortak bir yapım olan “Oray”, Almanya'da yaşayan tüm Türkleri temsil ediyormuş algısı yaratan bir zaaf da içermekle birlikte, festival sonrasında vizyona girerse ilgi çekecek bir film olarak görünüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Burası cennet olmalı

Filistin’in anayurdu ile gittiği yerler arasında beklenmedik benzerlikler olduğunu gözlemleyen ana karakter, bumerang gibi ülkesine geri dönerken nerenin gurbet, nerenin ise memleket olduğu sorusunu da tartışmaya açıyor

Uzaylı "Kirpi Sonic"

Film, dinamik sinematografik anlatımı ve masalsı karakterleriyle öncelikle küçük seyircilerin ilgisine mazhar olabilecek keyifli bir seyirlik

92. Oscar Ödülleri'nde geri sayım başladı

Oscar töreninde kimlerin şansı olduğu hakkında görüşlerimizi paylaşmadan önce, adayları ve kategorilerini okuyucularımıza anımsatalım