20 Ocak 2019

Kod adı: Çiçero

Türk sinemasının iki önemli zaafı, dönem filmleri ve korku filmleridir

Çiçero, Dijital Sanatlar Yapımevi’nin kısa süre içinde art arda gerçekleştirdiği filmlerden vizyona giren sonuncusu. Güçlü bütçesi ve Serdar Akar gibi deneyimli bir yönetmenin imzasıyla, ülkemiz ana akım sinema örnekleri arasında dikkat çeken bir yapım.

Etkili PİAR kampanyaları, önemli oyuncuları ve yakın geçmişin dikkati çeken “Ayla”, “Müslüm” gibi filmlerin yapımcısının imzasıyla vizyona giren “Çiçero”, gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanmış. 2. Dünya savaşı yıllarında Arnavut asıllı Türk casusu İlyas Bazna’nın filmlere konu olabilecek yaşamını ve onun çevresinde gelişen olaylar bağlamında 2.Dünya Savaşı’nı kendisine fon seçerek, savaşın iki önemli aktörü Almanya ve İngiltere’nin Türkiye’yi savaşa sokma çabalarını yansıtıyor. Diğer yandan T4 isimli uygulamayla engelli çocukları yok eden Nazilerin, üstün ırk yaratmak için neler yaptıklarını anımsatması açısından da Çiçero önemli bir işlev üstleniyor.

Film, ülkemiz sinemasının günümüzde ulaştığı teknik ve estetik düzeyi yansıtan bir girişle 1918 yılında başlıyor. 1.Dünya Savaşı’nın kaos ortamında, Balkanlarda bitmek bilmeyen hınç ve öfkenin yamacında Priştina’da Arnavut’lara karşı yapılan katliamdan küçük bir çocukken kurtulan İlyas Bazna’nın yaşamı 1942 yılında genç Cumhuriyetimizin başkenti Ankara’da Yugoslav Büyükelçiliği’nde görevli olarak devam eder. Uşaklık dışında, resepsiyonlarda aryalar da söyleyen İlyas, İngiltere Büyükelçisi Sir Huge Knatchbull-Hugessen’in dikkatini çekince onun özel uşağı olarak çalışmaya başlar. Bu süreç kod adı Çiçero olan İlyas’ın, ülkemizin savaşa girmesini önlemek, babasının ölümünden sorumlu tuttuğu İngilizlerden nefret etmek ve paraya zaaf gibi nedenlerle, İngiltere’nin gizli belge ve bilgilerini Hitler Almanya’sına sızdırmasıyla devam eder…

Çiçero’nun yönetmeni Serdar Akar, 1990’lı yıllarda ülkemizde ortaya çıkan bağımsız Türk sinemasının öncü temsilcilerinden biri olarak dikkati çekmişti. İlk uzun metrajlı filmi “Gemide” (1998) bağımsız sinemanın ilgi çeken bir örneği olarak ses getirmişti. Gemide, aynı yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde dört ödül (En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kurgu, En İyi İkinci Film) kazandı. Bu filmi “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” (2000), “Maruf” (2001), “Barda” (2006) gibi filmler takip etti. Akar, ticari sinemanın zirvelerinden “Kurtlar Vadisi Irak” (2005) filmini de yönetti.

Sinema alanında iddiasını kanıtladığı filmlerine karşın Akar, geniş kitlelerce “Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi” isimli dizi film ile tanındı. Bilindiği gibi bu dizi, Çiçero’nun başrol oyuncusu Erdal Beşikçioğlu’nun da oyunculuk kariyerinde önemli bir işlev üstlenmiştir.

Artılar

Çiçero, Dijital Sanatlar Yapımevi’nin kısa süre içinde art arda gerçekleştirdiği filmlerden vizyona giren sonuncusu. Güçlü bütçesi ve Serdar Akar gibi deneyimli bir yönetmenin imzasıyla, ülkemiz ana akım sinema örnekleri arasında dikkat çeken bir yapım. Filmin özellikle başarılı görüntü yönetimi öne çıkarken, görüntü yönetmeni Peter Steuger de “Funny Games” (1997), “101 Reykjavik” (2000), “Fata Morgana” (2007) gibi filmlerle hatırlanabilir. Steuger’in estetik görüntüleriyle yarattığı etkileyici atmosferleri ve duyarkatın kontrast aralığını başarıyla kullanarak elde ettiği detay kalitesini, filmin fazlaca dekor kokan mekanları bile zayıflatamamış.

Filmin yarattığı etkide sanat yönetmenliğinin de önemli payı olduğunu belirtirken, başarılı sinematografik unsurlardan birisinin de müzikler olduğu ekleyelim. Gerek müzik seçimi gerekse de olayları ve duyguları tasvir etme açısından müziğin yükseliş ve düşüşlerinin filmin estetik kalitesine katkısını not etmek lazım; tabii deneyimli kurgu yönetmeni Mustafa Presheva’nın filmin oluşturduğu dile katkısını da…

Eksiler

Türk sinemasının iki önemli zaafı, dönem filmleri ve korku filmleridir. Bu iki tür neredeyse yönetmenlerin korkulu rüyasıdır. Her iki tür de çoğu zaman yetersiz bütçeler, teknik ve estetik düzey eksikliği yüzünden müsamereye dönüşür. Çiçero da gerçek olaylardan esinlenmesine karşın senaryosu açısından kimi zaaflara sahip. Özellikle “Overlord Operasyonu”yla müttefiklerin yaptığı Normandiya çıkarması öncesindeki sahnenin zayıflığı ve başarılı deneyimli oyuncu Tamer Levent’in canlandırdığı Sir ünvanlı İngiliz Büyükelçisi’nin “British English” konuşmaması gibi zaaflar göze çarpıyor.

Oyunculuk açısından karizmatik aktör Erdal Beşikçioğlu başta olmak üzere ortalama bir başarıdan bahsedilebilir. Yönetmen Serdar Akar, Çiçero’yla “hep batının gözünden bakılan olgulara ilk kez doğunun gözünden bakma imkânı bulunduğunu” belirtirken, filmin baş rol oyuncularından Burcu Biricik, “hep bir dönem filminde oynamak istediğini ve böylesine bir projede rol almasının kendisi için önemli olduğunu”, yapımcı Mustafa Uslu ise, “boyundan büyük bir işin altına girdiğini” vurgulamış.

Alman ateşe rolünde Murat Garipağaoğlu (Moyzicks), filmin en başarılı oyunculuk performansını yaratıyor. “Kötü karakterlerin üzerine yapışmasından korktuğu için önce rolü kabul etmekten çekindiğini” belirten Garipağaoğlu, filmin yaratıcılık açısından kendisine önemli katkısı olduğunu da not etmiş.

Yaşamından esinlenilen İlyas Bazna’nın,  kod adının “Çiçero” olduğunu çok sonraları öğrendiğini ve yaşamının yoksulluk içinde bir güvenlik görevlisi olarak Münih’te son bulduğunu da eklemeden geçmeyelim.

Yazarın Diğer Yazıları

Burası cennet olmalı

Filistin’in anayurdu ile gittiği yerler arasında beklenmedik benzerlikler olduğunu gözlemleyen ana karakter, bumerang gibi ülkesine geri dönerken nerenin gurbet, nerenin ise memleket olduğu sorusunu da tartışmaya açıyor

Uzaylı "Kirpi Sonic"

Film, dinamik sinematografik anlatımı ve masalsı karakterleriyle öncelikle küçük seyircilerin ilgisine mazhar olabilecek keyifli bir seyirlik

92. Oscar Ödülleri'nde geri sayım başladı

Oscar töreninde kimlerin şansı olduğu hakkında görüşlerimizi paylaşmadan önce, adayları ve kategorilerini okuyucularımıza anımsatalım