Masallara inanır mısınız? Şüphesiz bu sorunun yanıtını çocuklar haricinde olumlu yanıtlayacak olmayacaktır. Masalların ana evreni egzotizm, ne çağrışımlar yaratır değil mi? Doğu coğrafyasının o rasyonaliteden uzak, duyguların ağır bastığı, otoriter tonların doğal sayıldığı diyarları, hele eğlenceli Hollywood masalı kıvamında sunuldu mu tadından yenmez…

Lumiere Kardeşler, dışımızdaki dünyanın gerçeğine çok yakın kaydını yapabilen Cinematographe isimli kameralarını icat ettiklerinde, bu buluşun gelecekte küresel düzeyde bir sihir kutusu olabileceğini de düşünmemişlerdi. Mucitler peşinde tutkuyla koştukları buluşlarının daha sonra dönüşerek yaratacağı etkiyi önceden görebilselerdi, sanırım icat peşinde koşma istekleri azalırdı. 

Sinema, özellikle 1960’larda ve öncesinde salt bir eğlence olmanın ötesinde derinlikli bir sanat olabileceğini ispatlamış olsa da, dünyada sinema alanında en erken örgütlenen ülkelerin başında gelen Amerika’nın, sinemanın içine soktuğu “entertaiment” virüsü, sinemanın keşfinin üzerinden 100 yıldan fazla bir zaman geçse de değil ölmeye, dizginlenmeye bile niyetli görünmüyor…

Kabul etmek lazım ki “show business” gerçekten ABD’nin iyi işlerinin başında geliyor. Daha önce 1999 yapımı eğlenceli çizgi versiyonunu da izlediğimiz Alaaddin’in bu son halkasında, hırsızlık yaparak geçimini temin eden genç hırsız Aladdin, Agrabah Prensesi Yasemin’e aşık  oluyor. Olaylar onu Harikalar Mağarasındaki sihirli lambayı bulup almaya yönlendirince, Will Smith’in eğlenceli bir performansla canlandırdığı şişeden çıkan Cin, onun ve güzel prensesin kaderini değiştiriyor.   

Pop ikonu Madonna’nın eski kocası Guy Ritchie, filmin yönetmenlik koltuğunda oturuyor. Aynı zamanda hayali liman şehri Agrabah’ı aksiyon yeteneğiyle geliştiren Guy Ritchie, filmin senaryosuna da John August’la birlikte imza atmış. Film, Disney’in “Aladdin” hikayesine dayanıyor. Canlandırma filmlerinin dünyaca ustası Disney’in yeni ürünü, bir bakıma gerçek dünyanın animasyon kıvamındaki yansıması olarak, günümüz dünyasının jargonlarını da kullanarak bu masal filmle, görsel bir şölene seyirciyi davet ediyor.  

Şişeden çıkan Cin’in insana dönüştükten sonra evlendiği, prensesin en yakın dostu ve sırdaşı Daliah ve çocuklarıyla teknelerinde yaptıkları yolculukla başlayan film, finalinde yeniden tekneye dönünceye kadar büyük bir “flash back” olarak devam ediyor. “Aladdin” filminde, Cin karakterine hayat veren Will Smith’in dışında Mena Massoud, fakir ama “namuslu” hırsız Aladdin’i etkileyici bir karaktere dönüştürmeyi başarmış. Buğday teni ve ışıl ışıl parlak, siyah gözleriyle Naomi Scott, güzel ve kararlı egzotik diyar prensesi Yasemin’i başarıyla canlandırırken, ister istemez insanın aklına zıttı bir karakter olsa da tutkusu ve cesaretiyle benzerlik taşıdığı İskoçya Kraliçesi Mary’yi getiriyor. Marwan Kenzari, güçlü büyücü ve hep ikinci olmaya mahkum vezir Jafar’ı; Navid Negahban, kızının geleceğinden endişeli doğu Sultan’ını; Nasim Pedrad, Prenses Yasemin’in sırdaşı Dalia’yı; Billy Magnussen, yakışıklı, kibirli ve budala aşık Prens Anders’i ve Numan Acar ise, Jafar’ın sağ kolu, saray muhafızlarının başı sultana sadık Hakim karakterini canlandırıyor. Türk asıllı Alman oyuncu Numan Acar, Kozoğlu, Kelkit’de doğmuş. İlk gençlik yıllarına kadar Erzincan’da yaşamış. 1982 yılında göçmen olarak Almanya’ya yerleşen oyuncu, eğitimini tamamladıktan sonra oyunculuk kariyerine başlamış. Fox Crime’ın başarılı dizileri Homeland’de Haissam Haqqani; Prisonbreak’de Abu Ramal ve Fatih Akın’ın yönettiği ve 90.Akademi Ödülleri’nde “En İyi Yabancı Dilde Film” oskarına aday olan Paramparça (Aus Dem Nichts-2017) filminde ise Nuri Şekerci karakterlerini canlandırmış.

Howard Ashman ve Tim Rice’ın film için yazdığı orijinal şarkılar, filmin öne çıkan unsurlarının başında geliyor. Böylesine dinamik ve masalsı bir filmi etkili şarkıları, film müzikleri olmadan düşünmek, görsel açıdan ağzımızı sulandıran ama lezzetsiz olan bir yemeğin, damağımızda bıraktığı kekremsi tada dönüştürürdü. Aynı zamanda filmin idari yapımcılarından olan Alan Menken ve şarkı yazarları Benj Pasek ve Justin Paul tarafından filme iki yeni şarkı eklenmiş. Çekimleri Londra’nın özel film mekanlarında ve Ürdün’ün görkemli çöllerinde gerçekleştirilen filmin arkasında ise, masalsı Agrabah şehrini ve her türlü sihiri hayata geçiren çok yetenekli bir special effects artist ekibi bulunuyor.

Filmin görüntü yönetmeni Alan Stewart’ın ve kostüm tasarımcısı Michael Wilkinson’ın, filmin ihtiyaç duyduğu masalsı evreni yaratmada çok önemli katkılarda bulunduklarını eklemek lazım. Agrabah’ın kanunları gereği bir prensten başkasıyla evlenemeyecek olan Prenses Yasemin’i etkilemek için cin marifetiyle Prens Ali kişiliğine bürünen Aladdin’in, şehire girişi ise tam bir Broadway müzikali görkeminde gerçekleştirilmiş. Gerek renkler, gerekse kostümler ve danslarla görkemli bir şova dönüştürülen sahne, filmin en etki sağlayan bölümlerinin başında geliyor. Diğer yandan cin aracılığıyla şeytanın avukatlığı yapılırken,  diğer taraftan yönetmen Ritchie, yaşama ve politikaya dair felsefe yaptırdığı ciniyle, müzikal bir film gösterirken politik mesajlara da göz kırpıyor…