İçinde bulunduğumuz hafta Vergi Haftası (24 Şubat-2 Mart 2025) olarak kutlanıyor. Bu yıl 36’ncısı kutlanan Vergi Haftası, 1990-2005 yılları arasında Mart ayının sonuna denk geliyordu, ancak “Mart ayı-Dert ayı-Vergi ayı” herkesin malumu, o nedenle Vergi Haftası 2006 yılında Şubat sonuna alındı.
Gelir İdaresi Başkanlığı Vergi Haftası etkinlikleri kapsamında kayıt dışılıkla mücadele ve vergi bilincinin tüm kesimlere benimsetilmesi, vergiye gönüllü uyumun arttırılması amaçlarıyla ilk ve ortaöğretim okullarına ziyaretler düzenliyor, öğrenciler vergi konusunda bilgilendiriliyor. Ayrıca başkanlık ve ilgili birimlerce afişler ve kamu spotları hazırlanıyor.
Vergi, bir tarafı alacaklı, diğer tarafı da borçlu kılar. Alacaklı olan taraf yani aktif süje, devlettir. Devlet, bir hukuki ve kurumsal varlık olarak vergilendirme yetkisini kullanarak vergi topladığı için, vergi alacaklısıdır. Vergilemede borçlu olan taraf yani pasif süje ise vergi borçlusu olarak ödeme gücü olan gerçek ve tüzel kişilerdir.
Vergi, yükümlünün devletle olan önemli bağlarından biridir. Ancak bu iki tarafın beklenti ya da çıkarları birbiriyle çoğu zaman örtüşmez. O nedenle bu ilişkide uyumun olması beklenirken, bir çatışma potansiyeli ortaya çıkar, yükümlü vergiye karşı farklı davranışlar sergiler. Yükümlünün vergi sistemine ve vergi otoritelerine karşı “neden farklı davranışlar içinde bulunduğu” sorusunu cevaplayabilmek, verginin benimsenmesi, vergi bilincinin arttırılması ve kayıt dışılıkla mücadele açısından oldukça önemli.
Aslında cevabı aranan sorular ve çözüm önerileri çok da gizemli bir alan değil. Yine de biraz inceleyelim:
Yükümlülerin vergilerini tam ve zamanında ödemeleri yönündeki davranışları, vergi uyumunun varlığını gösterse de bazen söz konusu uyum, gönüllü olmuyor. Vergi denetimi ve yüksek vergi cezalarından çekinilmesi ile gerçekleşen vergi uyumunun pek de gönüllü olduğu söylenemez.
Allingham ve Sandmo (1972)’nun Ekonomik Suç Teorisi, rasyonel bireylerin ceza oranı ve denetim sıklığı faktörleri altında fayda-maliyet karşılaştırması yaparak vergi kaçırma kararı verdiğini ileri sürer. Eğer vergi ödemediğinde karşılaşacağı cezai yaptırım nedeniyle katlanacağı maliyet, denetime yakalanmadığında elde edeceği faydadan daha yüksekse vergi ödevini gönüllü olmayan bir uyum ile ve mecburen yerine getirmiş olur.
Ancak Ekonomik Suç Teorisi gibi vergi ödevinin yerine getirilip-getirilmemesini denetim ve ceza oranına göre açıklayan teoriler, vergi uyumunu olduğundan düşük tahmin ederler. Çünkü denetim ve ceza gibi caydırıcı faktörlerin dışında B. Torgler (2004)’e göre yükümlülerin vergiye uyumunu belirleyen başka faktörler de vardır. Bu faktörlerin bir kısmı yaş, cinsiyet, gelir gibi demografik, bir kısmı da yükümlünün içinde bulunduğu toplumun yapısı, devlete bakışı, adalet anlayışı, diğer yükümlülerin vergi karşısındaki tutumu, ahlaki değer yargıları gibi faktörlerdir.
Bu yaklaşım, siyasi karar alıcıların denetim ve ceza üzerine kurulu bir vergi uyumu sağlama politikası izlemesinin, sorunun çözümü için etkin bir yöntem olmaktan uzak olduğunu görmemizi sağlar.
Yükümlülerin devlete bakışı vergi karşısındaki davranışlarında etkili bir faktördür. Kamu hizmetlerinden memnun kalmamak, istemediği ya da desteklemediği hizmetlerle karşılaşmak, onların fazla vergi ödediği hissine kapılmalarına ve hatta ödediği verginin boşa gittiğini düşünmelerine yol açabiliyor. Sonuçta devlete bakışın olumsuz olması yükümlü ile devlet ilişkisinin bozulmasında etkili oluyor. Eğer vergiye gönüllü uyum gerçekleşmez, kayıt dışılık artarsa vergi gelirlerinde meydana gelen azalış, kamu hizmetlerinin de aksamasına neden olarak devlete güvenmeyen kesimin düşüncelerini haklı çıkartacak şekle bürünür ve bu süreç bir kısır-döngü halini alır.
Vergi ahlakının zayıfladığı, vergi kaçakçılığının yaygın ve vergi bilincinin yerleşmemiş olduğu toplumlardaki yükümlülerin vergiye yaklaşımları ile vergi bilincinin yerleşmiş olduğu toplumlardaki yaklaşımlarda farklılık ortaya çıkacaktır. İlk toplumda vergi kaçırma sıradan bir olay, hatta başarı olarak görülürken tam tersine ikinci toplumda ayıplanacak ve bu kişiler toplumdan dışlanacaktır.
Ayrıca bu her iki durumun bulaşıcılık etkisi de yadsınamaz. Yükümlüler vergilerini diğerlerinin vergi karşısında ne yaptıklarına bağlı olarak ödedikleri için, diğerleri ne kadar dürüst algılanırsa, vergi uyumu o kadar gönüllü oluyor. Aynı çevrede ya da aynı meslek grubunda vergi kaçırmanın yaygın ve vergi uyumunun olmadığını görenler, vergi yükünü daha fazla hissedip bu davranışı örnek alabilir ve ayrıca kendisinden sonraki nesillere de aktarabilir. Böyle bir toplumda vergi uyumunu nesiller boyu sağlayamama riski oluşur.
Ancak tüm bunların ötesinde vergi parasal bir olgu ve yükümlünün satın alma gücünü azaltıyor. Düşük gelir düzeyindekiler gelirlerinin çok büyük bölümünü zorunlu ihtiyaçlar için harcamak durumunda kaldıklarından, düşük gelir düzeyinde vergi ödemek, zorunlu ihtiyaçlar için harcanacak gelirin daha da azalması anlamına gelecektir. Yoksulluğun arttığı, gelir dağılımının adil olmadığı, vergi sistemine dolaylı vergilerin hâkim olduğu ve enflasyon gibi ekonomik istikrarsızlıkların yaşandığı toplumlarda vergi sistemi daha adaletsiz olarak algılanacak, vergi yükü daha yüksek hissedilecek, idare ve yükümlü ilişkileri de gergin hale gelecektir.
O nedenle vergi uyumu için Vergi Haftasından çok daha fazlasının yapılması gerekiyor. İlk olarak ekonomi politikalarının tutarlılığı ile makroekonomik göstergelerin iyileşmesi sağlanmalı, kanun önünde eşitlik garanti altına alınmalı ve güven ortamı inşa edilmelidir. Bu yılın Vergi Haftası sloganı, “Vergi, Güvendir”. Önce güven sağlanırsa vergi uyumu kolaylaşır.
Vergi toplumsal yaşamdan izole edilemeyeceğine göre, rasyonel bir vergi sistemi dizayn edilecekse toplumun kodlarını çözmek, bunun için de devlet ile vatandaş ilişkisini sağlamlaştırmak ve tabandan gelen seslere kulak vermek gerek.
Binhan Elif Yılmaz kimdir?
Binhan Elif Yılmaz, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında tamamladı.
Akademik hayatı 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak başlayan Binhan Elif Yılmaz, aynı Ana Bilim Dalında 2003 yılında Yardımcı Doçent, 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör oldu.
"Devlet Borçları ve Türkiye'de Borç Çıkmazı", "Türk Vergi Sistemi", "Maliye", "Küresel Kriz ve Avrupa'da Borç Çıkmazı", "Sosyal Güvenlik Ekonomisi", "Kamu Maliyesi" isimli standart kitaplarının yanında 100'ü aşkın Akademik çalışma ve ulusal/uluslararası kongrelerde sunulan bildiriler bulunmaktadır.
Binhan Elif Yılmaz Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi, Devlet Borçları, Kamu Borç Yönetimi ve Uluslararası Borç Krizleri derslerini vermekte, TÜBİTAK, BAP destekli projeler yürütmektedir.
Çeşitli TV kanallarının ekonomi programlarına yorumlarıyla girmekta olan Binhan Elif Yılmaz, halen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde profesör olarak görev yapmaktadır.
|