02 Ağustos 2024

KKM'den son çıkış: Kur farkına stopaj artık "0" değil

Genel seçimlere kadar düşük faiz ortamında enflasyon yükselirken; KKM sahipleri, bankalar, bankaların dağıttığı ucuz kredileri alanlar kazanmaya devam etti. TL değersizleştikçe, enflasyon yükseldikçe ortaya çıkan maliyetlerden biri de gelir dağılımında adaletsizlik oldu. TL'de kalanlar ya da tasarrufu olmayanlar üzerinden servet transferi yapıldı

Dünkü Resmi Gazete'de yer alan 8775 sayılı CB kararıyla KKM hesapları 6 aya kadar (6 ay dahil) yüzde 7,5 ve 1 yıla kadar (1 yıl dahil) yüzde 5 oranında gelir vergisine tabi oluyor. Yani artık stopaj "0" değil. Aynı vergi oranları, döviz ve altın dönüşümlü hesaplar için de geçerli.

Hatırlayalım; KKM 21.12.2021'de kur riskine karşı kendisine güvence arayan tasarrufu, varlığı olanlar için bir finansal araç olarak karşımıza çıkmıştı. Ulaştığı hacimle, bütçeye/TCMB'ye yüküyle, KKM'den çıkış stratejileri ve çözülme sürecindeki zorluklarla gündemden düşmedi.

Türkiye Ekonomi Modeli denemesinin liralaşma stratejisi ürünü olan KKM, hayatına tatlandırıcılarla başlamıştı. Öncelikle KKM'ye ekonomik gidişatın yönünü belirleyici ve bir kurtarıcı gözüyle bakıldığı için bir "tatlandırıcı" olarak "0" stopaj avantajı sağlandı. İlk günden servis edilen bu düzenleme KKM'nin değişmeyen ana unsuru oldu. "0" stopaj yanında çok düşük düzeydeki politika faizinin üç puan üzerinde faiz verildi, bir süre sonra üst limit serbest bırakıldı.

KKM'nin en önemli özelliği, mevduat sahibine faiz ile beraber sunulan bedava opsiyon. Mevduat sahibi, eğer kur artışı KKM mevduat faizinin altında kalırsa faizden kazanırken, kur artışı KKM mevduat faizinin üstüne çıkarsa kur farkını kazanır. İlk durumda faizi banka öderken, ikinci durumda devlet öder.

TL'den KKM'ye dönenlerin kur artışına karşı korunması bütçeden, dövizden KKM'ye dönenlerinki TCMB tarafından karşılanırdı. Ancak TL'den dönen mevduata yapılan ödemelerin bütçe üzerindeki baskısı artınca geçen yıl ağustos ayı itibariyle TL'den dönen KKM'nin bu yükü de TCMB tarafından üstlenilmeye başlandı.

Sayısal birkaç bilgi verelim: Geçen yılın ilk yedi ayında TL'den dönen KKM için bütçeden 59,5 milyar TL ödendi. Bu tutarın 34,5 milyar TL'lik kısmı sadece 1-15 Temmuz tarihleri arasındaki kısımdı. Çünkü Dolar/TL genel seçimler öncesinde (13 Mayıs) 15,5 TL'den, iki ay sonra (13 Temmuz) 26 TL'nin üzerine çıkmıştı. 2023 bütçesi (ek bütçe dahil) deprem harcamaları varken KKM'nin yükünü kaldıramayacaktı. O nedenle KKM sahiplerine ödemeyi artık TCMB yapacaktı. Ama olan TCMB'ye oldu, 2023 zararını 818,2 milyar TL olarak açıkladı. Önemli kısmı KKM kur farkı ödemelerinden kaynaklanıyordu. Bu zararda KKM kur farkının kaç milyar TL olduğu kadar, ekonomiye olan güvensizlik ve gelir dağılımında adaletsizliğin boyutu ve izleri de önem taşıyor elbette.

Genel seçimlere kadar düşük faiz ortamında enflasyon yükselirken; KKM sahipleri, bankalar, bankaların dağıttığı ucuz kredileri alanlar kazanmaya devam etti. TL değersizleştikçe, enflasyon yükseldikçe ortaya çıkan maliyetlerden biri de gelir dağılımında adaletsizlik oldu. TL'de kalanlar ya da tasarrufu olmayanlar üzerinden servet transferi yapıldı.

Ardından genel seçimler sonrası sıkı para politikasına geçildi. Politika faizi kademeli olarak artıyor, ardından mevduat faizi de arttıkça TL'ye güven tesis edilmesi bekleniyordu. Bu ortamda KKM hesapları hızla çözülecekti. Para ikamesi son bulacaktı.

Artık KKM'ye tatlandırıcıya gerek yoktu, hesaplar çözülmeliydi. Önce mevduat faizinin de altında faiz verilmeye başlandı. Tebliğler ile bankaların özellikle TL'den dönen KKM hesaplarının TL vadeli mevduata dönüştürmelerine ilişkin kriterlere uymaları, uymayan bankalara ek menkul kıymet tesisi zorunluluğu geldi. En son 1 temmuz günü, yani bir ay önce KKM ve katılım hesaplarına uygulanan kurumlar vergisi istisnası sona erdi.

Nihayetinde Ağustos ayının ilk günü itibariyle artık KKM hesapları gelir vergisine tabi. Geçen yıl bu köşede şu yazıylaKKM'den vergisel düzenlemelerle çıkış için öneride bulunmuş, çeşitli TV programlarında dile getirmiştim.

Şöyle ki; TL mevduat getirisinin stopajı düşürülür ve KKM getirisi de TL mevduat faizinden daha yüksek oranda stopaja tabi olursa, bu mevduat faizinin görünenden daha yüksek olacağı anlamına gelir ve sıkı para politikasıyla mevduat faizinin daha da arttırılmasına gerek kalmadan tasarruflar iki araç arasında yer değiştirebilirdi. Ek olarak bu iki enstrümanın rekabet eşitsizliği azalırdı.

Ancak sorun TL'den dönen KKM'den ibaret değil, sorun dövizden dönen KKM'de. Son vergi düzenlemesi, TCMB'nin rezervlerine güvendiğini gösteriyor olabilir ama ekonomiye güven duymak, kur atağı olmayacağına inanmak gerek. Ne de olsa ekonomi geçmişimiz kötü deneyimlerle dolu.

KKM'nin her iki çeşidi de dolarizasyon. İlk etapta KKM dönüşü başladığında dövize geçiş olmuştu. Hâlâ her türlü faiz çok da doğru yerde değil, enflasyon oranı da öyle.

KKM hesaplarının tabi olacağı vergiyi, verginin fiskal ve fiskal olmayan amaçları üzerinden de değerlendirmek gerek: Ödeme gücüne göre vergileme ve bu çerçevede vergide adaletin sağlanması için az kazanan az, çok kazanan çok vergi vermeli diyoruz da, KKM'de az ya da çok kazanç olsa da vergi ödenmedi. Oysa ortalama 50 bin TL maaş alan bir ücretli, bir yılda yaklaşık üç maaşını devlete gelir vergisi olarak ödüyor. Vergide adaletsizliğin, bu enstrümanın vergilendirilmesiyle bir nebze giderilmesi mümkün. Ayrıca vergi gelirleri, verginin fiskal amacına uygun olarak hazineye irat olarak kaydedilecektir. Ama en önemlisi hayatına tatlandırıcıyla başlayan KKM'nin vergi karşısında getirisi düşeceğinden hacmi de daralacaktır; umarız ki liralaşarak.  

Binhan Elif Yılmaz kimdir?

Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında tamamladı.

Akademik hayatına 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak başlayan Binhan Elif Yılmaz, aynı Ana Bilim Dalında 2003 yılında Yardımcı Doçent, 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör oldu.

"Devlet Borçları ve Türkiye'de Borç Çıkmazı", "Türk Vergi Sistemi", "Maliye", "Küresel Kriz ve Avrupa'da Borç Çıkmazı", "Sosyal Güvenlik Ekonomisi", "Kamu Maliyesi" isimli başlıca kitaplarının yanında 100'ü aşkın akademik çalışması ve ulusal/uluslararası kongrelerde sunduğu bildirileri bulunmaktadır.

Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi, Devlet Borçları, Kamu Borç Yönetimi ve Uluslararası Borç Krizleri derslerini vermekte, TÜBİTAK, BAP destekli projeler yürütmektedir.

Çeşitli TV kanallarının ekonomi programlarına yorumlarıyla katılmakta olan Binhan Elif Yılmaz, halen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde profesör olarak görev yapmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

ABD başkanlık seçimleri, Trump etkisi ve finans kapitalde canlanma

Trump’ın zaferi öncesinde artmaya başlayan tahvil faizlerinde seçim sonrasında da canlılık devam etti. Seçim sonrasında hisse senedi piyasalarındaki ilk yansıma, Trump döneminde kimlerin kazanacağını ya da kazanamayacağını göstermiş oldu

Gizli kamu borçları (5): Gizli borçlarla mücadelede şeffaflığın önemi

Şeffaf ve hesap verilebilir bir kamu borç yönetimi amaçlanırken, varlık-yükümlülük perspektifinden yola çıkılmalıdır. Toplam yükümlülükleri ve bu yükümlülükleri karşılayabilme gücü net bir şekilde ortaya çıkarılmalıdır

Gizli kamu borçları (4): Gizli kamu borçlarının büyüklüğünü ölçmek mümkün mü?

Bilginin simetrik değil asimetrik dağılımı ya da diğer adıyla asimetrik bilgi, borcun sürdürülebilirliği açısından büyük sorun yaratmaya devam ediyor. Bu bilinmezlik, düzensiz ve uzun süren bir temerrütten kaçınma konusunda önlerinde büyük bir engel

"
"