AK Parti, oy kaybında geri dönüşü olmayan eşiği geçmiş olabilir mi? Anketler AK Parti’nin oy oranının yüzde 30’un altına indiğini gösteriyor, Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır, şubatta yaptıkları ankette bu oranı bulduklarını söyledi.
Peki AK Parti’nin oy oranıyla ilgili ekonometri ne diyor?
Ekonometri, çeşitli veriler arasındaki ilişkileri inceleyen bilim dalına verilen isim. Ekonometrik yöntemlerle mesela son 70 yıldaki seçim sonuçlarıyla, büyüme, enflasyon gibi ekonomik gelişmeler arasında bir neden-sonuç ilişkisinin bulunup bulunmadığını incelemek mümkün. Böyle bir ilişki gerçekten de var: Ekonomi büyüdüğünde iktidar partisinin oy oranı büyüyor, ekonomi daraldığında daralıyor. Kısacası halk, cebine para koyan partiyi seviyor, cebindeki paranın erimesine neden olan partiden uzaklaşıyor. "Bunun için ekonometriye ne gerek var, bana sorsanız ben de söylerdim", diyeceksiniz. Tamam da, ekonomik gelişmelerle iktidar partisinin oy oranı arasındaki ilişkinin oranı ne acaba? Bunu söyleyebilmek için ekonometrik bir modele ihtiyaç var.
Prof. Ali Akarca’nın seçim tahminleri gerçeğe çok yakın sonuçlar veren ekonometrik modelinden daha önceki yazılarımda söz etmiştim. Akarca'nın modeline göre kişi başına gelirdeki 1 puanlık artış, iktidar partisinin oyunu 1 puan artırıyor. Enflasyondaki 1 puanlık artış ise iktidar partisinin oyunu 0,15 düşürüyor. Ama ekonomi dışında iktidar partisinin oylarını etkileyen faktörler de var. İktidar olmanın avantajı ve "iktidar yıpranması" gibi…
Türkiye İstatistik Kurumu geçtiğimiz günlerde ekonominin 2020’nin ilk 3 ayında yüzde 4.5 büyüdüğünü açıkladı. Ali Akarca’ya bu büyümeyle AK Parti’nin ne kadar oy alacağını sordum.
Yüzde 30.69. Ali Akarca’nın modeline göre ekonominin mevcut koşullarında AK Parti’nin oy oranı bu. Ama dikkat: Bu "hakiki" AK Partilileri kapsayan oran. MHP’li olup da kerhen AK Parti’ye oy verenler bu oranda yok.
31 Mart seçimlerinde Türkiye genelindeki oyların yüzde 51.64’ünü Cumhur İttifakı almıştı. Bunun 44.33’ü AK Parti’nindi. Ama AK Parti’nin oyları içinde ciddi oranda MHP oyu vardı. Ali Akarca’nın hesaplaması, yerel seçimde kerhen iktidar partisine oy veren MHP’li seçmenin, AK Parti’nin oylarının yüzde 8.63’ünü oluşturduğunu gösteriyor.
MHP oylarının bir bölümü AK Parti’de kalıcı olabilir. Yani şu anda yapılan seçim anketlerinde MHP seçmeni olarak gözükenlerin bir kısmı ilk seçimde gidip yine AK Parti’ye oy atabilir. Ne kadarı? Bu sorunun yanıtını bilmek zor. Ama varsayımsal bir hesap yapmak mümkün: Geçen yılki yerel seçimlerde AK Parti’ye oy veren MHP’li seçmenin tümünün, ittifaksız yapılacak ilk seçimde AK Parti’ye oy vermesi durumunda, Akarca’nın modelinde iktidar partisinin oy oranı yüzde 40.71’ye ulaşıyor.
Bu verilerden ekonomi ve siyaset için çıkarabileceğimiz çok önemli bazı sonuçlar var. Her şeyden önce eğer kerhen AK Parti’ye oy veren MHP seçmeni bu kadar önemliyse, Erdoğan aşırı milliyetçi ve sertlik yanlısı politikaları sürdürecek demektir. MHP seçmeninde ciddi karşılığı olan İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun etkinliğinin sürmesi, hatta belki de artması (Mesela Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığına "terfisi") bu koşullarda işin normali.
Ekonomiye gelince… MHP seçmeni olmadan AK Parti’nin yüzde 30’a inmiş olması iktidar partisi için iyi haber değil. Kötü gidişi durdurmanın, oylarını artırmanın tek yolu, ekonomide bir mucize yaratmaktan geçiyor. Mucize derken, yüksek oranlı bir büyümeyi kastediyorum. Zira yukarıda gördüğümüz gibi Ali Akarca’nın ekonometrik modelinde ekonomik büyümenin, daha doğrusu kişi başına gelirdeki büyümenin, yani vatandaşın cebine daha fazla para girmesinin iktidar partisinin oy oranına kritik etkisi var. İlginç olan nokta, seçmenin oy verirken ekonominin son bir yılına bakması. Yani 2023 Kasım ayında yapılacak bir seçimden önceki yılda ekonominin diyelim ki, yüzde 7 büyümesi (Geçmiş dönemlerde oldu), AK Parti’ye yüzde 7 oy getirir. (Ekonometrik modelde yüzde 1’lik büyüme ilave yüzde 1 oy getiriyordu.)
Demek ki iktidarın ne yapıp edip büyümeyi artırması gerekiyor. Hükümet’in kamu bankaları eliyle enflasyonun çok altında faizli (yani zararına) kredi dağıtmasının, kamu harcamalarının patlamasının (Nitekim ilk çeyrekteki yüzde 4.5’lik büyümenin ana kaynağı devletin tüketim harcamalarıydı), bütçe açığının alıp başını gitmesinin, buna rağmen Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın "Şu anda bütçe açığı önceliğimiz değil" demesinin nedeni sizce ne olabilir?
Ekonomiyi canlandırmak için yapılan kalp masajının nasıl sonuçlanacağını yakından izlemekte yarar var; eğer iyimserlerin umduğu gibi "V tipi" bir düzelme olur da yüksek bir ekonomik büyüme oranı yakalanır, vatandaşın yüzü bir nebze olsun gülerse baskın seçim gelebilir.