19 Kasım 2024

Şükür el sıkmayan genç diplomatımız da var artık!

Jennifer Lopez’in konser verdiği Suudi Arabistan’da rejim yumuşama sinyalleri verilirken, Türkiye’de kadın eli sıkmayan diplomat dönemi mi başlıyor?

Jennifer Lopez Suudi Arabistan'daki konserinden bir kare

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan en son bu ay ortasında yaptığı açıklamada “Biz Suriye tarafına normalleşme konusunda elimizi uzattık” dedi.

“El uzatma” diplomaside sıkça kullanılan bir metafordur.

Bu aralar Dışişleri Bakanlığı’na giden kadınlar, el uzattıklarında karşılarında uzatılan eli sıkmayan genç bir diplomatla karşılaşıp, elleri havada kalabilir.

Malum, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan göreve gelir gelmez, Cumhurbaşkanından Dışişleri’nin zihin kodlarını değiştirme talimatı almıştı. Anlaşılan bu talimat, bakanlığı Menzil tarikatı üyeleri ile TÜGVA’cılarla doldurmak olarak algılanmış.

Bakanın ilk icraatlarından biri Dışişleri’ne giriş sınav yönetmeliğinin bir kez daha değiştirilmesi oldu. Yapılan değişiklikler, Bakanlıkta, “Menzil’cilerin, TÜGVA’cıların girişi mi kolaylaştırılıyor” şüphesiyle karşılanmıştı. Bu şüpheler yersiz değil gibi duruyor. Bir süredir, Menzil’den TÜGVA’dan gelen listeler konuşuluyordu.

Şimdi “Ak troller”, bu süreci Dışişleri’ni “Cumhuriyet’in elit ekollerinden kurtarma, bakanlığı Anadolu’ya açıp demokratikleşmesini sağlamak olarak” tanıtacaktır.

Ak trollerin bilmediği, ya da aslında bilmek istemediği, Dışişleri Bakanlığı’nın dünyanın hemen yer yerinde elit bir kurum olması ve elit bir kurum olarak görev yapması gereğidir. Ancak bakanlığa giren herkes anasından babasından elit doğmamıştır.

Ankara’nın herhangi bir mahalle lisesinden ya da Anadolu’da herhangi bir şehrin iyi bir lisesinden mezun olup büyükelçi olan çok isim biliyorum. Ama onlar da kendi okullarının en iyileriydi.

Tabii bu durum geçmişte böyleydi. Normal mahalle okullarını da AK Parti iktidarı mahvettiği için aynı şeyi bugün için söylemek tabii mümkün değil.

Doğrudur, yurt dışında yaşadıklarından dil ve eğitim avantajlarına sahip olan büyükelçilerin çocuklarının bir kısmı ebeveynlerinin izinden gitmiştir. Ama, bir çalışma yapılsa, AK Parti iktidara gelene kadar düzenlenen sınav sonuçlarına bakılsa, elçi çocuklarının hiç de öyle sanıldığı gibi büyük sayılarla bakanlığa girmediği ortaya çıkar. Böyle bir çalışmanın yapılacağını hiç sanmam.

Biz bu filmi görmüştük

Bakanlık personel politikası ile ilgili olarak günümüzde yaşananlar, “ben bu filmi görmüştüm” duygusu yaşatıyor.

2010’lu yılların sonuna doğru, bakanlığı Anadolu’ya açmak gerekçesiyle sınav yönetmeliği değiştirildi ve FETÖ’cüler bakanlığa akın etti. “Çok sayıda büyükelçilik açıyoruz, açacağız; yeni personele ihtiyaç var” denildi. Benim bildiğim bakanlık her zaman personel azlığından yakınırdı. Ama standartları indirmeye de AK Parti gelene kadar razı olmadı.

Sonrasını biliyoruz. Bakanlık FETÖ istilasına dirense de çok başarılı olamadı.

Hakan Fidan’ın bugün güven duymadığı, birilerine açık verirler diye what’s uplarından e- postalarına takip ettirdiği diplomatların bir bölümü FETÖ’cülerle mücadele ederken, kariyerleri darbe aldı; aileleri hedef gösterildi.

2016 darbe teşebbüsünden sonra da Bakanlık personelinin neredeyse yüzde 20’si FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle atıldı.

Sınav yönetmeliği Menzilciler için mi değişti?

Şimdi yine personel açığını kapamak ve diğer başka gerekçelerle sınav şartları mart ayında yeniden değiştirildi; bakanlığa giriş kolaylaştırıldı.

Sınavı kazanma notu 60 puana indirildi. Özellikle mühendislerin girmesi için sınav notunun düşürüldüğü savunusu var.

“Özellikle Afrika’da Asya’daki büyükelçiliklerimizin fiziki güvenliği, siber güvenlik için mühendislere ihtiyaç var. Sözel alanından sınavda kalırlarsa, iyi mühendisleri kaçırırız” denmiş.

“O zaman niye ayrı teknik statüde kadro açılmıyor” sorusunun cevabı yok. Öyle olunca da “spesifik kadrolara alan açma” şüphesi güç kazanıyor.

Adım gibi eminim. Bu mühendis kökenliler, Afrika’da görev yaptıktan sonra, Washington’dan Londra’ya, Paris’ten, Tahran’a ayrı bir diplomasi birikimi isteyen yerlere atanma talebinde bulunmakta hiç tereddüt etmeyeceklerdir. “Ama biz sizi tehlikeli yerlerde elçilik güvenliği için almıştık” diye de itiraz edilemeyecektir.

Hariciye’ye hariçte gerek var

Çünkü bu iktidarın bugün bir şey deyip, yarın tam tersini yapma lüksü var.

Misal, Hakan Fidan, yaptığı ilk konuşmalarından birinde, müstehzi bir edayla şöyle demiş: “Sizde bir laf var ‘Hariciye’ye hariçte gerek var’ diye. Ama bu bakış nedeniyle merkezi ihmal etmişsiniz.”

Ve bu yüzden personel dairesinin, destek hizmetleri dairesinin başına atananların dış tayine gitmemesi gerektiğini söylemiş. Lakin destek hizmetlerinin başına getirilen siyasi atama, ki bu dairenin en önemli misyonlarından biri çok büyük bir ihtiyacı yerine getirip, bakanlığa yeni bir bina kazandırmak idi- bu göreve getirilmesinin üzerinden iki yıl geçmeden Pakistan’a atandı. Demek ki Hariciye’ye hariçte mi gerek varmış?

Aile birliği bozuluyor

Daha önce bakanın, diplomatların kendi aralarında evlenmelerine karşı çıktığını yazmıştım. Evli çiftler personel dairesinin hedefine girmiş durumda. O kadar aile birliğinden bahseden bir zihniyet, aileleri parçalıyor. Aynı yere tayin olan eşlerden biri, birdenbire kendisini bambaşka bir yere tayin olmuş bulabiliyor. Kararnameye yeni giren çiftler de ayrı kıtalara tayin oldular.

Tamam belki aynı şehirde ya da aynı binada, ast üst olarak görev yapmasınlar. Ama en azından komşu ülkelerde görev yapabilirler. Birbirinden kilometrelerce uzağa atanan eşlere hayatın dar edilmesi, gençlerin gözünü korkutma amaçlı. “Siz siz olun, birbirinize sakın ha aşık olmayın, birbirinizle evlenmeyin; evlenirseniz de birinizden biri işi bırakacak” mesajı veriliyor.

Sanki kadın düşmanı bir zihniyet var.

Diyebilirler ki; bugün genel müdürlerin yüzde 43’ü kadın diplomat. Normal; çünkü 20 yıl önce personel dairesinin önüne bir genel müdürlük için gerekli kriterleri dolduran 10 kişilik liste geldiğinde; bunun 2’si kadın 8’i erkek iken, şimdilerde bu oran altıya, dört, yediye üç olmuş durumda. Kadınları tümden görmezden gelemezler. Ancak bu gidişle gelecekte kadın diplomat sayısı azalacak gibi duruyor. 

Suud’larda Lopez konseri: Herkes gider Mersin’e…

Başa dönecek olursak...

Günümüzde Jennifer Lopez’in konser verdiği bir Suudi Arabistan var. Bu ülkeyi yakından izleyen bir yetkili, “İddialı gelebilir ama; Suudi Arabistan çok uzak olmayan bir gelecekte kutsal şehirler Mekke Medine dışında, şeriatı terk ederse, hiç şaşırmayın” demişti.

Herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine.

Bu yıl iki sınavla Dışişleri’ne yaklaşık 300 kişi alındı. Kimileri aralarından sadece 15-20’sinin gerekli kriterleri doldurduğu görüşünde. Bakanlığı bir tarikattan kurtarıp başka bir tarikatın sızmasına izin vermek, geçmişten hiç ders alınmadığını gösteriyor.

Barçın Yinanç kimdir?

Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı.

Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.

2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.

Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.

Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.

Aralık 2020'den itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programı yapıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye kazançlı mı; İsrail ne yapıyor, gidişat ne yönde?

Mevcut durumun en büyük kazananı (şimdilik) İsrail. Suriye’deki tüm askerî altyapı tesislerini bombaladı. Ülkedeki tapu dairelerini, her tür evrak bulunduran devlet kurumlarının binalarını bombaladığına dair duyumlar da ayrıca dikkat çekici. Bir kaynağım bu durumu, İsrail’in Suriye’yi “sıfırlaması” olarak yorumladı

Esad gitti diye üzülen yok, başarı öyküsü içinse erken

Kimse Esad düştü diye ağlayacak değil. Ancak mevcut durumdan bir başarı hikâyesi üretmek için de erken. Suriye’nin normalleşmesi için bir fırsat penceresi açıldı. Ancak süreç büyük risklerle dolu

Trump’ın dış politikası: Öyle de yapabiliiir, böyle de yapabiliiiir…

Suriye’de olan gelişmeler de hem Ukrayna savaşı hem Gazze savaşı hem de Trump’ın ikinci dönemiyle doğrudan bağlantılı. İhtimal aktörler, Trump başkanlık koltuğuna oturmadan pozisyon alıyorlar

"
"