07 Ağustos 2021

Saray’ın Avrupa’yı şaşırtan uçak filosu

 2016 yada 2017’de, bir Batılı Avrupa ülkesinin başkentinin ilgili kurumuna devlete ait özel uçaklar için izin listesi göndermişler. O dönem, toplam 23 uçaktan 11’i Cumhurbaşkanlığı'na aitti. (Bugün bu sayının 13 olduğu bildiriliyor).

Şimdi öyle mi bilmiyorum. Ama genç diplomasi muhabirleri mesleklerinin neredeyse ilk on yılında yabancı devlet ziyaretlerinde, heyetlerin ilk karşılandığı havaalanında haber takibi için hazır beklerlerdi.

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın cenazesi için gelen yabancı devlet temsilcilerini takip için çiçeği burnunda bir gazeteci olarak havaalanında görevlendirilmiştim.

Bazı ülkeler küçük heyetlerle gelirken, bazıları neredeyse iki uçak dolusu heyetle gelmişti.

 Şaşırdığımı gören ve uzun yıllar protokolde görev yapan bir diplomat, ABD’yi bir yana koyarsak, bir ülke ne kadar gelişmişse heyetlerinin o kadar küçük, ne kadar geri kalmışsa heyetlerinin de bir o kadar büyük olduğunu söylemişti. Bu denklem bugün için de geçerli.

 Üstüne, bu zihniyet, itibardan tasarruf olmaz diye savunuluyor.

 İşte bu zihniyetin yansıması olarak da devlet erkanının uçak filosu hababam genişledi durdu. Özellikle de Sarayı’nkiler.

 Yangın söndürme uçağı tartışmaları sürerken hatırladım. Perşembe günü T24’te yayınlanan İç Politikayla İçli Dışlı programında da söyledim, ama kaçıranlar için bir de yazmak istedim.

Bir kaç yıl önce, bir diplomattan duymuştum.

Devlet erkanının uçakları için her yılın başında diğer devletlerden “çarşaf” izin alınır. Böylece yıl içinde her seferinde izin almak yerine bildirim yapmak yeterli olur.

 2016 yada 2017’de, bir Batılı Avrupa ülkesinin başkentinin ilgili kurumuna devlete ait özel uçaklar için izin listesi göndermişler. O dönem, toplam 23 uçaktan 11’i Cumhurbaşkanlığı'na aitti. (Bugün bu sayının 13 olduğu bildiriliyor).

Elçilik bir yanıt maili almış, “Bir yanlış anlama olmasın; THY için izin istemiyorsunuz değil mi” diye.

Tabii gönderen bal gibi biliyor durumu da laf sokuşturuyor. Bu anekdotu aktaran diplomat bu tür laf sokuşturmaların altında kalacaklardan değil. Elbet usturuplu bir yanıt vermiştir. Tabii bir hükûmetin sizi ve sizin şahsınızda devletinizi küçük düşürten tavır ve icraatlarını savunmak üstün beceri yetenekleri gerektirir. Ama bugün konumuz diplomatik atışmalar değil.

Konu, itibardan tasarruf olmaz derken, içine düştüğünüz itibarsız durum.

Düşünsenize aynı ülkeden yangın uçağı talep edeceksiniz; -ki yardım talebinde bulunmak bir acizlik emareti değildir -o kadar insafsız olup yüzünüze söylemezler ama illa ki “yav adamların bilmem kaç metrelik, bilmem kaç odalı, bir düzine cumhurbaşkanlığı uçağı var, koca memleketin o kadar ormanlık alanı var, bir akıl edip yangın uçağı alamamışlar mı” demezler mi... kendi içlerinden. Sonra da “Eh en nihayetinde şaşırtıcı değil; AB üyesi değilse bir nedeni var; az gelişmiş Müslüman ülkelerin filosu bizimkinden büyük olur” dese içinden…. Biz de karşımızdakinin düşüncesini okusak, “Ne iğrenç bir oryantalist bakış açısı” desek. Ama içimizden “haksız da değil” demez miyiz?

Nihayetinde Cumhurbaşkanı kendisini “bunları kendime değil devlete aldım” diye savunuyor. Elbet bir gün iktidardan giderse uçakları yanında götürecek değil. Ancak bu uçakların ne oranda sadece devlete hizmet için kullanıldığını sorgulatacak durumlar yaşanıyor.

Çok değil, bir iki yıl önce karşılaştığım bir durum; her sene Eylül ayında New York’ta yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantısı için, yine her sene olduğu gibi Cumhurbaşkanı kalabalık bir heyetle ABD’ye çıkartma yapmıştı. Kalabalık aile fertlerini bir yana bırakalım, sayısız danışman eski bakan v.s. turistik ziyarete giden herkes kalkan uçaklarda yer bulabilmişti de, jet lag etkisi altında sabahtan gece yarılarına Genel Kurul’daki en önemli toplantıları yapacak olan diplomat tayfası THY’nin ekonomi uçağıyla hem de yer bulamadıklarından orta koltuklarda sefillik çekerek gitmişlerdi Amerika’ya. Gerçi AK Partililer “Mon Cher’lere çok bile dua etsinler daha ucuz diye aktarmalı uçakla göndermedik” demiş olabilirler.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye kazançlı mı; İsrail ne yapıyor, gidişat ne yönde?

Mevcut durumun en büyük kazananı (şimdilik) İsrail. Suriye’deki tüm askerî altyapı tesislerini bombaladı. Ülkedeki tapu dairelerini, her tür evrak bulunduran devlet kurumlarının binalarını bombaladığına dair duyumlar da ayrıca dikkat çekici. Bir kaynağım bu durumu, İsrail’in Suriye’yi “sıfırlaması” olarak yorumladı

Esad gitti diye üzülen yok, başarı öyküsü içinse erken

Kimse Esad düştü diye ağlayacak değil. Ancak mevcut durumdan bir başarı hikâyesi üretmek için de erken. Suriye’nin normalleşmesi için bir fırsat penceresi açıldı. Ancak süreç büyük risklerle dolu

Trump’ın dış politikası: Öyle de yapabiliiir, böyle de yapabiliiiir…

Suriye’de olan gelişmeler de hem Ukrayna savaşı hem Gazze savaşı hem de Trump’ın ikinci dönemiyle doğrudan bağlantılı. İhtimal aktörler, Trump başkanlık koltuğuna oturmadan pozisyon alıyorlar

"
"