15 Mayıs 2022

NATO krizi: Erdoğan'ın son dakika çıkışları artık kanıksandı

Herkes Türkiye'nin seçim dönemine girdiğinin, Erdoğan'ın kaybetmekte olduğu tabanına seslenmek için dış politikada suni krizler çıkaracağının farkında. O nedenle Türkiye'nin ağzına bal çalıp, Erdoğan'ın dönüp "gördünüz mü nasıl da tarihi duruş sergiledim" şeklindeki oyununa ayak uydurup, bu işten minimum tavizle çıkmaya çalışacaklar. Halbuki Türkiye elini farklı oynayabilirdi

İtiraf etmem gerekirse, dış politik krizlerden beslenmeyi adet edinen AK Parti iktidarı son anda sorun çıkarır mı diye şüphe etmedim değil.

Türkiye niye şimdiye kadar İsveç ve Finlandiya'nın potansiyel NATO üyeliğine herhangi bir tepki vermedi diye geçen hafta soruşturmuştum.

Aldığım yanıt, bu iki ülkenin resmen başvuruda bulunmadığı için resmi tepki verilmediği oldu.

İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği, Ukrayna savaşıyla gündeme geldi.

Tabii Türkiye'de basınla iktidar arasındaki ilişki o kadar anormal hale geldi ki... Eskiden olsa şimdiye kadar Ankara'daki gazetecilerin ya Cumhurbaşkanı'na ya da bakana konuyu çoktan sormuş olmaları gerekirdi. 

Geçen hafta mesele hız kazandı. Perşembe günü, Finlandiya Cumhurbaşkanı ve başbakanı NATO'ya başvuru konusunda resmen açıklama yaptılar. 

Benim Türk ve yabancı kaynaklardan edindiğim izlenim, Türkiye'nin konuya olumlu yaklaştığı, ancak İsveç’in PKK ile ilişkilerinin Türk kamuoyunda ciddi tepki çektiğinin de hatırlatıldığı yönünde idi. Hatta aynı gün T24'te yayınlanan Dış Politikayla İçli Dışlı programında da bu izlenimi aktarmıştım.

Ertesi gün cuma öğle namazından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliklerine "olumlu bakmamız mümkün değil" dedi. Anlaşılan o ki Beştepe'deki diplomatik akıl meseleyi cuma günü gündeme almayı akıl edebilmiş.

Finlandiya Büyükelçisi: "Mükemmel ilişkilere sahibiz"

Zira, tam 24 saat önce Anadolu Ajansı Kayseri'den Finlandiya fahri konsolosluğunun açıldığına dair bir haber geçti.

Habere göre Finlandiya'nın Ankara Büyükelçisi Ari Maki, "Finlandiya ile Türkiye şu anda çok mükemmel ideal ilişkilere sahiptir. Karşılıklı ilişkilerimiz tarihteki en büyük rekoruna ulaşmış durumda. Sadece bu sene içerisinde Dışişleri Bakanımız Türkiye'ye iki kere ziyarette bulundu" diye konuşmuş.

Türkiye'nin ülkesinin NATO üyeliğine taş koyacağını bilen bir büyükelçi böyle konuşur mu? 

Türkiye'nin öngörülemezliği artık öngörülebiliyor

Normal şartlarda Finlandiya hükümetinin kendisini erken emekli etmesi gerekirdi; "gelmekte olan krizi öngöremediği" için. 

Elbet etmeyecekler; çünkü Türkiye'nin öngörülemezliğini artık öngörebiliyorlar. 

Yine perşembe günü Finlandiya'dan gelen açıklama üzerine, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg "Finlandiya'nın üyeliği çabuk ve pürüzsüz şekilde gerçekleşecek" dedi. Ankara, önceden "evet ama itirazım var" demiş olsaydı, NATO Genel Sekreteri böyle konuşur muydu. 

İsveç Dışişleri Bakanı da "Türkiye hükümeti bize direkt olarak böyle bir mesaj vermedi" dedi.

Beştepe'nin şark kurnazlığı kanıksandı

Erdoğan'ın açıklamasından sonra gelen tepkilere baktığınızda "şaşkınlıktan" ziyade "bu durumdan haberimiz yoktu" şeklinde bir hava seziliyor.

ABD sözcüsü "durumu netleştirmeye çalışıyoruz" demiş. Yani "dün başka bir şey bugün başka bir şey söylüyorlar; bir anlayalım bakalım" demeye getirmiş.

Erdoğan malum açıklamasında terör örgütlerine ev sahipliği yapıyor diye Hollanda'ya da çattı. Hollanda başbakanı daha iki ay önce Ankara'da idi. Güzel güzel el sıkışıp olumlu mesaj verdiler. 

Ama artık kimse Erdoğan'ın bu çelişkili hallerini sorgulamıyor. 

Özetle, Beştepe'dekilerin aklına son anda dank edip, "bu durumdan nasıl faydalanırız" şeklindeki "şark kurnazlığı" artık kanıksanmış durumda. 

Herkes Türkiye'nin seçim dönemine girdiğinin, Erdoğan'ın kaybetmekte olduğu tabanına seslenmek için dış politikada suni krizler çıkaracağının farkında. O nedenle Türkiye'nin ağzına bal çalıp, Erdoğan'ın dönüp "gördünüz mü nasıl da tarihi bir duruş sergiledim" şeklindeki oyununa ayak uydurup, bu işten minimum tavizle çıkmaya çalışacaklar. 

Bir ülke elini bu kadar mı kötü oynar?

Halbuki, Türkiye elini daha iyi oynayabilirdi. "Karşısındaki güvenlik tehdidine karşı İsveç'i korumak üzere NATO üyesi Türkiye elini taşın altına koyacaksa, o zaman İsveç'in de Türkiye'nin yaşamsal tehdit olarak gördüğü terör örgütleriyle ilgili hassasiyetlerine dikkat etmesi gerekir" diyerek, somut taleplerde bulunulması gayet anlaşılır olurdu. "Bir yandan sizin güvenliğinize katkıda bulunmamızı istiyorsunuz, güvenliğinizi bize emanet ediyorsunuz öte yandan bize silah ambargosu uyguluyorsunuz; bu nasıl iş" diye meşru bir soru yöneltilebilir; ambargonun sona erdirilmesi istenebilirdi.

İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya bugün yarın başvuruda bulunacağı bilinciyle bir kaç ay önceden perde arkasında böyle bir diyalog/müzakere başlatılabilirdi.

Ve böyle makul ve meşru bir söylem karşısında somut kazanımlar elde edilebilirdi. 

Şimdi kozmetik bir kaç adımla Türkiye'nin taleplerini geçiştirecekler. Tabii Erdoğan dönüp, bunları büyük kazanım olarak kendi kamuoyuna yutturmaya çalışacak. 

Bir ülke elini bu kadar mı kötü oynar? Dert ülkenin temel çıkarları değil de içerde bir kaç puan kazanmak olunca…

Batı'dan kazanılan kredi sıfırlandı

Bir eliyle yaptığını diğer eliyle bozmak da böyle bir şey olsa gerek.

Çok uzun süredir yerlerde sürünen Türkiye'nin itibarı, Ukrayna savaşı nedeniyle hafifçe toparlanmaya başlamıştı. Rusya'ya karşı alınan tavır, Ukrayna'ya verilen destek nedeniyle sağlanan kredi an itibariyle sıfırlanmış durumda. 

Türkiye'nin Batılı müttefikleri Erdoğan'ın şark kurnazlıklarını, iç politik kaygılara dayalı parlamalarını kanıksamış dediysem, buna kızmıyorlar demek istemedim. Rusya'ya karşı birliktelik göstermek istedikleri bir anda Moskova'nın pek hoşuna gidecek bu hamle karşısında elbet dişlerini gıcırdatacaklar ve de Türkiye'ye verebileceklerinin maksimumunu sırf bu gıcıklıktan vermeyecekler. 

Yazarın Diğer Yazıları

Yeni dönemde CHP'nin dış politikası nasıl şekillenecek?

Seçim sonuçları Türk kamuoyu kadar kadar dünya için de sürpriz oldu. Bu nedenle uluslararası kamuoyu, CHP'ye ayrı bir gözle bakmaya başladı bile. Yani CHP'nin uluslararası ilişkiler ve dış politikaya eskisinden çok daha fazla önem vermesi kaçınılmaz

Seçimler bitti, Bakü'yle İsrail sendromu da bitmeli

Ankara, Ermenistan liderinin AB ve ABD ile yaptığı üçlü toplantıya tepki gösterdi. Bakü'nün dayatmasına teslim olan iktidar, Kafkaslar'da barış için gerekli adımları atamıyor. Azerbaycan'ın korkusuna inisiyatif alamayınca boşluğu başka aktörler dolduruyor

İmamoğlu, Erdoğan'ın uluslararası konumuna da rakip olarak geliyor

CHP'nin de seçim sonuçlarını uluslararası bir vizyonla okuması; dahası bundan sonra siyasetinde uluslararası vizyona daha fazla yer açması gerekir. Bunun ipuçlarını özellikle İmamoğlu'nun 31 Mart gecesi yaptığı konuşmada görmek sevindirici. Erdoğan'ın balkon konuşmalarında yaptığı gibi İmamoğlu da dünyaya mesaj verdi