15 Mart 2021

Kongre'den Ermeni mektubu yolda; Türkiye gizli diplomasi silahını çekmeli

24 Nisan'a kadar Türkiye – Ermenistan ilişkilerinde normalleşme yönünde bir işaret almak için zaman dar; ancak Türkiye'den gidecek ikna edici mesajlar eşliğinde gizli bir sürecin başlamış olması, Biden'ı soykırım iddialarını resmen tanımaktan alıkoyabilir

Siz bu satırları okurken, Türkiye'nin Washington büyükelçisi Murat Mercan ile Paris Büyükelçisi Ali Onaner görev yapacakları başkentteki ilk günlerine başlıyor olacaklar. Muhtemelen yapacakları ilk iş, elçiliğin en kıdemli memurundan son durumla ilgili brifing almak olacak.

Washington'daki diplomatın yerinde olmak istemezdim; sadece son birkaç gün içinde birbiri ardına gelen olumsuz gelişmeleri sıralamak zorunda kalacak.

Son gelişme, Mercan'ın daha büyükelçilik konutunda ilk gecesinde uykusunu kaçırtacak cinsten; çünkü konutun önündeki meşhur Sheridan meydanında dört yıl önce yaşanan olaylarla alakalı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Washington ziyareti sırasında korumaları meydandaki göstericilere müdahale etmiş; yaralananlar da dava açmıştı. Mahkeme en son Adalet ve Dışişleri Bakanlıkları ile Gizli Servise, Türkiye'nin iddia ettiği gibi korumaların dokunulmazlıklarının olup olmadığını sordu.

Adalet Bakanlığı: Türk korumalar dokunulmazlıktan muaf

9 Mart'ta Amerikan Adalet Bakanlığı, Dışişleri'nin de onayıyla, Türk korumaların makul davranmadığını, ciddi bir tehdit olmadığı için dokunulmazlıktan faydalanamayacaklarını bildirdi. 

Zaten Kongre'nin iki kanadı 5 Mart'ta Dışişleri Bakanı Antony Blinken'e bir mektup göndererek, bu yönde görüş bildirmesini istemişti.

Bu ara, sanırsınız Kongre işi gücü bırakmış, Türkiye konusunda birbiri ardına mektup yağdırmakla meşgul.

Geçen ay önce Senato; ardından da Temsilciler Meclisi yönetime mektup göndererek, Türkiye'deki insan hakları ihlallerini jeostratejik çıkarlara kurban etmemesini istemişti.

Şimdilerde Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Bob Menendez, Biden'ın seçim kampanyasında verdiği sözü tutarak 24 Nisan'da Ermenilerin soykırım iddialarını tanımasını isteyen bir mektup için diğer senatörlerden imza toplamakla meşgul. Türk korumalarla ilgili olanı da sayarsak, dördüncü mektup da yolda.

Türkiye'nin 24 Nisan'la ilgili olarak Washington'a "stratejik olarak çok önemliyim, bunu yaparsan çok fena küserim" dediğinde, ciddiye alındığı günler geride kaldı. Yahudi lobisinden, bırakın Ankara lehine destek vermesini, umulacak tek şey, hareketsiz kalması ki; o tarihe kadar Türk – İsrail ilişkilerinde lafta değil gerçek anlamda bir normalleşme adımı gelmezse, Ankara aleyhine pozisyon almaları beklenir.

Erivan'la normalleşme sinyali Biden'ı durdurur mu?

Türk – Amerikan ilişkileri o kadar kötü ki, Biden'ın "Bundan daha kötüsü olamaz, atayım imzayı bu mesele ilelebet aradan çıksın" demesi işten bile değil.

Ancak Kongre ve lobilerin baskısı karşısında Biden'ın elini güçlendirip, istenen kararı almasını durduracak etki garantili tek bir sihirli silah var; o da Türkiye-Ermenistan normalleşmesi.

Hatırlanacaktır; Ankara Ermenistan'la sınırları Dağlık Karabağ dışında kalan Azeri topraklarını işgal ettiği için kapatmıştı. Geçen sonbaharda Azerbaycan'ın bu toprakları geri alması üzerine, kapıların kapalı kalmasının gerekçesi ortadan kalkmış oldu.

Zaten Türkiye en üst düzeyde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ağzından iki ülke ilişkilerinin artık normalleşebileceği mesajını verdi bile.

Ermenistan askeri anlamda büyük bir bozguna uğramış ve bunun artçı şokları hükümeti sallarken, normalleşme için uygun bir ortam olmadığı düşünülebilir. Yine de iki Batılı başkentten gelecek arabulucuk teklifine Erivan'ın sırtını dönmesi zor olur.

Ankara Paris'i devreye sokarsa

İşte bu noktada Ankara, Washington'la birlikte Paris'i devreye sokabilir. Malum Dağlık Karabağ sorununu diplomatik yoldan çözmek üzere kurulup hiçbir şey becerememiş olan meşhur Minsk grubu ABD-Fransa-Rusya'dan oluşuyor.

Ermenilerin son derece güçlü olduğu Fransa'da, Senato Azerilerin zaferi karşısında ipin ucunu kaçırıp, Dağlık Karabağ'ı bağımsız olarak tanıyan bir karara imza atmıştı. Olumsuz yönden bakarsanız, Fransa'yı tarafsızlığını tam anlamıyla yitirdiği gerekçesiyle dışlarsınız. Olumlu taraftan bakarsanız, normalleşme konusunda Erivan'ı ikna edebilecek Fransa'dan daha iyisini bulamazsınız.

Üstelik Fransa'nın başında bölgesel rol oynamaya hevesli Macron gibi bir lider varken. Dahası, Macron içeride çok parlak bir performans sergilemediği için dışarıda diplomatik bir başarıya ihtiyaç duyarken...

Bu anlamda, ay başında Erdoğan ile Macron arasında geçen telefon konuşmasıyla ilgili olarak İletişim Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, bir detay ilgi çekiciydi. Açıklamaya göre Erdoğan Macron'a "iki güçlü NATO müttefiki olarak Avrupa'dan Kafkaslara, Orta Doğu'ya ve Afrika'ya uzanan geniş coğrafyada güvenlik, istikrar ve barış çabalarına önemli katkılar sağalayabiliriz," demiş; yani işbirliği yapılacak alanlar arasında Kafkasya'yı da saymış.

Türkiye'nin yeni Paris Büyükelçisi Ali Onaner, sınıf arkadaşı olan Fransa Cumhurbaşkanına güven mektubunu sunarken; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ermenistan'la ilişkiler konusunda kendisinden arabuluculuk yapmasını istediğine dair bir mesajını iletmesi çok şaşırtıcı olmazdı.

Bu aşamada kapalı kapılar ardında gizli bir diplomatik süreç başlayabileceği yönündeki tahminimi dile getirdiğim bazı diplomatların, gizli kalması gereken bir şeyi bir gazeteciye açık etmelerini beklememekle birlikte, en azından vücut dillerinden ve "hayatta olmaz" dememelerinden, önümüzdeki günlerde diplomasi mutfağında bir şeylerin pişmeye başlayabileceği sonucunu çıkartıyorum.

Amerika'ya dönersek; 24 Nisan'a kadar Türkiye – Ermenistan ilişkilerinde normalleşme yönünde bir işaret almak için zaman dar; ancak Türkiye'den gidecek ikna edici mesajlar eşliğinde gizli bir sürecin başlamış olması, Biden'ı soykırım iddialarını resmen tanımaktan alıkoyabilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye kazançlı mı; İsrail ne yapıyor, gidişat ne yönde?

Mevcut durumun en büyük kazananı (şimdilik) İsrail. Suriye’deki tüm askerî altyapı tesislerini bombaladı. Ülkedeki tapu dairelerini, her tür evrak bulunduran devlet kurumlarının binalarını bombaladığına dair duyumlar da ayrıca dikkat çekici. Bir kaynağım bu durumu, İsrail’in Suriye’yi “sıfırlaması” olarak yorumladı

Esad gitti diye üzülen yok, başarı öyküsü içinse erken

Kimse Esad düştü diye ağlayacak değil. Ancak mevcut durumdan bir başarı hikâyesi üretmek için de erken. Suriye’nin normalleşmesi için bir fırsat penceresi açıldı. Ancak süreç büyük risklerle dolu

Trump’ın dış politikası: Öyle de yapabiliiir, böyle de yapabiliiiir…

Suriye’de olan gelişmeler de hem Ukrayna savaşı hem Gazze savaşı hem de Trump’ın ikinci dönemiyle doğrudan bağlantılı. İhtimal aktörler, Trump başkanlık koltuğuna oturmadan pozisyon alıyorlar

"
"