24 Ocak 2023

İsveç ve Papa 16. Benedikt’in Türkiye ziyareti

Seçim dönemine girildiği için bundan böyle dış politikada atılacak her adımın iç politikayla bağlantılı olacağını hesaba katmak gerekecek

Geçen yılın son saatlerinde hayatını kaybeden Papa 16. Benedikt, papalıktan istifa ederek, dünyada büyük şaşkınlık uyandırmıştı. İstifasından 3 yıl sonra bir Alman gazeteci ile gerçekleştirdiği söyleşide görevi sırasında en hassas ziyareti Türkiye’ye yaptığını belirtmişti.

Hatırlatmak gerekirse, Almanya doğumlu Kardinal Ratzinger’in, 2005’te papa olduktan sonra 2006 Eylül’ünde Regensburg Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada kullandığı ifadeler İslam’a hakaret olarak algılanmış, Müslümanlar tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuştu. 

Papa, Alman gazetecinin “en hassas ziyaret hangisiydi” sorusunu yanıtlarken, "Muhtemelen Türkiye'ye yaptığım seyahatti. Regensburg konuşmasının yarattığı toz bulutu hâlâ dinmemişti. Bu yüzden Erdoğan ilk başta beni kabul etmek istemiyordu” demişti.

Kardinal Ratzinger’in papalık görevine gelmesi elbet Ankara’yı çok mutlu etmemişti. Zira kendisinin Müslüman bir ülkenin Avrupa Birliği üyeliğine soğuk baktığı, her ne kadar Vatikan’ın bu konuda söz söyleme yetkisi bulunmasa da biliniyordu.

Papa’dan sürpriz Türkiye ziyaret talebi

Bu nedenle Vatikan’ın, Papa’nın daha görevinin başında Türkiye’ye gelmek istediğini bildirmesi, sürpriz oldu. Ancak bu ziyaret talebinde bir sıkıntı vardı. Papa, her sene yapılan haç atma törenine katılmak için gelmek istiyordu. Yani Ortodokslar için önemli bir dini seremoniye katılmak için gelmek isterken, 80 milyonluk Müslüman bir ülkeyi pas geçiyordu.

Türk tarafı, “olmaz öyle şey; biz bu ziyareti istemiyoruz” demek yerine; lisanı münasiple, ziyaretin sadece Ortodokslara dönük bir faaliyetle kısıtlı kalması yerine, resmi bir ziyarete dönüştürülmesi önerisini getirdi. Ve bu önerinin, yarım ağız, yasak savmak adına yapılmadığını kanıtlamak için de, eğer Papa’nın tercih edeceği bir tarih dilimi varsa, davetin o tarihleri içerecek şekilde iletilmesine özen gösterileceği de vurgulandı.

Ve hakikaten de Papa’dan gelen tarih önerisi üzerine davet gitti ve Kasım 2006 yılında tarihi bir ziyaret gerçekleşti.

Süleymaniye Camii’nde tarihi dua

Bu ziyaretin dünyaya verdiği mesaj açısından en kritik ve sembolik bölümü Süleymaniye Camii’nde gerçekleşti. O dönem müze olan Ayasofya’yı gezdikten sonra Süleymaniye Camii’ne gelen Papa 16. Benedikt’e İstanbul Müftüsü eşlik etti. İki din adamının birlikte huzur duasında bulunması tarihi bir andı. Gazete arşivlerine göre, İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı İslam’ın barış dini olduğuna dönük mesajlar vermiş.

Bugün olsa, Diyanet İşleri Başkanı, Papa’nın gelişini cuma namazına denk getirip, kendisini Ayasofya’da elinde kılıçla karşılar mıydı acaba diye sormadan edemiyorum. 

Bu anekdotu anlatmamın nedeni, İsveç’le yaşanan; Müslümanların kutsal kitabının Türk Büyükelçiliği önünde yakılması üzerine Ankara’nın verdiği tepki. Savunma Bakanı Hulusi Akar, İsveç Savunma Bakanı’nın gelecek hafta yapmayı planladığı Türkiye ziyaretini iptal etmiş. Bu kararın alınmasında Kuran-ı Kerim’in yakılması eylemi öncesinde, İsveç’in başkentine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın maketi kullanılarak yapılan eylemin rol oynadığına kuşku yok. Zaten bu eylem üzerine TBMM Başkanı, İsveç Meclis Başkanı’nın 17 Ocak’ta yapmayı öngördüğü ziyareti iptal etmişti.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin onayı için bu iki ülkenin Türkiye’yle başta terörizme karşı işbirliği olmak üzere birlikte çalışacaklarını açıkladıkları günden beri, İsveç’teki kimi grupların provokatif eylemlerde bulunacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yoktu.

Bu provokatif eylemlerle amaç İsveç ile Türkiye’nin arasını açmak. Elbette bu eylemlere Ankara’nın tepki vermesi doğal. Ancak bu tepki verilirken, provokasyonda bulunanların ekmeğine yağ sürmemeye de dikkat edilmesi gerekir. Hem Meclis Başkanı hem Savunma Bakanı’nın ziyaretinin iptal edilmesi yerine, bir tanesinin iptal edilip, ötekinin, provokatörlerin amaçlarına ulaşamayacaklarını gösterecek şekilde planlanması yapılamaz mıydı diye düşünmeden edemiyorum.

Tabii seçim dönemine girildiği için bundan böyle dış politikada atılacak her adımın iç politikayla bağlantılı olacağını hesaba katmak gerekecek.

 

Barçın Yinanç kimdir?

Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı.

Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.

2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.

Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.

Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.

Aralık 2020'de itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programı yapıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Fransa'nın hasmane tutumuna karşın Airbus'tan rekor alım

Türkiye'ye son derece hasmane tutum sergileyen Fransa'dan çok büyük ölçekli bir alım yapılmasının, Türk Hava Yolları'nın Airbus'a geçen sene verdiği rekor siparişin üstüne yeni bir sipariş vermeyi planlıyor olmasının bir Ferdi Tayfur şarkısı kadar ses getirmese de önemli olduğunu görmek lazım

Erdoğan küçük heyetle Paris'e gitmeye isteksiz

Kamuda tasarrufun Cumhurbaşkanlığını kapsayıp kapsamadığını test etmenin bir yolu da önümüzdeki dönem yapılacak dış seyahatlere bakmak olabilir

Vaşington ziyareti neden ertelendi-iptal edildi?

İlk 4 yılında Erdoğan’a pas vermeyen Biden’ın “Söz verdik bir kere. Gelsin fotoğraf verelim, yetsin” şeklinde bir tavır almaktansa, hazır Erdoğan çok sıkışmış ve işbirliğine yatkınken ziyaretten daha içerikli bir sonuç alma yoluna girdiği anlaşılıyor