08 Eylül 2023

ABD ile "yeni dönem"in kilidi İsveç-F16 düğümünde

Seçimler sonrası, 5 yıllık bir dönem için AKP ile çalışma gereğinin ortaya çıkması, Biden yönetimini ilk aşamada ticari ilişkilere ağırlık vermeye itmiş görünüyor. İş dünyası, ilişkilerde "yeni döneme" girildiği yönünde iyimser. Ancak yeni dönemin hayat bulması İsveç'in NATO üyeliğinin onaylanması ile F16 satışına yeşil ışık yakılmasına bağlı

Türkiye ile Amerika arasında eskiden sıkı güvenlik ve savunma bağları krizlere karşı direnç yaratır, stratejik konularda işbirliğinin gerekliliği, Türk karşıtı lobiler için pansuman görevi görürdü. Siyasi ilişkilerle ters orantıda olan ticari ilişkilerin ana aksını da zaten Türkiye'nin silah alımları oluştururdu.

Şimdilerde bu etkileşim ters yönlü işlemeye başlamış gibi duruyor. Ticari ilişiler aracılığıyla iki taraf arasındaki siyasi/askeri buzlanmanın eritilmesi amaçlanıyor.

Çok uzun yıllar potansiyelinin çok altında seyretmiş olsa da ticari ilişkilerin aslında ciddi bir geçmişi var. 

Türk Amerikan İş Konseyi (TAİK) ile AmCham Türkiye'nin (Amerikan Şirketler Derneği) basın toplantısını düzenlediği Hilton oteli, Hilton grubunun yurt dışındaki ilk yatırımı imiş. 

Bugünlerde göğsümüzü kabartan kadın voleybol takımının sponsoru Orkid bir Türk şirketi olsa da, Amerikan şirketi P&G tarafından satın alındıktan sonra 2003'te sponsorluk kararını vermiş. "O zaman takımın tek sponsoru biz olmuştuk, başka sponsoru yoktu," diye hatırlattı AmCham Türkiye başkanı ve P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Ceo'su Tankut Turnaoğlu.

Ticareti siyasetten ayırmak kolay olmasa da, son dönemlerde siyasi havada yaşanan bozulmaya ve hatta bunun bir türlü aşılamayıp, kronikleşmesine karşın, ticari ilişkilerde yaşanan artış dikkat çekici. 

2019'da 20 milyar doların altında olan Türkiye - ABD dış ticaret hacmi 2022 yılında 32 milyar doları aştı.

Son 10 yılda yüzde 60 artan ticaret hacmi sadece son bir yılda (2021-2022) yüzde 22 artış gösterdi. Son 12 aylık dönemde (Ağustos2022-Temmuz 2023) Türkiye - ABD ticaret hacmi 30,9 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Bu rakamlar ve ticaretin içeriği, ABD ile ticaretin Ukrayna savaşından da olumlu etkilendiğini; (zira Rusya'da iş yapan bazı Amerikan firmaları; Türkiye'ye yöneldi) ve artış trendinin geçici olmayabileceğini gösteriyor. Ancak çok daha önemli bir veriyi, ihracat, ithalat dengesinde görüyoruz.

ABD Türkiye'nin Almanya'dan sonra en büyük ikinci ihracat pazarı olurken; en önemlisi; ikisi arasında dengeli bir ticaret söz konusu. Hatta 40 küsur milyon dolarlık ticaret fazlası Türkiye lehine gerçekleşti.

ABD hükümetinin en büyük ticaret etkinliği mayısta Türkiye'de yapılacak

Bu arka plan üzerine, Washington'un, ticari ilişkileri arttırmak için hevesli olduğu gözleniyor. Bunun da en önemli göstergelerinden biri, ABD hükümetinin en önemli ticari etkinliklerinden biri olan Trade Winds 2024'ün 15 Mayıs'ta Türkiye'de yapılması kararını almış olması. TAİK Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, "Ticaret Rüzgarları" etkinliğinin son 15 yılda ikinci kez Türkiye'de gerçekleşeceğini ve her yıl farklı ülkede yapılan bu etkinlik için ikince kez aynı ülkenin seçilmiş olmasının bir başka örneğinin bulunmadığını söyledi.

Bu kararın Türkiye'de seçimlerden sonra alınmış olması elbet tesadüfi değil. Seçimler sonrası, 5 yıllık bir dönem için AKP ile çalışma gereğinin ortaya çıkması, Biden Yönetimi'ni ilk aşamada ticari ilişkilere ağırlık vermeye itmiş görünüyor. 

Ticari ve Yatırım İlişkilerinin sürdürülebilirliği için kurulan ikili TIFA adlı mekanizma en son 2017'de toplanmış. Uzun bir aradan sonra bu mekanizma ilk kez sonbaharda aktive edilecek.

İlişkilerde "Şimşek faktörü"

Kuşkusuz ekonomide "Mehmet Şimşek" faktörü ile "rasyonel politikalara dönüş" vaadinin etkisini de hesaba katmak gerekiyor.

TAİK her yıl yaptığı gibi 19-20 Eylül tarihlerinde New York'ta BM Genel Kurul'u marjında iki günlük bir Türkiye programı düzenliyor. Yalçındağ, "19 Eylül'de Goldman Sachs ev sahipliğinde Mehmet Şimşek ile yatırımcıları bir araya getirdiğimiz toplantının kayıtlarının kapanmasına 10 günden fazla süre varken toplantı salonunun kapasitesini doldurmuş bulunuyoruz," dedi.

İş dünyası, verilere ve işaretlere bakarak, Türkiye ile ABD arasında "yeni dönem"e girildiği konusunda iyimser. 

Bu noktada biraz daha temkinli olmakta fayda var. Zira, yeni dönemin kilidini tam anlamıyla açacak olan, İsveç'in NATO üyeliği ile F-16 satışındaki düğümün çözümü olacak. Genel beklenti, ekimde İsveç'in NATO üyeliğinin onayını takiben F-16'ların satışının onaylanıp, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da Washington davetinin çıkması. Ancak Ankara'nın, önce F-16 onaylansın, sonra İsveç'i onaylarız diye sıralamayı değiştirmesi şaşırtıcı olmaz. "Önce sen, hayır önce sen" inatlaşması, işdünyasının "yeni dönem" söyleminin hayat bulmasını zorlaştırabilir. 

İnatlaşmanın önüne kesme amaçlı havayı yumuşatıcı adımları da gözden kaçırmamak gerekiyor. 2017'de sonlandırılan ABD ve Türkiye arasında askeri öğrenci değişim programı geçtiğimiz aylarda yeniden hayata geçti. Amerikan savaş gemilerinin Türkiye ziyareti, ABD'nin vize sıkıntılarının aşılması için gösterdiği (vizesi 4 yıl içinde bitenlerin görüşmeye gitmeden posta yoluyla vize alması uygulamasının ilk kez Türkiye'de uygulanması gibi) sınırlı da olsa çabalar, yumuşama sinyallerine örnek verilebilir.

ABD ile ilişkilerde Rusya etkisi

Ancak, Ukrayna savaşının etkisi Türk - Amerikan ticari ilişkilerine olumlu yansımış olsa da savaş nedeniyle Rusya'yla büyük artış gösteren ticaretin de siyasi ilişkileri gölgelediğini unutmamak lazım. Rusya'yla ilişkiler her daim ABD ile ilişkilerin üzerinde Demoklesin Kılıcı gibi sallanmaya devam edecek.

Ancak ticari verilere baktığımızda, ABD Türkiye'nin ihracatında ikinci sıraya yükselirken, Rusya'nın ihracatta sekizinci sırada olması dikkat çekici. Buna karşılık 58 milyar 889 milyon dolarla Rusya Türkiye'nin ithalatında geçen sene birinci sıraya çıktı. Türkiye'nin Rusya'ya geçen sene ihracatı ise 9 milyar 342 milyon dolarda kaldı. Ticarette benzer bir dengesizliği Çin ve Hindistan gibi ülkelerle de yaşıyoruz. Çin Türkiye'nin ithalatında tepeye çıkmış durumda.

Türkiye'de artan Batı karşıtlığına karşın Batı'nın Türkiye'nin en önemli pazarı, ekonomik ortağı olduğu es geçilebiliyor.

Afrika'da ABD ile işbirliği potansiyeli

Bir son not olarak, dünkü toplantıda Yalçındağ'ın Afrika'da Türk - Amerikan işbirliğinin arttırılması çağrısına dikkat çekmek gerek. Yalçındağ'a göre ABD gibi Türkiye de özellikle Afrika'da Çin'le rekabet içinde. Türk şirketlerinin Exim Bank ve Çin İpek Yolu gibi, Çin devlet destekli kredilere karşı rekabet ettiğine ve zorlandığına dikkat çeken Yalçındağ, "Biz de bu yüzden hem US Exim'e hem de Türk Exim'e bir çağrıda bulunuyoruz. Afrika ve Orta Asya'daki projelerde finansmanın daha da güçlendirilmesi için ivedilikle bir formül bulunmalıdır," dedi.

İki ülkede de seçimler geliyor

Sonuç olarak, ABD ile yeni dönemin başlaması İsveç-F16 düğümüne bağlı. Bu düğümün çözülmesiyle pek çok potansiyel işbirliği alanı hareke geçebilir. Ancak beklentileri ölçülü tutmakta da fayda var. Türkiye'de yerel, ABD'de başkanlık olmak üzere iki ülke de seçim dönemlerine girecek. ABD ve genelde Batı ile ilişkilerin yumuşamasına karşılık Rusya ve hatta Çin'den gelecek hamleler ve bu süreçlerin nasıl yönetileceğini de hesaba katmak gerekecek.

Barçın Yinanç kimdir?

Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı.

Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.

2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.

Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.

Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.

Aralık 2020'den itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programını yapıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

İktidardan bir garip dış politika uygulaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim yenilgisinden Gazze politikasını da sorumlu tutuyor. Kaçan oyların konsolide şekilde Yeniden Refah Partisi'nde kalıcı olmasını engellemek için de her türlü yola başvuruyor. Dışişleri'nin tepesinde de o kadar boza pişirmiş ki; Fidan çareyi, daha "çalışmalar" bitmemiş olsa da, duyanların kulağına "çarpıcı" gelecek şekilde "Türkiye UAD'de taraf olma siyasi kararını aldı" açıklamasında buluyor

Fransa'nın hasmane tutumuna karşın Airbus'tan rekor alım

Türkiye'ye son derece hasmane tutum sergileyen Fransa'dan çok büyük ölçekli bir alım yapılmasının, Türk Hava Yolları'nın Airbus'a geçen sene verdiği rekor siparişin üstüne yeni bir sipariş vermeyi planlıyor olmasının bir Ferdi Tayfur şarkısı kadar ses getirmese de önemli olduğunu görmek lazım

Erdoğan küçük heyetle Paris'e gitmeye isteksiz

Kamuda tasarrufun Cumhurbaşkanlığını kapsayıp kapsamadığını test etmenin bir yolu da önümüzdeki dönem yapılacak dış seyahatlere bakmak olabilir