Oradaydım… Sokağın kenarında bir kahvede. Birkaç dost da masanın etrafında benimle. Saatlerce hem de…
Mis Sokağı’nın tam ortasındayız. İstiklal’den giriş yasak. İmam Adnan da tutulmuş, Zambak Sokak da… Taksim’de atlı polisler… Ara sokaklarda ağızlarında zırh takılmış köpekler. Tomalar ve Akrepler…
Her yerde Robokop kılıklı bıyıkları yeni terlemiş genç polisler; gözlerindeki şaşkın bakışlar korkuyla bezenmiş. Kiminin elinde plastic bilye, kiminin belinde silahla hazır duruşa geçilmiş.
Ve yüzlerce de ellerindeki tespihlerini okşayan siviller.
Cadde ise bir başka alem! Kafasına lastik geçirilmiş, saçı yeni ekilmiş üçlü beşli Arap erkek turistler. Biraz çarşaflı biraz da bol dekolteli İran’lı kadınlar ve bolca çocuk arabası.
Üstüne üstlük yüzlerce bıçıkın ve sırıtkan dikilen delikanlı. Ellerindeki telefonlar şaha kalkmış, olan biteni dehşet yerine alaycı bir keyifle kaydetme de cabası.
Yağlı tabldotların, köfte kokularına karıştığı bir atmosfer. Kebabçı, börekçi ve sandviççi dolmuş vitrinler…
Dükkanlar kepenklerini yarı yarıya indirmiş. Saldırının emri çoktan verilmişmiş!..
Şiddet başlıyor
Peki sonra ne mi oldu dersiniz? Her zamanki gibi uluslararası basının, gazetecilerin, avukatların ve sivil toplum örgütlerinin gözleri önünde bir ibretlik görünüm…
Şiddet başlıyor. Önce üzerinde ses yükseltici cihazlar ile koca bir araç giriyor sokağa. Dağılmazsanız kanunun bla bla bla maddesinin verdiği yetkiye göre hakkınızda yasal işlem yapılacaktır!..
Sağda solda üç beş genç dans ediyor. Kahvelerde insanlar oturmuş sohbette. Müziğin neşesi sokağı sararken dalga dalga saldırı henüz yeni gelmekte. Daha ne olduğunu anlamadan kahvelerde oturanlara, yanlış duymadınız, masalarda oturanlara plastik mermi ve biber gazı ile saldırı başlıyor.
Ortalık toz duman, öksürük ve hapşırık birbirine karışıyor. Kırılan dökülen eşyalar da cabası.
Seneye gene oturacağım o masada
Sonra ne mi oldu?
Birkaç gözaltı ve her sokağın başında hain hain bakışlı adamlar kaldı. Ben hesabımı ödeyip kalktım masadan. Hesabı ödemesi gerekenleri hala ayakta nöbette bırakmıştım arkama bile bakmadan…
Seneye gene oturacağım o masada.
Nasılsa masabaşından emir verenler bir gün yargılanır sanık kürsüsünde mutlaka!..