20 Nisan 2022

Burjuvazi, ekonomi ve demokrasi

Sanayi devrimleri burjuvazinin toplumsal rolünü hep yukarıya çekti. Fakat artık mevcut kapitalist sistem kendi yarattığı demokrasiyi ve uygarlığın gezegen doğası ile uyumlu yaşamını tehdit eder hâle geldi

"Burjuvazi" sözcüğü birçok dilde ülkenin ekonomik ve sosyal açıdan ayrıcalıklı kesimlerini tanımlayabiliyor. Bazen de tam tersine, ortalama, sıradan davranış veya yaşam biçimleri için bir sıfata dönüşebiliyor. Asıl anlamı ise basit: kentli orta sınıf; kentsoylular.

Sözcüğün kökeninde kent var: "burg". İlk anlamıyla etrafı surlarla çevrili yaşam alanı. Tarla ve şato dışında gelişen ikamet ve ticaret mekanları. Bugün halen birçok Avrupa dilinde belediye başkanı için kentin hâkimi anlamında "burgmeister" ve "bourgmestre" gibi unvanlar kullanılıyor.

Avrupa'da Orta Çağ düzeni sona ererken esas olarak üç sosyal sınıf vardı: tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylüler, Kilise kurumuna bağlı ruhban sınıfı ve de soylular, aristokrasi. Paralı askerler, esnaf ve küçük tüccar bu sisteme hizmet sunan ara katmanlardı. Asya, Güney Amerika ve Kuzey Afrika'da da toplumsal karşılığı nispeten benzer sosyal yapılanmalar gözlemleniyordu. 

Yeniçağ'a geçiş bir dizi yapısal değişimle başladı. Doğu Roma çöker ve Osmanlı devleti insanları, hukuku, mimarisi, gastronomisi gibi bir çok yönü ile "Bizans" mirasını imparatorluk sentezine eklerken, Güney ve Batı Avrupa'da da toplumsal dönüşüm hızlanmıştı. Osmanlı denetimindeki topraklara alternatif ticaret yolları arayışları coğrafi keşifleri tetikledi; zenginlik kaynakları çoğaldı. Sanat ve bilimde yeniden doğuş (Rönesans) ve "Aydınlanma" akımlarıyla entelektüel yenilenme başladı; devletin karşısında bireysel haklar gelişti. 

Ve tarih hızlandı: Kilise'den bağımsız, kutsal kaynaklara bağlı olmayan, laik bir siyasal meşruiyet arayışı ve sonunda Sanayi Devrimi'nin ilk evreleri… Bir burjuva hareketi olarak Fransız Devrimi; İngiltere'de aristokrasi ile burjuvazinin ekonomik ortaklık ve uzlaşmasına dayalı demokratik evrim; Prusya'da aristokrasi, sanayi ve askeri gücün aynı sosyal çemberde yoğunlaştığı otoriter yapı; Amerika'da eski sömürgeci İngiltere'ye karşı verilen bağımsızlık mücadelesi ile kurulan federal devletin gücünün bölgesel ve bireysel haklarla sınırlandığı model...

Bu değişim dalgalarının toplumsal odağında ticaret ve sanayi burjuvazisi yükseldi. Sınırlar ötesi ticaret, atölyeler, fabrikalar, bankalar, yeni icatlar, tekstil tezgâhları, buhar makinesi, demiryolları, mekanikleşen tarım, sanayide yeni istihdam alanları, kırsal alandan kentlere göç, papazların etkisinden uzaklaşan köylüler... Hegel'in bürgerliche Gesselschaft olarak tanımladığı "kentliler toplumu" vergi mükellefi konumunu oy hakkına çevirmeyi talep etti; demokrasi ilk evrelerini geçti. Marx ise diyalektik materyalizmin teorik kurgusunda burjuvaziyi daha dar çerçevede, sermaye sahibi ve üretimi yöneten sınıf olarak tanımlarken, sol hareketler devrim veya reform yolu ile ekonomi ve demokrasiyi değiştirme mücadelesine girdi.

Önce, sanayi devrimlerinin başında, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyılda milli devlet ve vergi mükelleflerinin demokrasisi gelişti. Elektrik, petrol ve seri üretim ile ilerleyen ikinci aşamada, 20. yüzyıla doğru sol, liberal ve muhafazakâr siyasal parti yapılanmalarının pekişti. Sonra "bir insan, bir oy" kuralı, nihayetinde kadınlara oy hakkı ile yaygınlaştı. Elektronik ve atom çağına geçişte, II. Dünya Savaşı sonrası orta sınıf ekonomisi ve demokrasisi ile 20. yüzyıl tamamlandı. Soğuk savaşın sona ermesinden, "üçüncü dünya" ülkelerinde siyasal ve ekonomik reform hareketlerine hemen hemen her ülkede orta sınıf hareketliliği, yani burjuvazi etkeni devrede oldu. 

Şimdi Dördüncü Sanayi Devrimi. Fiziksel ve siber alanlar her boyutta bütünleşiyor: ekonomi, toplumsal yaşam, siyaset… Orta ve üst gelir sahibi kentlilerden oluşan burjuvazinin "değişim aktörü" rolü devam ediyor. Kent ekonomisi ile bütünleşmekte olan tarımsal üreticiler ve dar gelirli çalışan emekçiler de aynı sahnede. İlk anlamı ile burjuvazi olmasalar da, 21. yüzyılda siyasal tercihlerde sınıfsal aidiyet birincil etken değil. Orta sınıfın üretim, tüketim, iş ve sosyal yaşamının fiziksel ve siber alanları toplumun her kesimi ile geçişkenlik içinde. Dolayısı ile geleceği belirleyecek eğilimlerin analizinde burjuvazi tanımının yelpazesi geniş ve çok boyutlu.

Ayrıca, gelir seviyelerine, geçim kaynaklarının kamu veya özel sektör olmasına ve tüketim tarzlarına göre de değişik katmanları var burjuvazinin. Demokratik dünyanın, hatta dünyanın en geniş sosyal grubu söz konusu. Bu nedenle de demokrasiler çetin bir yenilenme sınavı içinde. Çünkü, başta ABD olmak üzere son otuz yılda gelir dağılımı dengeleri tüm batı demokrasilerinde ve de otoriterlikten demokrasiye geçiş ülkelerinde bozuldu. Düşük gelir seviyelerinden üst orta gelire hareketlilik azaldı. İşsizlik, gençlerin işsizliği, uzun süreli işsizlik gibi sorunlar bir çok ülkede kronikleşti. Milli gelirden en varlıklı yüzde birlik kesimin aldığı pay hızla yükseldi.  Bunun üzerine küresel finansal kriz, enflasyon, enerji fiyatları, tarihin en kalabalık ve hızlı göç dalgaları, Covid-19 pandemisi ve savaşlar eklenince Batı demokrasilerinde burjuvazinin demokrasi zemini çözülmeye başladı. 

Küreselleşme, teknoloji ve göçmenler kaynaklı tehdit algılarının geçim dertlerine karıştığı "ötekiler" korkusu siyasal kutuplaşmaları tetikliyor. Merkez sağ ve sol siyaset alanı daralırken, aradan Trump, Orban, Le Pen gibi siyasetçiler sıyrılabiliyor. Putin modeli lider hayranlığı, karşıtı olduğu Batı ülkelerinden bazı kesimlerden tezahürat alabiliyor. Özgürlükler ve ekonomik ortamın tek parti denetiminde olduğu Çin, yetenek yönetimi ve halk için en iyisini düşünen devlet gibi temalara dayalı "uyumlu toplum" modelinin dünyada kabul görebileceğini ümit edebiliyor. Gezegenin en kalabalık demokrasisi Hindistan'da olduğu gibi, bir çok ülkede özgürlükleri kısıtlayıcı politikalar, güvelik, milliyet, din ve dış güçler gibi gerekçelerle meşru kılınabiliyor. Sonuçta güçlü veya zayıf, tüm demokrasilerde demagojinin, dezenformasyonun ve kimlikçi siyasetin alanı genişliyor.

Diğer yandan, otoriter rejim ülkelerinde, özellikle Çin'de küreselleşmenin ticaret ve yatırım bolluğu toplumları değiştirdi. Yoksulluktan çıkan, orta sınıflaşan yüz milyonlarca insan şimdilik doğrudan demokrasi hedeflemeseler de, daha iyi yönetim, etkin politikalar,  temiz doğa ve kalıcı refah talep ediyorlar. Daha da ötesi için, kendi iç dinamikleri, karmaşık kültürel özellikleri ve teknolojik değişimlerin sosyal izdüşümlerinin yanı sıra, demokratik dünyanın mevcut ekonomi ve dış politika sorunlarında olası düzelmeler de etkili olacak.

Bir süre daha seçmenler ve siyasetçiler değişim ile muhafazakarlık, özgürlükler ile güvenlik,  ekonomik büyüme ile sosyal adalet ve uluslararası dayanışma sistemleri ile içine dönük ekonomi modelleri arasında bocalamaya devam edecek. Makro-ekonomik istikrar, sosyal ilerleme, iklim değişikliği ve dijital dönüşüm politikalarının orta vadeli verimlilik hesapları ile, seçim evrelerinin kısa sürede toplumu memnun edecek icraat gerekleri arasında senkronizasyon kolay değil. 

Önümüzdeki dönemde kentsoylular bir sınıf mücadelesi verecek sosyal ve finansal bütünlükte değiller. Zaten artık kalkınmış veya hızlı kalınan ülkelerde herkes geniş anlamı ile burjuva veya burjuvalaşma sürecinde. Aristokrasi veya ruhban sınıfı önemsiz. Yeni mücadele farklı. Otoriterleşen rejimlerin çıkar ağlarında veya liberal demokrasilerin bozulan sosyal dokularında oligarklaşan, "güç" uğruna dayandıkları toplumları zayıflatan kesimlere karşı mücadele gereği keskinleşiyor. 

Bu süreçte genel burjuvazi kavramına ait iki sosyal grup denklemleri belirleyecek: 

- Birinci grubun ağırlığı demokrasiler için önemli olan nicelik:  son yıllarda ekonomik gücü eriyenlerin, riskte olanların, dışlananların, hakları yenenlerin, değişim gereğinin bilincinde olanların ve gençlerin kitlesel hareket enerjisi. 

- İkinci grup ise, finansal, sosyal veya entelektüel açılardan niteliksel gücü yüksek kesimler. Daha iyi bir demokrasi için etkili olabilme bilinçleri, eylemleri ve etkileri önemli. Dezenformasyona ve aşırı popülist siyasetçilere karşı durmak yetmiyor. Tutarlı politikalar gerek. Gelir dağılımı, yargı reformu, eğitim, iş piyasaları, finansal piyasalar, güvenlik, yolsuzluklar, göçmenlerin sosyal entegrasyonu ve gençlik gibi alanlarda orta vadeli yapısal reformlar ile kısa sürede devreye girecek icraat eşzamanlı başlamalı. 

Sanayi devrimleri burjuvazinin toplumsal rolünü hep yukarıya çekti. Fakat artık mevcut kapitalist sistem kendi yarattığı demokrasiyi ve uygarlığın gezegen doğası ile uyumlu yaşamını tehdit eder hâle geldi. Şimdi son sanayi devrimi sonrasında daha adaletli bir toplum ve sürdürülebilir kalkınma arayışları ön planda. Uygarlığımızın demokrasi deneyimi artık sanayi devrimleri ötesi bir geleceğe yöneliyor. Burjuva demokrasisi ötesine geçişte de bizzat burjuvazi değişim aktörü olmalı. Orta gelir, orta demokrasi ve orta küresel düzen tuzaklarından çıkışta orta sınıfın rolü belirleyici.

Kitlesel enerji sahibi kesimler ile toplumsal bilinç sahibi seçkinlerin kurtarması gereken bir demokratik dünya var. Bu yüzyılın tarihinin akışı paralel evrenlerde sürmeyebilir. Kavşak yakın. Türkiye de yol ayırımında.

Yazarın Diğer Yazıları

Başkanlık, başkancılık, başkansızlık...

Mesele “başkanlık” veya “başkansızlık” değil, iyi bir anayasal düzen. Toplumun çoğulcu dokusu ve  kaynaklarını kalkınma enerjisine dönüştürebilen akıllı bir anayasal düzen. Aksi yönde gelişen “başkancılık” ise, bir milletin yeteneklerine, basiretine ve onuruna hakarettir. 

Geleceğin harabeleri ve hayalleri

Bu da geçer ya hû. Önemli olan tarihin akışını görebilmek, zamanı hissedebilmek. "Boşlukta bir noktayız, uzayın ve zamanın sonsuzluğunda trilyonlarca galaksi var." Bu doğru. Diğer taraftan, bu gerçek bizi şimdiki zaman ve mekânda etkisiz bir yaşam türüne dönüştürmemeli

"
"