Eskiden yaz geldiğinde gerçekten ülke meseleleri de tatile girerdi. Sanki meclis kapanınca, okullar tatil olunca, adli yıl bitince ülke süt liman olurdu. Kliniğe gelen hastalar azalırdı, böylece insan gibi nasıl çalışıldığını hatırlardık. Tatil planı yapmanın heyecanı, İstanbul’un boşalmasıyla rahatlayan şehirde nefes alabilmek, sıcaklardan şikâyet etme lüksü vs. Yani yaz gibi yazlar da bir çok şey gibi geride kaldı. Sudan köpükten yazılar yazmak isterken olamıyor çünkü gene tarihi olayların yaşandığı günlerden geçiyoruz.
123 gündür aç kalmayı büyük bir iradeyle devam ettiren ve işlerini geri isteyen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için yetkililerden kimse parmağını kıpırdatmıyor. Ve her yazıdan sonra onların nefes aldığı son haftayı yazdığımı düşünüp, ‘bravo, göz göre göre bu iki insanı da öldürdük’ diye yazmaktan korkuyorum. Ama kaçınılmaz sona doğru yokuş aşağı gidiyor gibiyiz. Gene de onlar için umutlarımı korumak istiyorum.
Tarihi değiştirir mi bilmem ama CHP içinde epey değişikliğe, dinamizme sebep olan yürüyüş bugün Maltepe’de taçlanıyor. Adalet istemenin ne kadar önemli olduğunu, 24 gün önce Ankara’dan İstanbul’a 420 kilometrelik mesafeyi yürüyerek kat edeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu ‘biraz geç fark etmedi mi?’ eleştirisi yapmıştım son yazımda. Ve demiştim ki bunu ancak halk sahiplenirse bir anlamı olur. Ve tam da öyle oldu. 24. Gününde İstanbul kortejinde 125 bin kişi yollarda yürümeye devam etti. En önde öyle güzel yürüdü ki Kılıçdaroğlu, ‘artık parti başkanlığından liderliğe yükseldi’ yorumları yapıldı.
Konuyu hiç dağıtmadı. Her röportajında aynı şeyi söyledi, ‘bu adalete ihtiyacı olan herkes için bir yürüyüş, partiler, liderler üstü’. Ve bin şükür ki şiddetin eksik olduğu, özlediğimiz barışçıl bir yürüyüş, yazın en sıcak günlerinde özveriyle tamamlandı. Doğal olarak çok da eleştiri aldı. Bizde eleştiri, hakaret ederek yapılır sanıldığı için bazen sözlerin, protestoların ayarı feci kaçtı ama olsun bu yürüyüş, bu ülkede, bu şartlarda yapılabildi ve içimize umut oldu. Emeği geçen, adımlarını eksik etmeyen, yayınlarıyla, yazılarıyla, videolarıyla bize onlardan haber getiren herkese sonsuz teşekkürler.
Haziran ayı bu ülkede halkın güzel uyanış hareketlerinin, barışçıl bir araya gelişlerinin ayı gibi. Umut veriyor. Temmuz ise sarı sıcak. Geçen sene ayın 15 i tüm dengeleri tarifsiz bozan, bir çok insanın ölmesine sebep olan ve sonrasında yaşananlarla korkunun insanı nasıl aşırı otoriter hale getirdiğini lokma lokma yaşatan karanlıklara soktu bizi. Darbe çok şükür ki başarısızdı. Sonrası ise kızılca kıyametti. Konuyla hiç bir yerinden bağlantısı olmayan bizlere de yaşanan ekonomik krizlerle, OHAL uygulamalarıyla, KHK lar ile dokundu. Dokunacak tabi ki bu bir tür kelebek etkisiydi. Diliyorum ki artık bunlar da son bulacak ve gerçekten ‘daha güzel günler göreceğiz’.
Hala sokaklarda dolaşabiliyor olmak, yazabilmek, hastalarımla mutlu, hüzünlü karmaşık bir çok duyguyu paylaşabilmek, ailemle, dostlarımla kahkahalarla gülüp, omuzlarında ağlayabilmek ve her doğan güne gene de, inadına umut ederek başlamak ve her sağlıklı nefese şükretmek, içinden geçtiğimiz bu zamanlarda en büyük nimet.
Mutlu, umutlu pazarlar.
www.draytunaktan.com