25 Şubat 2016

Tosun Hoca: Kanatlandırıp uçuran bir rüzgârdı...

Terzioğlu, Sabancı Üniversitesi’nin kurucu rektörü olarak hürriyet doğuran bir nizamın mimarı oldu

Sevgili Tosun Terzioğlu’nu kaybettik. Tüm üniversite camiasının ve Türkiye’de ifade özgürlüğüne değer veren herkesin başı sağ olsun.

2009 yılında Tosun Terzioğlu Sabancı Üniversitesi kurucu rektörlüğünden ayrılırken, Sabancı Üniversitesi Dergisi özel sayısında yayınlanan yazımı T24 blog’da yeniden yayınlayarak Tosun Hoca’ya veda etmek istedim.

Sabancı Üniversitesi gibi bir kurumun ilk rektörü olmak, o kurumun kültürünün oluşmasında etkin olmak anlamına geliyor. Tosun Terzioğlu, mütevazılık, dinlemeyi bilmek, yapıcı olmayan tavırlardan ve hiyerarşiden haz etmemek gibi kişisel özelliklerini bu kültürün oluşum sürecine taşıdı. Bu kısa yazıda, onun senelerdir gözlemlediğim bir başka özelliğine dikkat çekmek istiyorum. Bunu yaparken 1930’lar Türkiye’sinde nizam ve hürriyet olguları arasındaki ilişkinin nasıl farklı şekillerde algılandığına ve bu nedenle ortaya çıkan siyasal tartışmalara atıfta bulunacağım.

Yirminci yüzyıl başlarında Türkiye’nin en önemli siyasal düşünürlerinden biri olan Ahmet Ağaoğlu, 1933 yılında Akın (5/6/1933) gazetesinde “Nizamlı Hürriyet” başlıklı bir yazı yazmıştı. Ağaoğlu, bu yazıyı aynı dönemde Recep Peker’in Ülkü dergisinde (sayı 3) yazdığı “Disiplinli Hürriyet” başlıklı bir yazıya verdiği tepki nedeniyle yazmıştı. Ağaoğlu, aynı dönemde Şevket Süreyya Aydemir ile de nizam ve hürriyet olgularını içeren bir tartışmaya girmişti. Kısaca özetlersem, Peker ve Aydemir gibileri, hürriyetin anarşiye yol açabileceğini ve bu nedenle de disiplin altında tutulması gerektiğini vurguluyorlardı. Onlara göre nizamın varlık nedeni hürriyeti denetlemek, başıbozukluğu engellemekti. Oysa, Ağaoğlu’nun üzerinde durduğu nizam düşüncesinin bambaşka bir vurgusu vardı. Ağaoğlu hürriyeti cesaretlendiren, doğuran bir nizamdan söz ediyordu. Ağaoğlu’nun temel meselesi hürriyeti zaptı rapt altına almak değil, onu yaşatacak ve ondan beslenecek bir nizamın kurulmasını sağlamaktı.

Sabancı Üniversitesi’nin kuruluşunda da böylesi bir nizam anlayışı egemen oldu. Tosun Terzioğlu, Sabancı Üniversitesi’nin kurucu rektörü olarak hürriyet doğuran bir nizamın mimarı oldu. Üniversite kurumunu hak ettiği nizam anlayışına kavuşturdu. Ben hürriyeti tetikleyen böylesi bir nizam anlayışını, Tosun Terzioğlu’nun bir konferansta büyük bir cesaretle yaptığı konuşmada çok net görmüştüm. Bizim hürriyetimiz için oradaydı ve orada olduğunu cesaretle göstermekten çekinmemişti. Katılımcıların kanatlarının ardındaki rüzgar gibiydi. Uçabildiysek, cesaretle sorgulamayı becerebildiysek eğer, onun bize verdiği güven sayesindedir.

Sabancı Üniversitesi’nin kurumsal kültüründe akademik özgürlüklere verilen değer Türkiye’de üniversiteler tarihine geçecek önemde bir örnektir. Bu üniversitede kamusal entelektüel olmayı önemseyen ve akademik mecraların dışında da zaman zaman kalem oynatan akademik kadronun arkasında her zaman için -tabiri caiz- ise kapı gibi bir Tosun Terzioğlu vardı. Tosun hoca akademik mükemmeliyete önem verirken, akademisyenlerin kamusal entelektüeller olarak işlevlerine de değer vermeyi ihmal etmedi. Sabancı Üniversitesi gerek akademik kadrosu gerekse de öğrencileri ile toplumsal duyarlılık olgusuna çok önem veren bir üniversite oldu. Öğrencilerimiz toplumsal sorumluluk projelerinde yer alırken, bizler de yaptığımız akademik çalışmaların gündelik yaşamdaki ve siyasetteki yansımaları ile her zaman ilgili olduk.

Bilenler bilir, Tosun bey genelde çok kalabalık ortamları çok sevmez. Sahici sohbetlere daha yakın durur. Teke tek sohbetleri pek lezzetlidir. Bütün o ciddi görüntüsünün arkasında, insanı gözünden yaşlar gelene kadar güldüren ince bir mizah becerisi vardır. Ben onun dünya görüşünde hürriyeti doğuran bir nizam anlayışının, kanatlanıp uçmayı sağlayan bir rüzgarın ipuçlarını hep yakaladım. Tosun Terzioğlu, Sabancı Üniversitesi’nde artık bir efsane olarak anılacak olan rektörlük döneminde, hürriyetleri doğuran bir nizamın mimarı oldu. Umarım bundan sonra bizler de bu anlayışı sürdürebilir ve böylece onun kanatlarının ardındaki rüzgar olmayı becerebiliriz.

(Ekim 2009, SU Dergi)

 

 

 

   

Yazarın Diğer Yazıları

Yaşlılık ve kadınlık; ya da geleceğimiz ve yapay zekâ mı demeli?

Yaşlanmayı teslimiyet değil de bir tür direniş olarak tasvir edebilirsek eğer, belki de o zaman yaşlıları olumsuz ve pasif varlıklar olarak değil de Nazım Hikmet'in ifadesi ile, bir "isyan bayrağı gibi güzel" özneler olarak görebilmenin kapısını da aralayabiliriz

Yeni demir perde

Eski demir perdeyi diktatörlüklerin hüküm sürdüğü ülkeler inşa etmişti. Günümüzdeki yeni demir perdenin mimarları ise demokrasiler

"Çıkış" mümkün mü; çıkanlar nasıl çıktı?

Özgür olmayan, yani demokrasi olmayan otoriter bir rejimde seçimler ile hükümet değişikliği olabilir mi? Sanırım bugünün Türkiye'sinde yanıt bekleyen en önemli sorulardan birisi bu