05 Kasım 2024

10 maddede Amerika seçimleri

Harris’in başkan seçilmesi kadınlar ve azınlıklar adına büyük bir zafer olacakken, Trump'ın seçilmesi Amerika ve dünyanın felaketi olabilir. Bakalım Amerika tercihini hangi adaydan yana kullanacak?

Donald Trump ve Kamala Harris

"Demokrasi, halkın halk tarafından halk için idaresidir.

Kimse kimseyi rızası olmadan yönetemez."

Abraham Lincoln, 1863

Vancouver, Kanada’dan yaptığımız “Amerika’nın Seçimi” özel yayınımıza hoş geldiniz, sayın seyirciler.

Bugün, 5 Kasım 2024. Amerika ve dünya siyaseti açısından tarihi bir gün.

Güne Amerika’nın 16’ıncı Başkanı Abraham Lincoln’un, demokrasi üzerine belki de söylenmiş en güzel sözlerden biri olan, Demokrasi halkın halk tarafından halk için idaresidir” lafını hatırlayarak başlayalım. Son anketlere göre, Demokratik Parti başkan adayı Kamala Harris ile, rakibi Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump arasındaki yarış başa baş ilerliyor. Bazı anketlere göre her iki adayın da yüzde 48’lik bir oy alacağı tahmin edilirken, bazıları Trump’ın, bazıları da Harris’in yüzde 1 farkla yarışı önde bitireceğini öngörüyor. Peki ipi kim göğüsleyecek?

Sevgili izleyiciler, Bugün tüm dünya, Amerika’da halkın, halk tarafından, halk için idaresini, ne yönde kullanacağını merakla takip ediyor. Herhangi bir seçim değil bu. Sandıktan çıkacak sonuç dünyanın kaderini etkileyebilir.

Peki bu seçim neden bu kadar önemli ve sonucu belirleyecek kriterler ne? 10 maddede hatırlayalım:

1. Ukrayna - Rusya Savaşı: Donald Trump, eğer başkanlık koltuğunda kendisi oturuyor olsaydı, bu savaşın hiç çıkmamış olacağını, çıksaydı bile savaşı 24 saat içinde bitirecek nefis bir barış planı olduğunu söyledi ve elbette planın detaylarına girmedi. Putin’le arasını bozmak istemeyen Trump seçilirse, Ukrayna’ya yardımı kesecek. Bu da Ukrayna’nın büyük ihtimalle savaşı kaybetmesi anlamına gelecek.

Kamala Harris, Ukrayna’ya özgürlük savaşında tam destek veriyor ve Avrupa ülkelerinin de Ukrayna’ya verdikleri askeri desteği artırmaları gerektiğini belirtiyor. Geçtiğimiz Eylül ayındaki seçim müzakeresinde Harris şöyle demişti: “Eğer Rusya kazanırsa, Putin Kiev’e çıkacak ve gözünü Avrupa’nın geri kalanına dikecek. En başta da Polonya’ya...”

2. İsrail-Filistin Çatışması: Bu konuda hangi taraf seçilirse seçilsin, çok fark eden bir durum olmayacak gibi gözüküyor. Harris maalesef Ukrayna ve Rusya savaşı konusunda sergilediği net tutumu, İsrail - Filistin çatışması konusunda sergileyemedi. Harris, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te düzenlediği saldırıdan sonra, İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu söyledi. Sonradan, Filistin’de çok fazla masumun öldüğünü ve bu savaşın bir an önce bitmesi gerektiğini belirtse de, başkan yardımcılığı döneminde İsrail’e askeri yardım kesilmedi. Harris bu nedenle, Amerikalı Arapların ve Müslümanların güvenini kaybetti. 2020’da Biden’ı başkan yapan, Michigan’da aldığı Arap Amerikalıların oylarıydı. Bugünkü seçimde Michigan sonucu belirleyen eyaletlerden biri olacak.

Trump, Gazze’ye olan saldırının durması gerektiğini, ancak Netanyahu’nun ne yaptığını bildiğini söylemişti. Son mitinglerinde Arap Amerikalıların oyunu alabilmek için barış vaat etse de, bu vaadi cümle içinde “Gazze ve İsrail”in adını anmadan etti. Bir kısım Amerikalılar “Trump’dan nefret ediyoruz ama soykırımı da desteklemiyoruz” diyerek oy vermemeyi düşünüyor. Bu kişilerin tercihi, seçim sonuçlarını belirleyici etkenlerden biri olacak.

3. Biden enkazı: Trump’ın Harris’e karşı en büyük kozlarından biri -ki bunu Eylül ayındaki müzakerede sık sık dile getirmişti- şu: “Madem her şeye karşı bir çözümün var, başkan yardımcısısın, niye bugüne kadar hiçbirini yapmadın?” Harris, fiziksel ve zihinsel sağlığı her geçen gün kötüye giden Biden’dan neredeyse bir enkaz devraldı. Adaylığı Demokrat Parti seçmenini heyecanlandırsa da, “Benim başkanlığım, Joe Biden yönetiminin bir devamı olmayacak” dese de, kimi Amerikalılara göre Biden’ın gölgesinden sıyrılmayı başaramadı.

 4. Göçmenlik meselesi: Trump, Harris’i, başkan yardımcılığı döneminde, yasadışı göçün arttığı konusunda eleştirerek, şunları söyledi: “ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris göreve geldiğinde, bilinçli olarak sınırlarımızı açtı ve ülke dünyanın dört bir yanından, hapishanelerden ve akıl hastanelerinden gelen göçmenlerin işgaline uğradı. Amerika bir çöplük haline geldi.” Trump, seçimi kazanması halinde 5 Kasım'ı “Amerika'nın Kurtuluş Günü” ilan edecek ve göçmenleri toplu halde sınır dışı edecek.

Harris'in başkan yardımcılığı döneminde, yasadışı sınır geçişleri 2021, 2022 ve 2023'de rekor kırarken, Başkan Biden’ın Haziran ayında iltica başvurularını durduran yasayı çıkartmasından sonra, 2024'de düştü. Kendisi de bir göçmen çocuğu olan Harris’in ılımlı ama kontrollü bir göçmen politikası izlemesi bekleniyor.

5. Kaos: Trump'ın gündeminde, İran gibi düşman gördüğü ülkelerin şehirlerini başlarına yıkmak, dünya liderlerine mafyavari tehditlerde bulunmak, Çin ile bir ticaret savaşına girmek, daha önceki başkanlık döneminde yaptığı gibi, uluslararası anlaşmaları, hukuku ve Birleşmiş Milletler’i hiçe saymak gibi maddeler var. Trump’ın bu saldırgan tavrını seçmenlerinin alkışladığı biliniyor.

Amerikalıların stres içinde sonuçlarını beklediği başkanlık yarışı anket sonuçlarından biri, her iki adayın da yüzde 48.5 oy alacağını öngörüyor (Kaynak: Real Clear Polling)

 6. Trump hüküm giymiş bir suçlu: Herhangi bir politikacıyı “dürüst” diye tanımlamanın zor olduğu günümüz dünyasında Harris, hüküm giymiş bir suçlu olan Trump’a kıyasla daha dürüst bir insan imajı sergiliyor.

Trump, ayak üstü onlarca yalan söyleyebilen, yeni göçmenlerin kedi yediğini iddia edecek kadar, desteksiz atan bir karakter. Bir başkan adayının bu denli yalancı olması, asıl tehlikenin ta kendisi.

7. Kürtaj: Amerikalı muhafazakar Hristiyanların alkış tuttuğu kürtaj yasağı yasası konusunda, Trump yetkiyi eyaletlere bırakacağını, eyaletlerin kararına karışmayacağını, federal bir kürtaj yasağının ise altına imza atmayacağını belirtiyor. Ancak bu konuda kimse Trump’a güvenmiyor.

Harris ise kadınların üreme haklarına saygı duyulması gerektiğini, federal bir kürtaj yasağının bahsinin bile mümkün olmaması gerektiğini savunuyor.

8. İklim Yasası: Trump başkanlığı döneminde, Paris Anlaşması’nın ülke ekonomisine pahalıya patladığını ve globalizmin bir ürünü olduğunu söyleyerek, Paris Anlaşması’ndan çıkmıştı (2017).

Biden hükümetinin belki de en büyük başarısı çevre alanında oldu. Sera gazı emisyonlarını 2030 yılının sonuna kadar, 2005 seviyesinin yüzde 42 altına indirmeyi amaçlayan Enflasyon Azaltma Yasası, Biden döneminde imzalandı. Harris, çocuklarımızın geleceğini güvence altına almak adına Paris Anlaşması’nın önemini defalarca vurguladı.

9. Kadın Başkan meselesi: Trump seçmenleri daha çok göç karşıtı, faşist ve ırkçı, beyaz Amerikalı erkekler. Maalesef bu erkeklerin, bir kadına oy vermesi pek beklenemez.

Demokrat Parti, Kamala Harris’le kadınların, göçmenlerin, beyaz olmayan tüm azınlıkların oyunu garantilemek istiyor. Harris bu seçimi kazanırsa, Amerika’nın ilk kadın, Hint ve Jamaika kökenli, siyahi başkanı olarak müthiş bir başarıya imza atacak.

10. Ekonomi: Trump faiz oranlarını düşüreceğini, yasa dışı göçmenleri sınır dışı ederek emlak piyasasını rahatlatacağını belirtiyor. Harris ise genel olarak hayat pahalılığını azaltmayı, gençlere ilk ev yardımı yapmayı, asgari ücreti yükseltmeyi, emlak piyasasına talebi tekrar artırmayı vaat ediyor. Ekonomi konusunda vaatler bol ve yöntemler farklı olsa da, her iki aday da, enflasyonu aşağı çekme, vergileri düşürme ve ekonomiyi iyileştirme sözü veriyor.

Evet sayın seyirciler, tüm dünyanın gözü, 60’ıncı Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerinde.

Bir tarafta 78 yaşına gelmiş, kadın düşmanı, ırkçı, hüküm giymiş bir suçlu Donald Trump var.

Diğer tarafta  savcı ve avukat, bazı konularda kendinden emin bir tavır sergileyemese de, güler yüzü, sıcak, esprili tavırları ve enerjisiyle Demokrat Parti seçmeninin sempatini kazanan Kamala Harris...

Harris’in başkan seçilmesi kadınlar ve azınlıklar adına büyük bir zafer olacakken, Trump'ın seçilmesi Amerika ve dünyanın felaketi olabilir.

Bakalım Amerika tercihini hangi adaydan yana kullanacak? Türkiye saati ile 6 Kasım sabahı, ipi kimin göğüslediği üç aşağı beş yukarı belli olsa da, resmi sonuçların açıklanması günler, hatta haftalar alabilir. Hep birlikte izleyeceğiz sayın seyirciler...

Ayşe Acar kimdir?

Ayşe Acar 10 Ağustos 1974'de doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra 1996 yılında Sabah Gazetesi'nin reklam departmanında işe başladı. Sonraki yıllarda NTV ve Vatan Gazetesi'nin reklam departmanlarında yönetici olarak çalıştı. 

Kariyerini değiştirmesine yol açan olay, 2004 yılında ikizlerine hamile kalmasıyla gerçekleşti. Yazı işlerindeki arkadaşlarına hamilelik maceralarını anlatırken, kendini hafta sonu eklerinde köşe yazarı olarak buldu. 

Ayşe'nin İkizleri'nin ilk yazısı Vatan Gazetesi'nde 11 Eylül 2004'de yayımlandı ve çocukları Defne ile Ege'nin ilkokula başladığı 2011 yılına kadar sürdü. 

Nisan 2009'da "Anneee! Anne oluyorum!" isimli ilk kitabı yayımlandı. Bu süre zarfında Vatan Gazetesi'nin hafta sonu eklerinde spor, sanat, siyaset, iş, moda dünyasının etkili isimleriyle röportajlar yaptı. 

Ayşe 2017'de, ikizleri ve dört ayaklı çocuğu Mişka ile Kanada'nın Vancouver şehrine göçtü. Kanada'nın iklimine, kültürüne ve farklı bir dilde yaşamaya alışırken ortaya göç sürecinde yaşadığı zorlukları ve düştüğü gülünç durumları esprili bir dille anlattığı ikinci kitabı "Kanadalılaştıramadıklarımızdan mısınız?" (2019-Kara Karga Yayınları) çıktı. 

2019 yılında T24'te Göç Hikâyeleri köşesini yazmaya başladı. Yeniden başlamanın gücünü anlattığı ve Kanada'da yaşam ile ilgili ipuçları verdiği yazıları, birçok yeni göçmen için rehber niteliğinde oldu. 

Ayşe Acar aynı zamanda Oksijen Gazetesi için yurt dışında yaşayan başarılı göçmenlerle röportajlar yapıyor ve Vancouver'da çok dilli kampanyalar yürüten bir reklam ajansında müşteri ilişkilerini yönetiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeşil Defne’m ve Mavi Ege’me mektup

Hayatın inişli çıkışlı yollarında birlikte yürümeye devam edin. Bu dünyaya kutsal Defne ağacı gibi köklenin, Ege Denizi’nin sakin, şifalı sularında yıkanın. Ben her nerede olursam olayım, sizi daima bekliyor, izliyor, destekliyor, alkışlıyor olacağım canlarım. 20’inci yaşınız kutlu olsun

'Bir Gün, 365 Saat'in yönetmeni Eylem Kaftan: Saraybosna gösteriminden sonra bir kadın 20 yıl önce başına gelen olay için polisi aramış

“Bir Gün, 365 Saat” filmi aile içi istismar kurbanı üç genç kızın dayanışmasını ve hukuk mücadelesini anlatıyor. Kızlar kendi hikayelerini kendi oynuyor. İzlerken zorlanıyorsunuz ama filmin sonunda içiniz umutla doluyor. 25 Aralık’ta vizyona girecek olan filmin yönetmeni Eylem Kaftan’la konuştum

Tehlike ölçme radarı: Anksiyete

2024 yılı benim anksiyetemle barıştığım, onu küçük bir çocuk gibi şefkatle sarıp sarmaladığım bir yıl oldu. Boynuma taş bağlanmışcasına düştüğüm karanlık dipten, yunus gibi fırlayarak çıktım. Artık içindeyken, konuya dışarıdan bakabiliyorum. Eskiden içinde sıkışıp kalırdım. Umarım bu yazı içinde sıkışanlara umut olur

"
"