Zihnimde bir karikatür var. Ama çizeri konusunda emin değilim. Turhan Selçuk ile Ferruh Doğan arasında gidip geliyorum. Ya Ferruh Doğan'ın Asrileşen Köy, ya da Turhan Selçuk'un Söz Çizginin albümünde yer alıyordu.
Her iki kitap da elimin altında olmadığı için kesin bilgi veremiyorum. Bulsam bile izinsiz paylaşamayacağım için tarif etmek zorundayım. Karikatürde kara sabana koşulan bir öküz ile traktör karşı karşıya gelmiş, toslaşıyordu.
* * *
Turhan Selçuk da Ferruh Doğan da, "1950 kuşağı" diye anılan karikatürün altın çağının sanatçılarıydı. Hem çizgide hem de anlatımda karikatüre yeni bir boyut getirmişlerdi.
Malum, 1950'li yıllarda sadece karikatürde değil, sayısız alanda büyük dönüşümler yaşandı. Buna "tarımda makineleşme" denilen vaka da dahildir. Vakanın "lokomotif"i de traktördür.
Traktörün Türkiye serüveni için daha önce de sözünü ettiğim 100 sene 100 nesne projesine, Sinan Yıldırmaz'ın makalesine göz atalım.
"... Marshall Planı ile Türkiye'nin ekonomik tercihlerinin yeniden şekillendiği ve Türkiye'nin bu yolla daha tarıma dayalı bir ekonomik kalkınma stratejisini tercih ettiği söylenebilir (...) II. Dünya Savaşı sonrası dönemde, Türkiye'nin Marshall Yardımı üzerinden elde ettiği traktör miktarı daha önce hiçbir dönemde görülmemiş büyüklüğe ulaşmıştır. O dönemde Türkiye tarımında kullanıma girecek yaklaşık kırk bin traktör, üretimin emek yoğun niteliğini de etkileyecek bir düzeydedir..."
Silivri’ye bağlı Akören köyünde traktörler
* * *
Tarımda makineleşme binlerce yıldır kullanılan öküzleri geri plana itti. Yukarıda tarif ettiğim karikatür de onu anlatıyordu.
Lakin dün o "muharebe"den muzaffer çıkan traktör, bugünlerde hafriyat (ve beton) kamyonlarına karşı alan savunması yapmakta. Benim çizimim de onu anlatmaya çalışıyor.
Aslında durumu anlamak için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Madem "İstanbul'a kar yağmadan Türkiye'ye kış gelmez" diyorlar, tarımda kışın geldiğini anlamak için İstanbul köylerine uzanmak yeter de artar bile. Hele bir de bisiklet gibi etrafınızı 360 derece algılamaya müsait bir "gözlem makinesi" ile gittiyseniz...
Eskiden bu köylerdeki değişim ancak mevsimlik hatta yıllık periyotlarla gözlenirdi. "Vay be! Geçen sene bu köyde bu bina yoktu. Nasıl da hızlı dikmişler" derken, şimdi "yahu geçen gün geldiğimizde burada buğday tarlası vardı, hangi arada derede bu siteyi diktiler " demeye başladık.
İstanbul köylerinde öteden beri tarım (ve hayvancılık) yapılır. Buralar bir zamanlar Dersaadet'in besin depolarıydı. Şimdi bütün ihtiyacı karşılamasa bile tarım halen önemli bir kalem. Daha da önemlisi şehri çevreleyen ekolojik kuşak olarak varlığı daha da değerli. İstanbul az biraz temiz hava alıyorsa, bu köyler sayesinde.
Geçen yıl yayımlanan bir kitap konuya dair değerli bilgilerle dolu. Adil Bali'nin derlediği 848 sayfalık Köyleriyle İstanbul, şehrin çeperini tanımak isteyenler için bulunmaz bir kaynak...
Kitapta da belirtildiği gibi İstanbul köylerinde halen tarım yapılıyor. Ama dehşetli bir hızla üstüne gelen rant tehditi altında varlık yokluk mücadelesi veriyor.
Daha üç gün evvel kanola, buğday, ayçiçeği, mısır ekilen tarlalar, şimdi binalarla doluyor. Henüz yapılaşmamış tarlalar ise "SATILIK ARSA" levhalarıyla...
İstanbul köylerinde standart bir manzara: Tarla kenarlarında dikili arsa tabelaları
Üstelik bu yapılaşmanın barınma ihtiyacıyla değil, tamamen rant amaçlı olduğu o kadar ortadaki, herhangi bir analiz zahmetine bile girmeniz gerekmiyor. Şu gördüğünüz tabela mesela... Lafı hiç dolandırmadan-bozuk bir Türkçe'yle de olsa- niyetini beyan ediyor: Arsalarınızı dünya pazarına sunabiliriz.
Celaliye köyünde, tarla kenarında, niyetini gizlemeyen bir tabela
* * *
1950'lerde tarıma dayalı ekonomi modeli, 50 yıl sonra inşaata dayalı büyümeye evrildi. Şüphesiz esas kırılma noktası, 1980'lerde uygulanmaya başlayan neoliberal politikalardı. Sonrası kademe kademe geldi. (Ali Ekber Yıldırım'ın Tarım Dünyası sitesindeki makalesi söz konusu süreci derli toplu özetliyor. Meraklısı için linkini yazının sonuna koydum.)
Şimdi bir taraftan İstanbul'u bekleyen deprem tehlikesi, diğer taraftan onu bahane ederek çıkartılan yeni kentsel dönüşüm yasası, yasadaki "rezerv alan" düzenlemesi, belli ki inşaat kamyonlarının manevra alanını iyice genişletecek.
Distopik Kanal İstanbul hattındaki Baklalı köyünde tarım aletleri
* * *
Biliyorsunuz, Birleşmiş Milletler, 2014'te 5 Aralık'ı Dünya Toprak Günü ilan etti. Geçtiğimiz salı, özellikle devlet katında toprağın "ne kadar mühim, ne kadar mübarek" olduğuna dair beyanlar dillendirildi.
Karikatür gibi: Buğday tarlası bıçak gibi kesilmiş, inşaat başlamış
Ama bizim kulağımız, kimi dinleyeceğini daha iyi bilir... 50 yıl evvel "iki kapılı han"dan çıkıp giden Aşık Veysel'in 1969'da şair Erdoğan Alkan'a söylediklerine kulak verelim:
"Ben öldükten sonra üzerimde otlar bitsin, çiçekler açsın. Taş kapatır, çimento kapatır hiç kimse istifade edemez. Benim toprağım da milletime hizmet etsin. Oradaki biten otlardan koyun yesin et olsun, kuzu yesin süt olsun, arı götürsün bal olsun. Bunun için üstümü kapatmayın diyorum."
Aşık Veysel'in Sivrialan'daki mezarı vasiyetine ne kadar uygun yapıldı, koyun kuzu ondan ne kadar istifade etti, bilemem. Ama böyle giderse İstanbul köylerinde otlayacak koyun kuzu kalmayacak. Ona eminim.
Silivri Büyük Sinekli köyünde beton mikserleri
Ali Ekber Yıldırım'ın makalesi.
Aydan Çelik kimdir?
Aydan Çelik 1966 yılında Gürün'de doğdu.
İstanbul Ünivesitesi'nde İşletme ve İktisat Tarihi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Heykel okudu.
Çizgi film stüdyolarında, reklam ajanslarında, gazetelerde, dergilerde, yayınevlerinde çalıştı.
Erken yaşta bağlandığı bisiklet sporu vesilesiyle Eurosport Türkiye'de konuk yorumcu oldu.
Açık Radyo'da Esra Ertan'la birlikte Şeytan Arabası adında bisiklet programı yaptı.
2006'da Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan Mişli Geçmiş Zaman adını taşıyan karikatür albümü yayımlandı.
Devam eden yıllarda Bi Tur Versene, İstanbul Bisiklet Rehberi ve Bisiklet Manifestosu adında bisiklet temalı üç kitabı okurla buluştu.
2013'te Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun 50. yaşı için "Pardus" adında bir maskot tasarladı.
Toplumsal Tarih, Cyclist Türkiye, Socrates dergileri yayın kurulu üyesi.
Halen çiziyor, yazıyor, bisiklet üstünde çocukluğunu arıyor.
|