Spil Dağı’nın yılkı atları (Fotoğraf: Samed Kunaç)
Türkiye’nin görsel hafızasının önemli isimlerinden Ozan Sağdıç, Ağustos 2015’te #Tarih dergisinde trajikomik bir anı paylaştı.
Hikâye özetle şöyleydi: 12 Eylül döneminde askeri yönetim, Yunanca olduğunu düşündüğü Kapadokya kelimesini yasaklıyor. Onun yerine “Göreme ve Çevresi” denilmesini şart koşuyor. Hatta bu yüzden TRT’de Kapadokya adıyla bir belgesel yayınlanınca, kurumun yöneticileri ağır fırça yiyor.
O sırada Turizm Bakanlığı’na Kapadokya adında bir kitap hazırlayan Sağdıç, durumu öğrenince küçük çaplı bir şaşkınlık yaşıyor, ardından da bir çözüm buluyor. Kapadokya’nın Yunanca değil, Persçe olduğunu ve “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına geldiğini uyduruyor.
Aynen... Kendisi de bu ifadeyi kullanıyor... Uyduruyor!
1981 yılında, Kenan Evren’in katıldığı törende hem bir slayt gösterimi yapıyor hem de Kapadokya kitabı lanse ediliyor.
Kırk küsur yıl önce bir fotoğraf sanatçısının uydurduğu sözcük, memleketin en ünlü galat-ı meşhurlarından biri oluyor ve birçok kaynak kitapta yer alıyor.
Ozan Sağdıç, Aziz Nesin öyküsü kıvamındaki yazısını şöyle bağlıyor:
“Güzel Atlar Ülkesi” tanımını en çok Kapadokya halkı benimsedi. Şimdi çıkıp benim uydurduğunu söylesem “Yok canım biz bunu dedelerimizden duyduk” diyeceklerine eminim (...) “Güzel Atlar Ülkesi” Kapadokya’ya gerçekten yakıştı. Zaten bölgedeki Sultan Sazlığı’nda yılkı atları hâlâ koşturuyorlar. Kapadokya halkı bu yakışıklı sıfatı kullanmayı sürdürsün tabii ama işe Persleri filan karıştırmasınlar.
***
Kapadokya’dan kuş uçuşu 600 kilometre uzaktaki Manisa’daki Spil ise deyim yerindeyse “Güzel Atlar Dağı”dır. 2020 yılında yapılan bir envanter çalışmasına göre dağda yaklaşık 400 yılkı atı bulunuyor.
Yılkı atları, çoğu zaman, artık elden ayaktan düşmüş atların insanlar tarafından “ne halin varsa gör” diye doğaya salındığı canlılar... Abbas Sayar’ın 1970’de yayımlanan Yılkı Atı romanı tam da bunu anlatır. Artık iş görmediği gerekçesiyle doğaya salınan Dorukısrak’ın hayatta kalma mücadelesini okuruz.
Spil’in yılkıları için başka bir anlatı mevcut. Yazılanlar doğruysa, Osmanlı İmparatorluğu’nun “Şehzadeler Şehri”nde, yılkı atları önce doğaya bırakılıyor, doğayla baş edenler ayıklanıyor, sonra da eğitilip şehzadelere veriliyor imiş... İmparatorluk sona erse de atları doğaya salma geleneği devam etmiş.
***
Bugün (26 Nisan) Cuma günü Spil Dağı’na yolu düşenler o güzel atlara eşlik eden başka atlılar görecekler. 21 Nisan’da başlayan 59. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun kraliçe etabı o gün Spil zirvesinde bitecek.
At ile bisiklet arasında derin bir tarihi bağ olduğu bilinir. Bisiklet icat edildiğinde takma adlarından birinin “demir at” olduğunu biliyoruz. İngilizler, halen atın eyeriyle bisikletçinin oturağı için aynı kelimeyi, “saddle”ı kullanıyor. Aynı şekilde, at sürme ile bisiklet sürme eylemi için de aynı kelime, “riding” kullanılıyor.
Geçen sene İtalya’da, Toscana’da, Strade Bianche’de atın biri, Demi Vollering ile yarışmıştı. Spil’de böyle bir şey olur mu, göreceğiz. (Link)
***
Bisiklet yarışlarında en zor etaba “Kraliçe Etap” deniyor. 6 Şubat deprem felaketi yüzünden ekim ayına kaydırılan 58. Tur’un kraliçe etabı Fethiye’deki Babadağ’da bitmişti. Etabı kazanan Kazak sporcu Aleksey Lutsenco, turu da kazanmıştı.
23 Nisan’da koşulan Fethiye-Marmaris etabı birbirinden renkli görüntülere sahne oldu.
(Fotoğraflar: Yücel Çakıroğlu)
Büyük bir sürpriz olmaz ise bu yıl da genel klasman liderini Kraliçeyi ağırlayan Spil belirleyecek.
Kuşadası’ndan yola çıkacak bisikletçiler, yaklaşık 150 km pedal çevirdikten sonra, 15 kilometrelik bir yokuş tırmanacaklar. 1244 metredeki zirveye ilk ulaşan sporcu, yüksek bir olasılıkla evine şampiyon olarak dönecek. (Kesin cevabı 28 Nisan’da İstanbul’da yapılacak son etabın ardından öğreneceğiz.)
Şampiyonu bilmem ama o gün televizyonlar Spil dağında muazzam görüntüler verecek. Ona eminim. Kaçırmayın derim.
Pandemiden hemen önce, hem de bir kış günü, fotoğrafçı arkadaşlarım Samed Kunaç ve Vecihi Özdemir ile yolumuz düşmüştü. Harikaydı!
(Madem önerdik, kanal ve saat verelim. Turkiye Bisiklet Turu hem Eurosport 2 hem de TRT Spor’da canlı olarak yayınlanıyor. Yayınlar 14.30 da başlıyor.)
23 Nisan’da koşulan Fethiye-Marmaris etabı birbirinden renkli görüntülere sahne oldu
Manisa Tarzanı
Spil deyince Manisa Tarzanı Ahmet (Carlak) Bedevi’den söz etmeden geçmek olmaz.
Hakkı Avan ve Mustafa Özkösemen’in birlikte hazırladıkları Manisa Tarzanı Üzerine Yazılar kitabında şöyle bilgiler yer alıyor:1899’da Samarra’da doğan Ahmeddin Carlak, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yakasına iğnelenmiş kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile Manisa’ya geliyor. Belediyede bahçıvan yardımcısı olarak işe alınıyor.
Spil Dağı’nın eteklerindeki Topkale’de her gün saat 12.00’de top patlattığı için lakabı “Topçu Hacı” oluyor.
1934’te şehre gelen ve efsane yüzücü Jony Weismuller’in oynadığı Tarzan filminden sonra Topçu Hacı’nın adı Manisa Tarzanı’na dönüşüyor. O günden sonra hayatını sadece siyah bir şortla sürdürüyor.
Manisa Tarzanı heykeli (Fotoğraf: Samed Kunaç)
Ömrü boyunca kendini, doğanın korunmasına adayan bu derviş kişilik, savaş sonrası perişan olmuş Manisa’nın ayağa kalkmasına, yeniden yeşillenmesine vesile oluyor. 1951’de Manisa’yı ziyaret eden yazar Oğuz Özdeş, onun 60 bin civarında ağaç diktiğini söylüyor.
Zaman içinde ünü, şehrin sınırlarını aşıyor ve bütün Türkiye’nin bildiği bir figüre dönüşüyor. Her yerde haber oluyor, davetlere, resepsiyonlara katılıyor. Ve hiçbirinde onu Tarzan yapan kostümünü değiştirmiyor.
1963’te hayatını kaybettiğinde bütün Manisa’nın katıldığı dev bir cenaze töreni yapılıyor.
Ölümünden otuz yıl sonra, Güzelyurt Mahallesi’ndeki Barış Parkı’na yanındaki çınar ağacı ile birlikte heykeli dikiliyor. Ağacın altındaki mermer kitabede Nâzım Hikmet’in “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür” dizeleri yazılıyor.
Ertesi yıl başrolünde Talat Bulut’un oynadığı Manisa Tarzanı filmi vizyona giriyor.
Hem bisiklet, hem de Manisa Tarzanı, başka bir gezegenimiz olmadığını, kıymetini bilmemiz gerektiğini hatırlatıyor.
Galiba bize de söz dinlemek düşüyor.
***
Bu davet bizim
Yer: İzmir Kitap Fuarı, Kültürpark, Nota Bene Standı (No:53)
Tarih: 27 Nisan17.00-19.00 ve 28 Nisan 14.00-16.00 arası.
İçerik: Taze kitap, imza ve muhabbet.
Yolu düşeni bekleriz.