- 11 Eylül 1973?
31 yaşındaydım, gazeteciydim, evliydim, iki küçük çocuğum vardı. Salvador Allende babamın kuzeniydi, amcamızdı. Annem ile babam ayrıldıktan sonra annemin Peru'dan Şili'ye yerleşmesine yardım etti. Darbeden bir ay önce aile yemeğinde beraberdik. Ekonomiden, sosyal krizden, ayaklanma söylentilerinden konuştuk. "Görevim bitene kadar başkanlıktan ayrılmayacağım" dedi. Olayların arkasında CIA olduğuna emindi. Silahlı kuvvetlerin başına üç ay önce getirdiği Pinochet'e güveniyordu.
Ama 11 Eylül sabahı işe giderken Hava Kuvvetleri'nin Başkanlık Sarayı'na saldırdıklarını gördüm. Ordu demokrasinin sembolüne saldırıyordu. O sesleri hiç unutmadım. Hayatım o anda değiştiğini anladım.
- Aynı gün Latin Amerika'nın seçimle gelen ilk Marksist Devlet Başkanı Allende intihar etti. Ailenizin büyük kısmı kaçtı, siz kaldınız.
Darbenin uzun sürmeyeceğini düşünüyordum. Hapishanelerde yaşanan dehşeti, işkenceyi, cinayetleri tek tük duyuyorduk. Gerilim Pablo Neruda'nın cenazesinde yükseldi. Bir anlamda Allende'nin ve demokrasinin cenazesiydi. Korkuyorduk, ayakta durmaya çalışıyorduk ama 1975'te bir arkadaşım sivil polis çıkınca orada daha fazla kalamayacağımı anladım. Pasaportumu aldım tarifeli uçak ile Venezuela'ya kaçtım. Eşim çocuklarım ile arkamdan geldi. Orada 13 yıl kaldık.
- 50 yıl sonra?
Şili demokratik kimliğini geri kazandı. Hem de şiddete başvurmadan. Vahşet, diktatörlüğün işi oldu. Şili Latin Amerika'nın geri kalanından çok daha müreffeh bir hayat sürüyor. Ancak şimdilerde kutuplaşma artmaya başladı ve yeni bir toplumsal nefret biçimi ortaya çıktı: göçmenlik.
Göçmenlik benim hayatımın da bir parçasıdır. Babamın annemi terk ettiği Peru'da doğdum, sonra büyükbabamla Şili'de yaşamaya başladık. Annem bir diplomat ile evlendi. Sürekli taşındık. Evlilikle ve gazetecilikle Şili'de istikrara kavuştuğumu düşünürken darbe oldu. Kendimi Venezuela'da siyasi mülteci olarak buldum. Sonunda ABD'ye göç ettim. Tabii ki çok şanslıydım ama göçmenliğin ne olduğunu biliyorum o yüzden bu romanda da bir çok kişisel şey var.
Yazmak benim için hep terapi oldu, kızım Paula'yı 29 yaşında kaybedince bir kitabımı ona adadım. Sonra 1996 yılında kızım adına bir vakıf kurdum, amacımız mülteci kız çocuklarına ve kadınlara yardım etmek. Trump'ın politikası yüzenden sınırda annesinden koparılan 7 yaşındaki görme engelli Anita'yı da Vakıf'tan öğrendim.
2018 yılında, eteğine yapışmış 4 yaşındaki erkek kardeşi ile kendilerini bir merkezde bulmuşlar bu iki çocuk, bilmedikleri bir ortam, anlamadıkları bir dil. Bir avukatın ilgilenmesi soncu anne bulunmuş, aile hakim karşısına çıkmış ve sınır dışı edilmişler. Ailenin izini kaybettik.
Mültecilere sınırda bir numara veriliyor ama Anita bir sayı olmak istemiyor. "Rüzgar adımı biliyor" diyor, bir yerlerde birisinin onu aradığını umarak...
Diğeri ise 6 yaşındaki Avusturyalı Samuel. 1938'den 1940'a kadar 10 binden fazla Yahudi çocuğu İngiltere'ye getiren Kindertrasport projesi ile trene bindirilen çocuklardan biri…
- Bunlar biraz da gazetecilik çalışması değil mi?
Gazeteciliği sürdüremediğim için yazar oldum. Yoksulları, hayvanları, çevreyi önemsiyorum. Adalet takıntım var ve sınırlar dram dolu ama bu bir gazetecilik çalışması değil. O mülteci bir gün herkes olabilir, benim başıma gelmez diye arkasına yaslanmasın kimse.
Benim derdim Latin Amerika'da yaşanan felaketin sebebinin ABD olduğunu anlatabilmek, sol hareketleri silahlandırdı ve ortadan kaldırdı, askeri kendine göre eğitti, baskıyı finanse etti.
Bugün göçmenlerden nefret eden Amerika, göçmenlerin yasa dışı yollardan girmesini engellemeye çalışıyor ama başarısız hükümetlerin, yozlaşmış orduların, şiddetin ve çetelerin büyük ölçüde kendisi olduğunu biliyoruz artık.
- Salgını nasıl yaşadınız?
Salgın zamanın kıymetini öğretti, boşa geçirecek zaman yok, gerçek ve önemli şeyler yapmalıyız. Kayıtsızlık bence bir insanlık suçu, herkesin sorununu çözemeyiz ama her zaman kurtarabileceğimiz hayatlar var. Anlamlı olabilmek, benim için daha büyük ödül yok...
Bugüne gelirsek, bence dünya iyiye gidiyor. Öyle olmak zorunda. Ben sırf Avrupa'da 50 milyon insanın evinden koptuğu yıllarda doğdum. Bugün çok farklı bir yerdeyiz. Her şey tekerrür gibi gelse de çok ilerleme var. Kötümser değilim, ama Trump'ın intikam ruhu ile dopdolu bir şekilde dönebilecek olma ihtimali insanda iyimserlik bırakmıyor.
|