07 Mart 2019

Son dönemin Türk pop albümleri: Kadınların kesin üstünlüğü...

En klasik ve en sadık biçimde; yeni çıkan CD’ler

Geçen hafta yazı yazamadım. Hazırlıkları bitmek üzere olan ve çok yakında karşınıza gelecek ‘anılar kitabım’ nedeniyle değil. Yazacak hiçbir film yoktu, olan bir-ikisi de sanki bizden özenle saklanmıştı!..

Onun yerine bol bol albüm dinledim. Yani CD’ler. Şarkıları ‘indirmek’ ya da Spotify vb. listelere bağlanmak gibi şeyleri gençler yapsın! Eski usül ‘plakları’ ise ya benden de yaşlılara, ya da yine ergenlere bırakıyorum!..

Bendeniz oldukça sık D&R’lara ya da Mephisto’lara dalıp yeni çıkan CD’leri edinerek evimde veya arabamda dinlemeyi sürdürüyorum. En klasik ve en sadık biçimde!.. 

Ve en çok da kendi müziğimizde... Gerçi genelde çok zengin arşivime dalıp aktüaliteyi ölümlerle bağlantılı biçimde sürdürmeyi de seviyorum. Örneğin Aznavour öldü, günlerce onu dinledim. Aretha Franklin için de öyle. Müslüm filmi beni onun albümlerine yöneltti. Bohemian Rhapsody ise elbette Queen grubuna...

Deniz Seki’nin sürprizi

Ama yenilerden izlediklerim hemen hep bizden... Biraz geç oldu ama, o iki CD’lik Nino Varon şarkıları enfesti. Onu ve yarattığı müziği yeniden keşfettik (DMC).

Deniz Seki’nin Uzun Hikâye’si ise tam bir sürpriz oldu (Seyhan Müzik). Arada güzel Ahmet Kaya, Sezen Aksu, Ayla Çevik, Şehrazat besteleri olsa da büyük çoğunluğu kendi sözleri ve müziğiyle oluşmuş parçalarda yüksek bir melodi düzeyi vardı. Ve o acı günleri duyarlılıkla yansıtıyordu.    

Necip Celal tangoları

Tangolar hep gözdemdir, öyle de kalacak!.. En çok Papatya ile tanınan büyük usta Necdet Koyutürk, oğlu Erdener Koyutürk’ün bitmeyen tutkusuyla hem radyoda, hem plak piyasasında anılıyor. Ölümünden bunca yıl sonra bile...

Bu arada, bu alandaki ilk büyük isim olan ve ilk Türkçe tangolarımızı besteleyen Necip Celal Andel (veya Antel: bu hâlâ tartışmalı!) enfes bir albümle anıldı: Band-O-Neon/ Tüm Tangoları. Mazi, Ayrılık, Suna, Özleyiş, Benim Şarkım gibi tangoları zengin bir orkestra eşliğinde Besra Alaca Pummer, Seçil İlker, Tanju Yıldırım gibi seslerden dinlemek gerçek bir keyif (AK Müzik)

Şaşırtan ‘girl singer’ler

Son dönemin en ilginç şarkıcıları kadınlardan çıkıyor. Örneğin Ceyl’an Ertem. İster Sezen Aksu, Mabel Matiz, Mehmet Güreli veya Doğulu kardeşlerden alsın… İsterse kendisi bestelesin. Ertem bize taze bir tavır, tam bir söz egemenliği ve bizim musikimizden caza da kayan özgün bir uslup sunuyor: Seni Senin Gibiler Sevsin albümünde (Sony)

 

Yaprak Sayar ise Caz Musikisi (DMC) albümüyle karşımıza geliyor. Ama iddialı ismine rağmen cazla en az ilişkili albümü sunuyor. Selahattin İçli, Dramalı Hasan, Rıza Tevfik, Erol Sayan gibi besteciler. Veya Sarı Gelin, Yemenimin Oyası, Gel Ey Denizin Nazlı Kızı gibi halka mal olmuş şarkılar. Hepsi Baki Duyarlar imzalı düzenlemelerle karşımızda. Ama Yaprak’ınki öylesine ‘yanık bir ses’ ki!.. Cazla  barışması mümkün değil. O isim olmasa belki daha rahat dinlenebilirdi.

 

İki usta kadın şarkıcı

Beni en çok şaşırtanları sona bıraktım. Biri yine bir ‘girl singer’. Jülide Özçelik. Nefes adlı albümünde (NZ Müzik) Özdemir Erdoğan, Neşet Ertaş, Yıldırım Gürses besteleriyle daha az bilinen birkaç bestecinin ya da kendi söz veya müzik çabasının katkıları var. Hepsi Cem Tuncer’in nefis düzenlemeleri ve yetenekli bir müzisyen grubuyla belli bir senteze ulaşıyor ve kulaklarımızı okşuyorlar.

Gelelim iki farklı çabaya. Ebru Gündeş son albümü Aşık’ta (Blue Music/ Emre Müzik) özellikle Gökhan Tepe’nin bestelerine sığınıyor. Biraz da Ahmet Enes, Yıldız Tilbe ve başkalarına. Ve çokluk Erhan Bayrak veya Taşkın Sabah’ın düzenlemelerine...

Ama onun belki asıl şansı, söz yazarı olarak Şebnem Sungur’la buluşması olmuş. Öylesine uyumlu bir grup oluşturmuşlar ki....Örneğin ilk parça Gidiniz, benim son dönemde dinlediğim en güzel şarkı. Bir müzikalite, bir mizah,  bir duygu zirvesi. Kalabalık bir orkestra şarkıları tül gibi sarıyor. Ve sonunda alaturka’dan arabesk’e, Türk pop’undan caza uzanan bir kimlik ortaya çıkıyor. Bravo!..

Sinatra’ya Türkiye’den armağan

Ve de sonuncusu. Bu kez Esra Zeynep Yücel’in İngilizce albümü Dear Frank- Tribute to Frank Sinatra (DMC).  Her şeyiyle dışarda (ABD’de) hazırlanmış albüm, ölümsüz Sinatra’nın 10 seçme klasiğini yorumluyor. Çok işinin ehli bir orkestra eşliğinde, uzun tutulmuş aranjmanlar ve kusursuz, ayrıca da kişisel bir yorumla. Dünyada onu böylesine yorumlayacak kadın şarkıcı azdır. Dinlemesi bana büyük keyif verdi. Albümün kendisiyse hepimize onur vermeli. 

Tek bir itirazım var: Şarkılardan L.O.V.E. benim bildiğim ünlü bir Nat King Cole klasiği. Ve Sinatra bunu hiç söylemedi. Acaba yanılıyor muyum?

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

"
"