17 Mayıs 2014

Patricia Highsmith’den uyarlama

Sonuç olarak, vakit geçirten, ama en soylu Highsmith uyarlamalarının gerisinde kalan bir film.

OCAK AYININ İKİ YÜZÜ

(The Two Faces of January)

Yönetim ve senaryo: Hossein Amini

Görüntü: Marcel Zyskind

Müzik: Alberto İglesias

Oyuncular: Viggo Mortensen, Kirsten Dunst, Oscar İsaac, David Warshofsky, Daisy Bevan, Yiğit Özşener, Nikos Mavrakis, Ozan Taş/ Amerikan filmi.

Unutulmaz polisiye yazarı Patricia Highsmith’in bir uyarlaması, benim için her zaman çekicidir. Sayısız romanını okuduğum kadın yazarın psikolojik ağırlıklı gerilim romanları, benim için çağdaş kara filmler için sonsuz bir esin kaynağıdır.

Ve gayet iyi uyarlamalar da yapılagelmiştir. Daha 1950’lerde Hitchcock’un ünlü Trendeki Yabancılar’ından başlayarak, yıllar boyu Rene Clement’ın Kızgın Güneş, Wenders’in Amerikalı Arkadaş, Deville’in Derin Sular, Chabrol’un Baykuşun Sesi, Minghella’nın Yetenekli Bay Ripley, Cavani’nin Ripley’in Oyunu gibi unutulmaz filmler. TV yapımlarıyla birlikte 40’a akın uyarlama...

Bu romanı, özellikle Jude, Shangai, Drive, 47 Ronin gibi filmlerdeki senaryo yazarlığıyla büyük ilgi çeken Hossein Amini’nin eline düşmüş. Yazarın ilk (uzun) filmi. Anlatılan, 1960’ların başlarında geçen bir gerilim. Yunanistan’da öğrendiği yerel dilin de katkısıyla rehberlik yapan genç Amerikalı Rydal, bir Atina turunda gizemli bir Amerikalı çiftle tanışır.

Sonradan tam bir dolandırıcı olduğu ortaya çıkan ve bu yüzden peşinde bir polisin olduğu Chester MacFerland ve eşi, biraz daha genç gözüken sarışın Collette. Genç adam, özellikle kadına karşı duyduğu ilgiyle çifte yaklaşır. Ama tipik bir uzo ve sirtaki gecesinin sonunda bulduğu, bir cesetten kurtulmaya çalışan Chester’e zoraki yardım ve daha sonra hepsini İstanbul’a atan bir macera zinciridir.

Film anlaşılan yazarın görece olarak alçakgönüllü bir romanının izini sürüyor.  Böyle diyorum, çünkü aslında filmin çok derinleştirilememiş karakterlerinin ve yeterince ilginç kılınamamış kahramanlarının suçunu tümüyle Amini’ye atmak kolay değil.

Sinemaseverlerin çok iyi tanıdığı kendine özgü ve iyi oyuncu Viggo Mortensen, uçarı kadın rollerine özel bir röliyef katmayı hep becermiş “İstanbul dostu” Kirsten Dunst ve de Body of Lies, Sucker Punch, Drive, The Bourne Legacy, İnside Llewyn Davis gibi filmlerle tanıdığımız Guatemala kökenli oyuncu Oscar İsaac, kusursuz oynuyorlar. Önce Atina’nın, sonlara doğru kısa bir süre İstanbul’un (biraz karanlık!) bir dekor olarak kullanımlarıysa ilginç.

Yine de film çok yükseklere çıkamıyor. Eksik olan birşeyler var: Chester’in belirsiz kalan gizeminden kadın karakterin çok çabuk ortadan kaybolmasına, entrikanın görece yüzeyselliğinden gerilimin yetersizliğine... Bu arada Yiğit Özşener’in farkına varamadığımı da itiraf ederim!...

Sonuç olarak, vakit geçirten, ama en soylu Highsmith uyarlamalarının gerisinde kalan bir film.               

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ülkemizdeki dinle laiklik arasındaki bitmeyen savaş üzerine

Ben bu filmi hayli sevdim doğrusu... Sonundaki trajik finale karşın... Benim için en ilgi çekici ilişki Ahmet'le Hakan arasında olandı

Türk sporu üzerine belgesel tadında bir deneme

Jeneriğinde yazılı tüm adların -elbette oyuncuları kastediyorum- gerçek sporcular olduğu nadir ve kıymetli bir film... O sporcuların anneleri-babaları ve tüm aile fertleri de öylesine doğal ki, sanki onlar da oyuncu filan değil...

Film yok... Onun yerine, şundan bundan!..

Sevgili gazetem Cumhuriyet tam 100. yılını kutlamış. Cemal Reşit Rey kongre salonunda ve görkemli bir geceyle... ‘Mış’lı konuşuyorum, çünkü tam 27 yılımı verdiğim, bana öğrettiği gazeteciliği, kafama yerleştirdiği tüm ilkelerimi bugün T24’teki barış, hak, adalet, hukuk aramaya çabalayan muhalif yazılarımda kullandığım halde... Evet, tüm bunlara karşın; oradaki birçok ‘dostuma’ rağmen... Belki de ‘düşmanlarım’ buna engel oldu