21 Haziran 2014

Eşcinsel sinemanın yeni ikonu: Tom Çiftlikte

Bu oyun uyarlaması, yoğun biçimde dramatik bir film, iç acıtan bir karışık duygular seli

Tom Çiftlikte
(Tom A La Ferme)
Yönetim ve senaryo: Xavier Dolan
Görüntü: Andre Turpin
Müzik: Gabriel Yared
Oyuncular: Xavier Dolan, Pierre Yves-Cardinal, Lise Roy, Evelyne Brochu, Jacques Lavallee
Kanada filmi

Geçen İstanbul festivalinde benim gözdelerimden (10 filmlik listemde ikinci) bir Kanada filmi sinemalarda. Xavier Dolan denen, 1989 doğumlu (demek ki sadece 25 yaşındaki) harika çocuğun bir filmi. Bundan sonra yaptığı Mommy de son Cannes şenliğinde gösterilip ilgiyle karşılanmıştı.

Harika çocuk dedim... Çünkü genç yaşına karşın Dolan, bu filmin hem yazarı (bir oyundan uyarlamış), hem yapımcısı, hem yönetmeni, hem de baş rolü üstlenmiş. Önceki bir avuç filminde olduğu gibi... Ki onlardan Annemi Öldürdüm ve Hayali Aşklar bizde de oynamıştı. Harika çocuk buna denmez de kime denir?

Üstelik Dolan kısır bir alanda çalışıyor ve açıkça ‘gay’ filmler yapıyor. Sinemanın çok özel bir alanı. Çok özetlemek gerekirse, Hollywood’da eşcinsel yönetmenler hep vardı. Ama çok uzun süre bunu açığa vuramadılar: hele filmlerinde... Örneğin ‘kadın yönetmeni’ diye bilinen George Cukor için bu söylenir.

50’li yıllarda ünlü ‘gay’ yazar Tennessee Williams’dan uyarlanan filmlerin kimilerinde, bu açıkça ya da üstü kapalı biçimde işlendi. 60’ların özgürlüğü içinde önce Avrupa sineması yol gösterdi: Almanya’da Fassbinder’in, İtalya’da Pasolini’nin görkemli filmleriyle... Sonra Andy Warhol veya John Waters’ın ‘camp’ filmleri, Gregg Araki’nin deneyselliği, Todd Haynes, Gus Van Sant veya İspanya’dan Almodovar’ın modern melodramları geldi. İngiltere’den Derek Jarman’ın çok kişisel katkısını da unutmaksızın...

Günümüzde böyle bir sinemanın yeni ikonu, melek yüzlü Kanadalı Xavier Dolan. Bu filmi, bence öncekileri aşan bir etki gücüne ulaşıyor.

Öncelikle de tipik eşcinsel bir dünyaya kendinizi hazırlamanız gerekiyor!...

Birlikte yaşadığı ve nasıl olduğu anlaşılamayan bir kazada ölen genç adamın dul annesini ziyaret etmek için çiftliğe gelen Tom, orada mermerden bir keder heykeline dönmüş kadın ve haşin taşra erkeği pozlarındaki büyük oğulla karşılaşıyor. Anne küçük oğlunun cinsel kimliğini bilmemekte (ya da bilmezden gelmekte), bir kız arkadaşı olduğunu sanmaktadır. Ve bu kız arkadaşın bulunup çiftliğe getirilmesi şarttır. Öte yandan, maço ağabey de içindeki eşcinsel eğilimleri ifşa etmekte gecikmeyecektir.

Bu oyun uyarlaması, yoğun biçimde dramatik bir film, iç acıtan bir karışık duygular seli. Her karakter özenle, olgunlukla çizilmiş. Diyaloglar şiirsel ve hüzünlü. Ve baştan sona süregelen bir gerilim var.

Film boyunca ölen çocuğun hikâyesi hep geri planda kalıyor, diğerlerini deşmek için bir çıkış noktası olmaktan öte gitmiyor. Klasik anlamda bir dramaturji yerine, Tenessee Williams’ı hatırlatan bir tarzda, birden boşanan duygular, bunları taşıyan monologlar ve keskinleşen diyaloglar var. Örneğin ağabeyin şiddete dönük kimliği, ancak finale doğru ortaya çıkan korkunç bir olayla açıklanıyor. Ve filmin sonunda, kimi karakterlerin -başta anne- akibetleri bilinmiyor.

Bu farklı biçimde dramatik film, kuşkusuz kişilikli ve duyarlı bir sanatçıyı işaret ediyor. Ve Dolan, çocuk yüzünün ardındaki yaratıcı güçle yalnızca eşcinsel sinema içinde değil, tüm sinema sanatı içinde izlenmesi gereken bir ikon sanatçı olmaya gidiyor. 

Yazarın Diğer Yazıları

Bir diktatörlükte yaşanmış iç burucu gerçek dramlar

Eunice tutuklanır, en zalim biçimde sorgulanır. Aynı şey sadık hizmetçileri Zeze, hatta sevimli köpekleri Dimpao’nun bile başına gelir; hayvancık ezilir gider... Ve sonunda Eunice, kimi itirazlara rağmen, Sao Paolo’ya göç etmeye karar verir. Artık yol iyice gözükmüştür

Holocaust’un izlerini en yumuşak, ama en acı biçimde anlatmak

Hepimiz değilse de bir bölümümüz Avrupa seyahatlerinde eski toplama kamplarını görmüştür. "Gerçek Acı" filminin belki en ilginç yanı, o korkunç manzaraları hiç göstermeden, bizlere acısını duyurmayı başarmasıdır

Kanada’da çeşitli kültürlerin ve dillerin buluşması

"Evrensel Dil", içerdiği mizah duygusu filme neredeyse bir tutam gerçek-üstücülük bile kazandırıyor. Bu çok değişik filme nasıl ve hangi çerçeveden bakacağınıza bağlı... Kendi adıma hayli özgün buldum

"
"