Enfes bir klasik polisiye/ gotik melodram karışımı
Canavar, İngiliz sinemasından gelen yaman bir sürpriz
CANAVAR X X X X
(Beast)
Yönetim ve senaryo: Michael Pearce Görüntü: Benjamin Cracun Müzik: Jim Williams Oyuncular: Jessie Buckley, Johnny Flynn, Geraldine James, Emily Taeffe, Shannon Tarbett, Owen Fouere, Oliver Maltman
İngiliz filmi
Canavar İngiliz sinemasından gelen yaman bir sürpriz. Ardında BFI- İngiliz Film Enstitüsü’nün bulunması boşuna değil. Benden sinemaseverlere bir tavsiye: bir filmin yapımcıları arasında BFİ varsa, ne yapıp edip görmeye gidin!..
Film Jersey adasında geçiyor ve yazılanlara göre burada 1960’larda yaşanmış gerçek bir polisiye olaydan yola çıkıyor. Ama finali, yine verilen bilgilere göre o olayın gerçek yapısına hiç uymuyormuş!..
Bu kendine özgü gerilim, karşımıza bir aileyi getiriyor. Moll genç ve uyumsuz bir kızdır. Bunamaya başlamış bir baba, son derece otoriter bir anne, evlenmiş ve ikiz bebek bekleyen bir kız kardeş…
Moll sorunlu bir yapıya sahiptir. Lise çağında bir kız arkadaşına saldırıp yaralamıştır. Ve annenin ona karşı güvensizliği, olasılıkla kökenlerini bundan almaktadır.
Ve Moll kendi yaş günü için evlerinde düzenlenen bir partiyi birden terk edip çıkar. Önce tipik bir İngiliz pub’a uğrar, orada tanıştığı bir gençle kıyıya iner. Genç adamın birden ortaya çıkan tecavüz eyleminden onu eli silahlı bir başka genç adam, Pascal kurtaracaktır.
Ve ortaya iki uyumsuzun oluşturduğu bir ikili çıkar. Aile ve çevre baskısına direnen Moll ve hayatını kaçak avcılıkla kazanan avare Pascal (arabası tavşan ölüleriyle doludur!)... İkisi de toplum dışına itilmiş bu iki genç, teselliyi birbirlerinde bulacaklardır.
Ama o sırada bir süre önce başlamış olan cinayetler art arda gelmeye başlar. Öldürülenler hep genç kızlardır. Ve şüpheler birçok nedenden Pascal’a yönelir. Bir de yabancı (Portekizli) bir işçiye...Acaba Pascal gerçek katil olabilir mi?
Film tam İngiliz usulü, gerçek bir gözlem ve sağlam bir kalemle oluşturulmuş son derece inandırıcı karakterlere dayanıyor. Senaryo öylesine ustaca yazılmış ki...Ve yazar-yönetmen bunu gereken tempo ve estetikle perdeye aktarmayı da bilmiş.
Moll karakteri kolay bir karakter değil. İnişleri-çıkışları, sağduyuyla aşırılık arasında gidip gelen tavırları var. İlk kez izlediğimiz Jessie Buckley bu kimliği bir eldiven gibi giymiş sanki... Benzer şeyler ‘tehlikeli yakışıklı’ Pascal’deki Johnny Flynn için de söylenebilir.
Bir tür klasik polisiyeyle gotik melodram karışımı film, ayrıca çok özel bir aşk hikâyesi de sayılabilir. Finali ise hayli sürprizli. Ve gerçek olaylardan esinlenmiş olsa da, yaratıcılarının hayal gücü filme asıl değerini vermiş.
Filmin zirvesi bu: tüm dinlerin ayni biçimde ve benzer ölçüde merhamete, adalete, hoşgörüye, insancıl değerlere önem vermesini tavsiye etme gereği... Orada, pek ‘mümin’ olmasanız da, şapka diyorsunuz!..
Eunice tutuklanır, en zalim biçimde sorgulanır. Aynı şey sadık hizmetçileri Zeze, hatta sevimli köpekleri Dimpao’nun bile başına gelir; hayvancık ezilir gider... Ve sonunda Eunice, kimi itirazlara rağmen, Sao Paolo’ya göç etmeye karar verir. Artık yol iyice gözükmüştür
Hepimiz değilse de bir bölümümüz Avrupa seyahatlerinde eski toplama kamplarını görmüştür. "Gerçek Acı" filminin belki en ilginç yanı, o korkunç manzaraları hiç göstermeden, bizlere acısını duyurmayı başarmasıdır