28 Eylül 2023

Dünyayı silkeleyen bir Türk büyüğünü tanımak

Öykü, bir yerde tam bir büyük aile melodramına dönüşüyor. İyinin çok iyi, kötünün çok kötü olduğu...

HER ŞEYE RAĞMEN

X X ½

(Regardless)

Yönetmen: Erdal Murat Aktaş
Senaryo: Ali Dündar, Coşku Kılıç, Gürhan Özçiftçi
Görüntü: Ahmet Bayar
Müzik: Fahir Atakoğlu
Oyuncular: Erkan Petekkaya, Sinan Akdeniz, Barbara Sotelsek, Rıza Akın, Kaan Kaiser, Aslihan Malbora, Ekin Mert Daymaz, Robert Maaser, Melissa Deger

İDM- Mars Film- Safir- TRT yapımı.

Son derece iddialı bir Türk filmi. Daha doğrusu uluslararası bir yapım: TRT'nin de katkısı olan... Yapım tarihini vermek zor, çünkü 2021'de çekimlere başlanmış, ama çok uzun sürmüş. Birçok nedeni olmalı. Ki biri de Türkiye'nin yanı sıra birçok yerde çekimler yapılmış olması. Başta Almanya; ama ayrıca Majorca adası ya da ABD'de Hollywood gibi... Yapımcılar ayrıca pandemi ve 6 Şubat sonrası depremlerinin de gösterimin gecikmesine neden olduğunu söylüyorlar.

Bu kendine özgü film bizde ve dünyada "Müthiş Türk" diye adlandırılan Adanalı ve iş insanı İlhan Doğan'ın öyküsünü sunuyor. Her şey (ben bu deyişi tek bir sözcük olarak yazarım; ama filmin adı iki sözcüğü ayırmış) kahramanımızın daha üç yaşında Adana'nın bir köyünden Berlin'e gitmesiyle başlamış. Üç kardeşin en küçüğü, parçalanmış bir ailenin tüm ıztırabını yaşamış. İzledikleri Sadri Alışık'lı filmler onları biraz da olsa avutuyor. Hele kimi sahnelerde çocuklarına bir canavar gibi davranan üvey annelerin durumu insanın içini karartıyor. Ve bu ve başka nedenlerle film bir dramdan melodrama kayıyor. Bu aslında kötü bir puan...

İlhan gurbetçi bir işçi çocuğu olarak büyüyor. Çocukların filmde bülbül gibi Almanca konuşması (ya da konuşturulması) çok başarılı. Zamanla İlhan Almanya'da yaygın olan Network Marketing'le tanışıyor. Ve ikili-üçlü guruplardan kalabalıklara dek uzanan biçimde değişik ticari ürünleri satmayı deniyor. Cazibesi sayesinde başarıyor da... Bir tür 'motivasyon koçu' olarak tanınıyor; tüm dünyaya uzanan bir şöhret yolculuğuna çıkıyor. Türkiye'de bile Hülya Avşar, Mustafa Sandal, Beyazıt Öztürk adlarını taşıyan parfümler yapmış.

Ama her başarının bir bedeli vardır. Böylece önce Almanya'da tehditlere, bir diğer deyimiyle 'mobbing'lere uğruyor, suikastlara hedef oluyor. Ve hapse giriyor. Ama sonunda çıkınca, sakin bir hayat için Majorca adasına gidiyor. Sonrasınıysa filmde göreceksiniz.

Filmin uluslararası bir kadrosu var. Bu nedenle -veya konusu dolayısıyla- birkaç dil birden konuşuluyor: Türkçe, İngilizce ve Almanca başta... İlhan'ı çocukluğunun dışında iki oyuncu oynuyor: farklı yaşlarını sunan... İlk gençliğini Sinan Akdeniz, orta yaşlılığını Erkan Petekkaya... Geçişin hayli inandırıcı olduğu söylenebilir. Babada ise değerli oyucu Rıza Akın var. Ve o inatçı, dik başlı, zalim babayı çok iyi oynuyor.

Filmin kadınları da ilginç. Maddi manevi yaralı olan Melahat'i Aslıhan Malbora gayet iyi canlandırıyor. İlhan'ın onunla hayli gecikmiş, ama sıkı bir seks yapması hoş bir bölüm... Farklı ülkelerden gelmiş oyuncularsa çoğu birer iş kadını olan o karakterlere hayat vermişler.

Filmi canlı bir anlatımla, akıcı bir kurguyla çekilmiş. Ama elbette kusursuz değil. Bu ünlü bir isim olsa da (Fahir Atakoğlu) hiç durmayan çılgın bir müzik eşliğinde anlatılan öykü, bir yerde tam bir büyük aile melodramına dönüşüyor. İyinin çok iyi, kötünün çok kötü olduğu... Bir yerde edilen "O bir Türk" lafı, bizlere ulusça hoş bir kompliman elbette... Hele kahramanımız asıl annesini tam 36 yıl sonra bulmanın sevincini yaşarken, kadının şeker hastalığından cızlamı çekmesi... Nasıl bir dram...

Sonuç olarak, kurduğu Network Marketing şirketiyle 150 milyon insanı beslediği yazılıp çizilen bu insanı bu filmle tanımak ilginç. Ve filmi görmeye değer kılıyor. Ayrıca filmin şu günlerde büyük bir dünya turuna (özellikle Türk ve İslam dünyasında) çıkacağı haberini de ekleyeyim.


Yarın: KURU OTLAR ÜSTÜNE 

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan... " sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak 2022'de Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar, onu tamamlayan Övgüler, Yergiler, Atışmalar ise 2023'de çıktı. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kaderin elinde sönüp giden bir şarkıcının dramı

Özellikle müzikseverler için kaçırılmaması gereken filmlerden...

Tenis, rekabet, cinsellik ve eşcinsellik

Filmin cinsellikle eşcinselliği birleştirdiği, giderek sinemada sporla seksi inceliklerle sunan filmlerin başına geçtiği açık