16 Eylül 2018

Çok özgün olayım derken çuvallayan bir film

Gizem denen o kurulması zor ve hassas atmosfer, öyle yılan gibi dolambaçlı, birçok yöne giden ve gereksiz uzatmalarla dolu bir üslupla elde edilemez

 

           KÜÇÜK BİR RİCA   X  ½
           (A Simple Favor)

Yönetmen: Paul Feig
Senaryo: Jessica Charzer
Görüntü: John Schwartzman
Müzik: Theodore Shapiro
Oyuncular: Anna Kendrick, Blake Lively, Henry Golding, İan Ho, Joshua Satine, Glenda Braganza, Andrew Rannels, Jean Smart

Amerikan filmi

 

 

Film son derece zeki ve esprili gözükmeye çalışan, ama gevezeliğiyle insanı yoran bir senaryoya dayanıyor. O da Darcey Bell adlı kadın yazarın romanından uyarlanmış. Yazarı, senaryo yazarı ve asıl kahramanları kadın olan filmin kadın seyirci için bir proje olduğu besbelli.

Film kendi TV programına sahip olup orada hanım seyirciye ilginç olmaya çalışan şeyler sunan bir blog yazarının öyküsünü anlatıyor. Eşini yitirmiş, bir çocuk sahibi Stephanie, günün birinde Emily adlı bir kadınla tanışıp dost oluyor. Her şeyiyle farklı, hatta kendisine 180 derece zıt bir kadın: upuzun boylu, alımlı, makyajlı, iyi giyim-kuşamlı, haşin, alaycı, utanmaz konuşmalar yapıp küfürler eden ve kendinden son derece emin gözüken bir kadın.

Bir büyük şirkette çalışıyor. Ama son derece özgür biçimde... Özgürlüğü patronuna ters düşüp sert davranmaya dek varıyor!.. Stephanie’nin önünde eşiyle adeta bir seks gösterisi yapıp büyük aşklarını görselleştiren kocası Sean Townsend de hikâyenin bir diğer kahramanı.

Ama günün birinde Emily birden kayboluyor. Ve bulunamıyor. Stephanie de hemen konuyu TV ekranına taşıyıp seyircinin ilgisini istiyor. Ama uzun zaman sonra kadının cesedi bulunuyor, bir ırmağın yanı başında... Katil aşık koca mıdır? Yoksa bambaşka biri mi?      

Son günlerde art arda izlediğimiz iki filmden Canavar ne kadar özgün ve sürükleyici ise, benzer temalara sahip Küçük Bir Rica da o denli abartılmış, temelsiz ve amaçsız gözüküyor. Kitabı bilmiyorum, ama tipik bir çok-satan mantığını yansıttığı kesin... Bu da hep hafif ve zekice komediler yönetmiş Paul Feig için aslında iyi bir malzeme.

Ama olmamış. Feig’in işin içine bolca komedi ögesini sanki boca etmesi filmin lehine işlemiyor. Gizem denen o kurulması zor ve hassas atmosfer, öyle yılan gibi dolambaçlı, birçok yöne giden ve gereksiz uzatmalarla dolu bir üslupla elde edilemez.

Bu filmde böyle olmuş. Onca viraj ve onca laf, seyirciyi avucunun içine almak yerine sanki itiyor. Ve filmin zaten aşırı uzun olan 117 dakikalık süresini daha da uzun gösteriyor. 

Bende son günlerin en düş kırıklığı yaratan filmi. Görmeseniz de olur.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kürt sorunu üzerine eski bir yazım

Her gün gözünü ölüm haberleriyle açan bir toplumda, bizim şehitlerimizin onlu sayılarda, onların ölümlerininse yüzlü sayılarda olmasını bize bir teselli diye sunuyorsunuz. Yarın onlarınkiler binlere, bizimkilerse yüzlere tırmandığında da aynı şeyi mi yapacaksınız?

Popüler bir Marvel serisinin sonuncu filmi

Venom: Son Dans filminde aile, üstün zekâ canavarları yener. Böylece filmin bu bölümleri biraz komediye kayar. Kara komedi de denilebilecek...

Atamızın biraz gölgede kalmış bir yanını keşfetmek

Ertan Saban belki Mustafa Kemal’i en iyi canlandıran oyuncumuz olmayabilir. Ama ona öylesine bir canlılık, öylesine bir ‘halkın içinden olma’ özelliği getirir ki... Helal olsun!.. Sanki Ata’mızı bizlere farklı bir boyutla, daha da sevdirir

"
"