25 Mayıs 2019

Bir Doğu masalına tam bir Hollywood bakışı

Kimi doğru seçimlere karşın film aşırı ABD damgası taşıyor

 

ALADDİN    X  X  X

Yönetmen: Guy Ritchie
Senaryo: John August, Guy Ritchie
Görüntü: Alan Stewart
Müzik: Alan Menken
Oyuncular: Will Smith, Mena Massoud, Naomi Scott, Marwan Kenzari, Navid Negahban, Nasim Pedrad, Billy Magnussen, Numan Acar

Walt Disney yapımı

Alaadin’in sihirli lambası, bizlere ünlü 1001 Gece Masalları’ndan gelen, o doğu edebiyatının ve kültürünün en ünlü eserlerinden biridir: hemen hepimizin çocukluğunda öğrendiği...Ve canlandırma (animasyon) denen alanın ilk kurucusu ve yıllar boyu tek sahibi (şimdilerde herkes yapıyor!) Disney firmasının görece olarak geç bir tarihte, 1992’de çok başarılı bulunan bir animasyonla perdeye getirdiği...

Bu yeni uyarlama öncelikle tamamen animasyon değil. Tersine, kalabalık bir oyuncu kadrosundan destek alıyor. Ama animasyon yine de var: Özellikle o her daim gözüken işlevsel maymun Abu, görkemli kaplan, geveze papağan gibi motiflerle...

Ve hemen söyleyelim: gerçek insanlarla bu yaratılmış hayvan figürlerinin perdede hiç aksamayan, tersine son derece doğal gözüken bir birlikteliği var.

Böylece eski bir Doğu kenti olan Agrabah’ta, kalabalık meydanların sevimli hırsızı Aladdin’i (bize göre Alaaddin) tanıyoruz. Yanından hiç ayırmadığı maymunu Abu’yla zenginleri soyuyor, çaldıklarını satıyor. Ama arada yoksulları ve çocukları da koruyor. Sanki bir Doğu Robin Hood’u.

Ve arada çok güzel bir kızla karşılaşıyor. Onun, yani Jasmine’in (bizim için Yasemin) aslında bir prenses, yani sultanın kızı olduğunu anlaması gecikmiyor.

Olaylar hırsız Aladdin’i Prens Ali kılığına sokuyor. Ve sultanın yerini almak isteyen hırslı vezir Jafar’la –yani Cafer- amansız bir savaşıma giriyor. Bu arada, masallardaki ünlü ‘sihirli lamba’ ve ondan çıkan Cin olayı da var. O da yerini alıyor ve patırtı başlıyor.

Batı’nın Doğu kültürüne, özellikle de 1001 Gece Masalları’na yaklaşımı hep ve sıkça olmuştur. Ama çokluk Hollywood’dan gelen bu yaklaşımlar, hep olayın aşırı Amerikanlaştırılmasıyla sonuçlanmıştır. Belki tek istisnası İtalyan ustası Pasolini’nin  ünlü Masallar Üçlemesi’nin 1001 Gece Masalları bölümü olmak üzere. (Diğerleri Decameron ve Canterbury Öyküleri idi.)   

Burada da öyle oluyor. Ve kimi doğru seçimlere karşın (en başta Alaadin’i oynayan Mısır kökenli Mena Massoud olmak üzere) film aşırı ABD damgası taşıyor. Öncelikle müzikal haline getirilmiş olmasıyla: eski bir müzikal çeşitlemeye eklenmiş yeni şarkıların da çok hoş olmasına ve ölçülü biçimde kullanılmasına karşın...

Ayrıca dekor olduğu sırıtan Agrabah kentinin hali ne?.. Hele uzaktan görünüşü... Biz ne Bağdat’lar, ne Şam’lar gördük... Buradaki yapaylık hiç inandırıcı değil.

Üstelik prenses Yasemin’in aşırı güçlü ve kararlı hali de o dönemden çok sanki “me-too” eylemlerine tanık olmuş zamanımızın kadına bakışının eseri!.. 

Neyse... O kadar insafsız olmayalım. Örneğin o ‘uçan halı’nın ne denli iyi kullanıldığı gözden kaçacak gibi mi?  

Ayrıca Alan Stewart’ın görüntüleri, Alan Menken’in müziği gayet doyurucu. Lambadan Çıkan Cin’de Will Smith dört başı mamur bir kompozisyon çiziyor. Yasemin’de Naomi Scott, Cafer’de Marwan Kenzari, Sultan’da Navid Negahban, Dalia’da Nasim Pedrad, Prens Anders’te Billy Magnussen, Hakim’de Numan Acar gayet inandırıcı kişilikler yaratıyorlar.

Ve film oldukça geniş bir yaş kesimine sesleniyor.  Daha ne istenir?..

Truva Müzesi hakkında

Ayvalık yazılarım belli bir ilgi gördü, yanıtlar aldım. Bunlardan birini burada vermek istiyorum: Belki bir yararı olur diyerek...

“Atilla Bey, merhaba,

Ben New York'ta yaşayan ve müzede (American Museum of Natural History) çalışan bir arkeologum. T24'te yeni Truva Müzesi hakkında yazdığınız yazıyı keyifle okudum Bir süre önce yeni müzenin websitesine bakarken, İngilizce web sitesine de göz attım ve gördüklerime inanamadım.

Belli ki çeviriyi İngilizce bilmeyen birisi yapmış (ya da google usülü çeviri); çünkü inanılmaz kötü. Türkiye için tam bir rezalet. Bir kaç ay önce New York TC Konsolosluğunu arayıp Kültür Ataşesi ile konuşayım dedim, ama bir yıldır o ataşe yokmuş! Konuyu şikayet ettim, ama belli ki hiçbir şey yapılmamış.  

Bu konuyu sizin de bilginiz olsun diye gönderiyorum, belki bir yarar olur.  

Teşekkürler, saygılar.

S. A.”,

Bugün Balat’tayım

Bugün (Cumartesi) saat 14.00’den itibaren Balat’taki Balat  Kültür Evi’nde olacak ve sinema üzerine konuşup kitap imzalayacağım. Yolunuz düşerse beklerim....

Adres: Vodina Caddesi, 39-41.  Tel: 0545 531 00 57

Yazarın Diğer Yazıları

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

"
"