22 Kasım 2013

Marakeş, Amanpour ve Haber Yayıncılığının Zirvesinden Notlar…

Kazablanka üzerinden Marakeş’e gitmek üzere uçağa bindiğimiz o sabah nasıl bir altı günün bizi beklediğini bilemezdik tabii. İstanbul Bilgi Üniversitesi Televizyon Haberciliği ve Programcılığı bölümünden iki öğrenci, bir araştırma görevlisi ve iki idari görevli hoca olarak aslında ufak bir gruptuk ama çantamızdaki 5 dakikalık filmimizin etkisinin devasa olacağına inancımız tamdı.

Kazablanka üzerinden Marakeş’e gitmek üzere uçağa bindiğimiz o sabah nasıl bir altı günün bizi beklediğini bilemezdik tabii. İstanbul Bilgi Üniversitesi Televizyon Haberciliği ve Programcılığı bölümünden iki öğrenci, bir araştırma görevlisi ve iki idari görevli hoca olarak aslında ufak bir gruptuk ama çantamızdaki 5 dakikalık filmimizin etkisinin devasa olacağına inancımız tamdı.

Avrupa Yayın Birliği (EBU) tarafından organize edilen NewsXchange konferansına gidiyorduk. Bu etkinliğin adı konferans diye geçse de aslında dev uluslararası bir haber yayıncılığı zirvesi. Her yıl farklı kentlerde yapılan ve 500 kadar dünyanın en üst düzeydeki TV haber kanallarının yöneticileri, gazeteciler, sunucular, blogcular, prodüksiyon şirket kurucularının buluşup fikir alışverişinde bulunduğu sektörel bir etkinlik. Bir nevi habercilerin Davos’u. İyi güzel de peki sizin orda işiniz ne diyeceksiniz. Haklısınız. Bu yıl ilk kez dünyadan sadece iki medya okulu öğrencilerini davet edip gazeteciliğin geleceği üzerine ortak bir sunum yapma fikri ortaya atılmış. ABD’den çok önemli gazetecilik okulu Missouri School of Journalism ve Türkiye’den de İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü bu iş için öncü okullar seçildi. Bu yolculuğa çıkmadan 1,5 ay önce İstanbul’a yerleşmiş olan ve organizasyonun ikinci ismi İngiliz Sam Dubberley ile her hafta buluşulup, hazırlıklar yapıldı, öğrenciler seçildi ve Türkiye’de gazeteciliğin durumu ve geleceği üzerine öğrencilerin çektiği film her hafta yeniden ve yeniden kurgulandı, her kare üzerinde uzun uzun tartışıldı. Marakeş’teki organizasyon ekibiyle düzinelerce e-posta yazışması yapıldı. Çok ciddi bir etkinliğe gittiğimizi daha o zaman anlamaya başlamıştık.

Bu yılın açılış konuşmacısı CNN’in küresel ekran yüzü Christiane Amanpour’du. Türk öğrenciler onu bizler gibi ne Bosna’dan, ne Körfez savaşından, ne o dönemde Irak Savaşı yandaşlığından, ne de devlet adamlarıyla yaptığı sayısız önemli röportajdan anımsıyorlardı. Onların hafızasına kazınan Amanpour imgesi, kendi hayatlarına en çok dokunandı. Geçtiğimiz Haziran’da programa telefonla katılan Başbakan’ın Dışişleri Başdanışmanı İbrahim Kalın, soruların hiçbirine yanıt vermeyip nefes almadan hükümet propagandası yapınca Amanpour, onu pek çok gencin gözünde kahraman haline getiriveren o cümleyi sarfetmiş ve Kalın’ı yayından alıvermişti: “Sir, the show is over”. (Beğefendi, şov sona erdi!) Bu cümledeki “show” kelimesinin “program” değil de “gösteri” anlamına geldiği öylesine açıktı ki. Politikacılar önünde el pençe divan duran ve korkudan soru soramayan ülkemiz gazeteci modelinden yılmış pek çok kişi için unutulmaz bir andı bu.

Amanpour açılış konuşmasında çok kısa da olsa Gezi olaylarına değindi. “Beni Türk medyasının soramadığı soruları politikacılarına sorduğum için alkışlayan insanlar olduğunu biliyorum ancak en az onlar kadar büyük bir kitle de benim hapiste olmamı istiyor. Bunu da biliyorum” dedi. Amanpour Yunanistan’da yerle bir olan kamu yayıncılığından tutun Sri Lanka’da öldürülen gazetecilere, Obama’nın haberciler için nasıl bir düş kırıklığı olduğundan, Suriye’deki zor gazetecilik koşullarına kadar uzanan son derece etkileyici bir konuşma yaptı. Dev salondaki delegelerle birlikte adeta nefes bile almadan dinledik onu. Yitirdiği gazeteci dostlarından ve sosyal medyanın kurumsallaşmış haberciliğin yerini tutamayacağından, free-lance çalışan muhabirlerin zor koşullarına ve patronların öncelikle gazeteciye yatırım yapmaları gerektiğine kadar okullarda gösterilmesi gereken çarpıcı bir konuşmaydı. Elinde ne önceden hazırlanmış bir metin ne de baktığı bir prompter vardı.

Oysa diğer bütün oturumlar tam bir gün boyunca saniye saniye programlandı. Her oturum için en az bir kere prova yapıldı. Oscar ödül töreni gibi kimin nereden sahneye çıkacağı, nerede duracağı, kaç dakika kaç saniyede konuşmayı toparlayacağı tekrar tekrar çalışıldı. Bizim gibi panellerde lafı uzatmaya bayılan akademisyenler için bunu görmek bile ilginç bir deneyimdi doğrusu.

Sözün özü NewsXchange hepimiz için muhteşem bir deneyim oldu. Burada her birini yazsak T24’de yazı dizisi olur. Bu arada öğrencilerimizin minik çarpıcı filmi ummadığımız kadar ses getirdi. Bizler ise kısa bir süre dünyanın yayıncılık zirvesinde farklı atölye çalışmalarıyla, panellerle, film gösterimleriyle bambaşka bir evrende yaşadık, Marakeş’in büyüleyici egzotik atmosferini ise hiç saymıyorum bile… Önümüzdeki yıl NewsXchange buluşması Prag’da. Kimbilir, belki ona da katılırız..ç.

Yazarın Diğer Yazıları

Medyanın diplerine iki kişisel yolculuk: 5Ne 1Kim ve Abluka

Bu kitapların her ikisi de medyada yaşanan onca kötü uygulamanın ve bundan sorumlu insanların isimlerinin kayda geçmesi için değerli

İnternette sansürün daralan kıskacı

Yeni düzenleme, Bakana ve TİB Başkanına internet sitesini erişime engelleme yetkisi veriyor