…
"… sana yaklaşmak ne mümkünyabani otlardan dikenli dallardan...” (Göksel/Yabani Otlar)
İnsanoğlunun kendine ulaşması neden zordur bu kadar? İnsan nasıluzaklaşır kendinden? Hiç mi fark etmez/fark edemez bu durumu?
Fark ettiğinde de neden, ‘dur’ demez/diyemez bu gidişe?
Ve neden bu yüzden kendi kalbini kendi kırar ilk önce...
Korku…
Neden korkar insan kendi sesini duymaktan? Kendi güzel sesini oysaki…
Yalnız kaldığında, kendi kulağına fısıldadıkları neden hoşuna gitmez insanın? Neden illaki kalabalıklara karışır? Gerçi karışsa da illaki yalnızdır…
İnsan ne olmaya çalışır da bir türlü kendi olamaz?
…
Yara bere içindeyiz…
Yara bere içinde kanayan onlarca insan gelip geçiyor sanki oturduğum pencerenin önünden…
Yaşam, arada kendini kaybetmiş, eline aldığı cam kırığını oradan oraya var gücüyle savururken bedenimize de gelişigüzelçizikler atıyor adeta…
Böyle düşündüğümde hep, sevgili hocam, fotoğrafçı Yalçın Çıdamlı’nınyaptığı, ‘Kanayan’ isimli çalışması geliyor aklıma…
Otobüs durağında, yolda, markette, hastane koridorlarında, evde, her yerde kanayan onlarca insan…
Ve biz duygularımızla yüzleşmedikçe sanki daha da açılıyor, daha da çok kanıyoryaralarımız…
‘Yaşıyorsak kesikler alacağız haliyle’ diyorum büyüdükçe…
Bir tek ölüler dolaşmaz meydanlarda, bir tek onlara değmez yaşamın attığı kesikler…
Ve aslında önemli olan da kanayan yaralarımızakendi ellerimizle pansuman yapabilme becerisini gösterebilmek değil midirşu hayatta?
Şanslıysak eğer dostlarımız, sevdiklerimiz yanımızda…
Belki de hepsi bu kadarcık işte diyorum…
…
Yalçın Çıdamlı’nın, ‘Kanayan’ isimli fotoğraf çalışması için tıklayın...