31 Aralık 2024

İyi olmanın da bedeli: İş yerinde mobbing

İyi olmanın ödülü bazen mobbing olabilir. Özellikle yaratıcı ve özgüvenli bireyler, hız ve rekabetin kutsandığı iş dünyasında kolaylıkla yıldırma politikalarının hedefi hâline gelebiliyor

Hayatımız boyunca kabul görmek adına “iyi” olmaya programlanıyoruz. İyi evlat, iyi öğrenci, iyi arkadaş, iyi sevgili ve tabii ki iyi çalışan. Ancak, araştırmalar iş yerinde “iyi” olmanın her zaman bir ödül getirmediğini, bazen “mobbinge uğramak gibi” ağır bir bedel ödettiğini gösteriyor.

Mobbing, “iş yerinde bir kişiye yönelik sistematik psikolojik şiddet” olarak tanımlanıyor. Amaç, kişinin işlevsiz hâle getirilmesi ve nihayetinde işten ayrılmaya zorlanması. Araştırmalar çoğunlukla yaratıcı ve çalışkan bireylerin, mobbinge en çok uğrayan hedefler olduğunu gösteriyor. Başarı, güven ve farklılık, bazı iş yerlerinde iş birliğini değil, düşmanlığı tetikliyor. Bu da hayatın her alanında giderek yayılan “vasatın egemenliği”ne dair düşündürücü bir tabloyu gözler önüne seriyor.

Bir düşünün, pencereden izleyerek sabah işe beş dakika geç geldiğinizi raporlayan yönetici, e-postalarınızı izinsiz paylaşan bir iş arkadaşı ya da toplantılarda sizi küçük düşüren bir patron. Bunlar kulağa tanıdık geliyorsa, mobbing tehlikesi altında olabilirsiniz. Çünkü mobbing mağdurları genellikle yaşadıkları haksızlıkları ilk başta anlamlandıramıyor, hatta kendilerini suçlama eğiliminde oluyor. Oysaki süreç, çoğu zaman sistemli bir planın parçası.

Mobbingin kökenleri ve evrimi

Mobbing kavramı ilk kez 1960’larda bir zoolog tarafından hayvan davranışlarını tanımlamak için kullanıldı. Daha sonra, kapitalizmin şahlandığı 1990’larda psikiyatrist Heinz Leymann iş yerindeki davranış biçimlerini açıklamak için kullanınca popülerlik kazandı. Leymann, mobbingi “Bir veya daha fazla kişi tarafından başlatılan ve mobbing nedeniyle çaresizlik içinde bulunan bir kişiye sistematik şekilde yapılan etikten yoksun, düşmanca iletişim” olarak tanımlarken, genellikle özgüvenli, bağımsız düşünen, yaptığı işten emin olduğu için kendini beğendirmek zorunda hissetmeyen ve işinde başarılı bireylerin hedef alındığını vurguladı.

Fransız psikiyatrist Marie-France Hirigoyen de mobbingin yıkıcı doğasına dikkat çekiyor: “Görünüşte zararsız kelimeler, ipuçları ya da sessizlikler ile bir insanı istikrarsızlaştırmak ve hatta yok etmek mümkündür.” Bu tüyler ürpertici tespit, mobbingin sadece açık düşmanlıkla değil ince ve sinsice yöntemlerle uygulandığını da ortaya koyuyor.

Yine sosyolog Kenneth Westhues, güçlü bir karakterin mobbingi durdurabileceğini söylüyor. Kıdemli çalışanlar, yöneticiler ve insan kaynakları biriminin sorunu gidermekte etkileyici olabileceğini ifade ediyor.

Nedir mobbing?

Mobbingin oluşabilmesi için şiddet dilini içeren davranışların en az haftada bir kez tekrarlanması, altı ay boyunca süreklilik göstermesi, dozunun giderek artması, duygusal hayatı yıkması, katılım olmasa bile sessiz kalan tanıkların bulunması ve kendini savunamayan kişilere uygulanması gibi kriterler gerekli. Sonunda kişi kendisini yardıma muhtaç hisseder ve tanımı bu kadar kolay yapılsa da süreç bazen yaşamı sonlandırmaya varacak kadar yıkıcı olabilir.

Mobbing uygulayıcılarını yalnızca ‘kötü’ insanlar olarak görmek ise yanıltıcı. Normalde iyiliksever, hatta çevresindekiler tarafından ‘iyilik perisi’ olarak tanımlanan biri bile belirli nedenlerle mobbing uygulayıcısı hâline gelebilir. Bu, mobbingin bireysel bir kötü niyetten ziyade sistematik bir sorun olduğunun altını çiziyor. Araştırmalar, özellikle akademi dünyasının mobbing üreten kurumların başında geldiğini ve birçok çalışanın en azından mobbing tanığı olarak bu süreçte ‘saldıran’ statüsünde suç ortağı olarak yer aldığını ortaya koyuyor.

Türkiye’de mobbing ve yasal süreçler

Türkiye’de mobbing, ilk kez 2006 yılında bir yargı kararında tanımlandı ve o tarihten bu yana artan sayıda dava ile gündemdeki yerini koruyor. İş yerlerinde mobbing, yalnızca bireylerin psikolojisini değil, aynı zamanda iş barışını da bozarak toplumsal bir sorun hâline geliyor. Mobbing mağdurları, uğradıkları haksızlık karşısında genellikle çaresiz hissettikleri için haklarını aramakta zorlanıyor.

Mobbing davalarının mali yükü oldukça yüksek ve sonuç alındığında mağdurlar, kendilerine şiddet uygulayanlarla çalışmaya devam etmek zorunda kalabiliyor. Ancak kim, kendisine işkence eden biriyle aynı ortamda çalışmaya devam edebilir ki?

Mobbing mağdurlarına öneriler

Araştırmalar, mobbinge uğrayan kişilerin en başta uğradıkları haksızlıklara anlam veremediğini gösteriyor. Bu nedenle mağdur, ilk başta kendisini sorgulayıcı bir psikolojiye giriyor. İlk hamle olarak mobbingi yapan kişi ya da kişilerle konuşma eğiliminde bulunuyor. Ama dikkat, mobbing yapan kişi, size mobbing yapmayı bile isteye tercih ettiği için onu kararından döndürmeniz mümkün değil.

Müzisyen ve akademisyen Ian Pace, mobbing mağdurlarına şu önerilerde bulunuyor:

- Mobbing yapan birini mantıklı düşünmeye ikna etmeye çalışmayın. Onlar kendi taraflarını seçmişlerdir ve değişmeleri imkânsızdır.

- Güvendiğiniz birisi yoksa baş başa görüşmelerden kaçının.

- Kiminle konuştuğunuza dikkat edin. Bilgileriniz başkaları ile paylaşılabilir.

- İnsan kaynakları biriminin genellikle yönetim için çalıştığını unutmayın.

- Daha önce yardım ettiğiniz kişilerden karşılık beklemeyin. Hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

- Sizin haklılığınıza dair görüş bildirecek iş arkadaşlarınızın çoğunluktan ziyade istisna olduğunu unutmayın.

- Baskıya dayanabilmek için yakınlarınızdan destek alın, ancak bu yükü yalnızca bir kişiye yüklemeyin.

Evet, bu notlar mobbing mağdurları için el kitabı niteliğinde.

Mobbing çok yaygın

Mobbing, günümüz iş dünyasının yaygın ama yeterince konuşulmayan pandemisi. Akademiden özel sektöre, pek çok alanda karşımıza çıkıyor ve etkileri yalnızca bireylerle sınırlı değil toplumsal dokuyu da zedeliyor. Alınan önlemler, kişisel farkındalıklar ya da etik değerler önüne geçemiyor.

Peki mobbingi bu kadar yaygın kılan sadece kapitalizmin rekabetçi doğası mı? Acaba değişen dünyanın yetişemediğimiz hızında değerlerin giderek silinerek insan olmanın demode olduğuna zorla bizi ikna etmeye çabalayan sistemin bir oyunu mu? Durumu oluşturan birden fazla neden olduğunu biliyoruz. Bu zehirli davranış biçimi, insanlık değerlerini aşındıran bir kültürün ürünü.

Bu dosyada Türkiye’de mobbingin yaygınlaşma nedenlerini ve çözüm yollarını tartışmak için çeşitli isimler ile bir araya geldik. Oyuncular Sendikası Başkanı Zuhal Olcay, sanatçı Meltem Cumbul, Prof. Dr. Gökhan Bozkurt, Prof. Dr. Taner Özbenli, Eğitim-Sen Temsilcisi Eylem Özlem Ergüven, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nadir Arıcan, Mobbing ile Mücadele Derneği Başkanı İlhan İşman, psikolog Hilal Aydın Özcan ve avukat Gülcan Kartal’ın görüşleriyle, bu görünmez düşmana karşı nasıl bir mücadele verilebileceğini tartışıyoruz.

Unutmayın, mobbing yalnızca mağdurların değil, toplumun tamamının sorunu. Çözüm için dayanışma ve farkındalık ile mücadelede etmek bu sarmaldan çıkmanın en güçlü yolu.


YARIN: Zuhal Olcay, gösteri dünyasında mobbingi anlatıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Prof. Dr. Gökhan Bozkurt: Doçentlik kadrom 10 yıl boyunca verilmedi, gerekçesiz bekletildim

Türkiye’nin en başarılı beyin cerrahlarından olan Prof. Dr. Gökhan Bozkurt, akademik hayatta maruz kaldığı mobbingi ve bu zorlu sürecin yaşamındaki derin izlerini anlatıyor

Meltem Cumbul: İşsiz bırakılarak cezalandırıldım!

Eski Oyuncular Sendikası Başkanı olan Meltem Cumbul, sektörün görünmeyen yüzünü ve kendi deneyimlerini anlattı: Mobbing ailede başlıyor, setlerde devam ediyor. Dayanışma olmadan bu sorunların üstesinden gelmek mümkün değil…

Zuhal Olcay: Oyunculukta tahmin ettiğinizden daha sert mobbing var

Oyuncular Sendikası Başkanı Zuhal Olcay, sahnenin parlak ışıkları ardında oyuncuların karşılaştığı mobbing gerçeğini çarpıcı bir açıklıkla anlatıyor: “Bu sektörde mobbing, oyuncunun kariyerini kontrol etmek için bir araç olarak kullanılıyor…”

"
"