Mizah, her zaman işe yarar. Yeri geldiğinde insanı güldürür, bir isyanı başlatır ya da insanı melankolinin puslu sularına bırakır. Mizahın sözü hiç bitmez. Onu eşsiz kılan, yaratımındaki zeka ve vicdanın her tür baskıya rağmen dile gelmesidir. O sözler zamanın ruhunu ortaya çıkarır. Zaman zaman seviyesizliğin elinde hunharca aşındırılsa da endişeye hiç gerek yoktur. Zira ince ve güzel mizahın yaratanı, anlatanı ve dinleyeni hep vardır.
Gırgır ekibi
Mizahın insanı yaratıcı kıldığını biliyoruz, peki ya dayanıklı hale getirmesine ne demeli? Guardian'da bir yazar, arkadaşının Mali'deki iş gezisi esnasında, otelinin militanlarca baskına uğradığını yazdı. Üst katlardaki odasında kendini kilitleyerek saklanan arkadaşı, o tehlikeli bekleyiş sürecinde yazarla mesajlaşır. Buraya kadar her şey çok ciddi. Ancak mesajların içeriği şöyle:
- "Burada işler biraz gergin. Biraz İngiliz mizahı var mı?"
- "Mini barı kullandın mı? Muhtemelen senden ücret almazlar."
Sonuçta adam, militanların esir aldıkları 170 kişiden 20'sini öldürdüğü bir çatışma ortamında üç saat boyunca mizah sayesinde sakin kalmayı başarır. Kısacası, herkesi en olmadık anda gülümsetip nefes almasını sağlayan bir espri mutlaka vardır.
1978 yılından bir kare
Türkiye'nin mizah tarihine baktığımızda Gırgır dergisinin çok önemli bir kilometre taşı olduğunu görürüz. Hatta mizah yayıncılığı tarihini Gırgır öncesi ve sonrası olarak ele almak işimizi kolaylaştırır. Bu tarihsel bakışla bir sosyoloji diplomasına gerek kalmadan toplumu ve değişimini "kabaca" anlamak mümkündür.
Gırgır ilk olarak 1971 yılının şubat ayında kendisi de çizer çocuğu olan Haldun Simavi'nin sahibi olduğu gazetelerden, önce Günaydın sonra Gün gazetesinde okurlarıyla buluştu. Elbette efsane isim Oğuz Aral, o köşenin yaratıcısı ve çizeriydi. Adalet Partisi iktidarda, Süleyman Demirel Başbakan ve 12 Mart Muhtırası kapıdaydı. Hâl böyle olunca sayfada bolca Demirel ve güncel siyaset karikatürleri yer aldı.
Gırgır'ın enflasyon yorumu
Kısa bir süre sonra Oğuz Aral'ın Haldun Simavi ile atışması sonucu Gırgır, 1972 yılında bir dergi olarak yayımlanmaya başladı. İsim hakkı ile dergi arşivinin 1989 yılında satılmasına dek Oğuz Aral yönetiminde yaşadı. Gırgır ülkenin en büyük medya kuruluşunun kanatları altında palazlandı. Bu durum ona açık ara konfor ve bilinirlik sağladı. Satış rakamları okurları tarafından da çok sevildiğini ispatladı. Kimilerince tartışılsa da herkesi çok da benzeri olmayan bir hikâyeye ortak etti.
Ucuz, hafif ve keyif verici
Gırgır öncesinde yazı ağırlıklı olan mizah yayıncılığını görürüz. Oğuz Aral'ın karikatür ağırlıklı formatı ise kitlelerin ilgisini daha fazla çekmeyi başardı. Yazılar, yerini insanların gülümseyerek okudukları geniş bant çizgilere ve çizgi romanlara bıraktı. Çizerler, karikatürlerindeki kişileri tıpkı okurları gibi yaşayan insanlara dönüştürdü. Bu buluşma o kadar güçlü bir etki yarattı ki, İstanbul'da cuma, taşrada ise pazar günleri toplu taşıma araçları, kahveler ve evler sarıya boyandı! Heyecanla ve bir vapur seferi süresince okunup tüketildi. Ucuz, hafif ve keyif vericiydi.
Oğuz Aral Hürriyet'teki odasında
Mizahın renginin uzun süre sarı olmasının nedeni Oğuz Aral'ın yaratıcı zekâsı ve maharetleriydi. Gırgır'dan geçen onlarca çizer, insanlığın en önemli kültür araçlarından olan mizahı, ince uçlu kalemlerle hayattan alıp hayata zerk etti. Böylece güçlendi, kitleselleşti.
Gırgır mizah dergisi olarak insanlara keyif verirken kendi içinde o kadar eğlenceli olmayan süreçler de yaşadı. Oğuz Aral'ın yetiştirdiği genç çizerler bazen dergiye sığamadı ve yuvadan ayrılıp başka dergiler kurdu. Gidenlerin bir kısmı geri döndü, bir kısmı ise kendi yollarında yürüdü. Ortaya rengarenk, çeşit çeşit dergiler çıktı.
Oğuz Aral'ın Utanmaz Adam Köşesi
Gırgır'ın bir okul olduğu konusunda herkes hemfikir. Aral, Antik Yunan agoralarındaki gibi insanları topladı, onlara söz hakkı verdi. Çizerlerini okurlarından seçti. Bildiği her şeyi onlarla paylaştı. Oğuz Aral'ın Gırgır anayasasında, güldürmeyi; herhangi bir kişiye, duyguya ya da duruma hakaret etmeden başarmak vardı. Cinsellik, inançlar ya da bedensel dezavantajlar, her zaman sakınılarak işlenen konular oldu. Ve elbette Türkiye'nin çalkantılı dönemlerinde, dünyanın her yerindeki muhalif mizah dergileri gibi yasaklamalarla tanıştı.
Gırgır için "mahalle dergisi" tanımı sıklıkla yapılır. Türkiye'de kentlerin henüz tam anlamıyla modernleşmediği o dönemlerde mahalle mizahını kullanması bu yüzdendi. Dönemin adeta erken ve ilkel sosyal medyası olarak yaygınlaştı. Yaklaşık haftalık 500 bin tirajıyla, milyonlarca okura şimdilerde masum sayılabilecek bir anlayışla karikatürler sundu.
Gırgır'dan bir sayfa
Gırgır, "Oğuz Aral olmasa olmayacak bir dergi" dersek yanlış olmaz. Aral, insani ve başarılı yönetici özellikleriyle 10'lu yaşlarındaki gençlere el veren, yüreklendiren, onların Türkiye'nin en yaratıcı çizerleri, sanatçıları olması için yol açan bir isimdi.
Üzerinden geçen yaklaşık yarım asıra rağmen Türkiye mizahında önemli yer tutan Gırgır'a tanıklarıyla bakmak keyifli olacağı için dergi bünyesinde çalışmış Ergün Gündüz, Mevhibe Turay, Gani Müjde, Mehmet Çağçağ, Birol Bayram, Kemal Gökhan Gürses ve Gülay Batur ile konuştuk. Dosyada yer alan Levent Cantek ise Gırgır ve Türkiye'de mizah üzerine kitapları olan önemli bir yazar, görüşleri başka bir açıdan ufuk açıcı.
Evet, üzerine daha pek çok şey söylenebilecek Gırgır'ı ve Oğuz Aral'ı belli bir çerçevede ele aldık. Hem de yolu Gırgır'dan geçmiş tüm isimlere selam yollayarak. Herkesin hâlâ Gırgır çizeriymiş gibi ilk günkü heyecanla konuştuğu bu dizide yakın tarihe bakmaya devam ediyoruz. Gülümseyin!
Yarın: Ergün Gündüz anlatıyor.