Normalde bu hafta Danıştay'ın kuruluş yıldönümü (10 Mayıs) dolayısıyla Danıştay ve idari yargı hakkında yazacaktım.
Ama nedense içimden gelmedi son anda. Bir süre mensubu da olduğum kurum ve geldiği nokta hakkında yazmaya içim elvermedi.
Onun yerine mutluluğun sırrını vermeyi tercih ettim! Kendim mutsuz olmaktansa bari insanları mutlu edeyim dedim.
Hem belki Bayram öncesi herkese iyi de gelir!
Yazar Stephen Covey, Hawai'nin ıssız bir adasında küçük bir halk kütüphanesinde eline geçen eski bir kitapta şöyle bir ibareye rastlar:
"Etki ve tepki arasında çok küçük bir boşluk anı vardır; işte mutluluğun kaynağı o küçük boşluk anını iyi değerlendirmektedir."
Covey, yazarının ismini bile hatırlamadığı bu eski kitaptaki sözü sonradan bir biçimde tekrar hatırlar ve bu sözcükten hareketle kişisel gelişim danışmanlığı şirketi kurarak ve kitaplar yazarak zengin olur.
Gerçekten de gündelik yaşamda diğer insanlarla (eş, çocuk, ebeveyn, kardeş, akraba, arkadaş, iş çevresi, komşular, diğer insanlar vs.) sürekli bir etkileşim ve iletişim halindeyiz. Bu kapsamda ya diğer insanlardan gelen ya da sizin tarafınızdan diğer insanlara yöneltilen "etkiler" ve bu etkilere verilen "tepkiler" ile muhatabız.
Mutsuzluğun kökeninde genellikle işte bu etkilere verilen tepkilerin gerek uslubunun gerek içeriğinin iyi ayarlanamaması olgusu yatar.
Mutlu olmanın yolu ise insanın diğer insanlarla etkileşim ve iletişiminde etki ve tepkiyi doğru ayarlayabilmesindedir.
Bu ayarlamada yol gösterici olan en önemli faktör ise adı unutulan o eski yazarın reçetesidir:
Etki ile tepki arasındaki o küçücük boşluk anını iyi değerlendirebilmek.
Covey, bu değerlendirmenin en iyi nasıl yapılabileceğini somutlaştırmak adına bir dizi alışkanlık edinme önerilerinde bulunuyor.
Bu önerilerden bence en dikkat çekici olanı şu:
"Reaktif" olmayıp "proaktif" olmak. Yani tepkilerde yıkıcı değil yapıcı olmak.
Bunu yaparken de her zaman vicdanının sesini dinlemek.
Madame de Stael'in dediği gibi:
"Vicdanın sesi o kadar hafiftir ki, daha yoğun sesler onu kolayca bastırabilir; fakat o kadar berraktır ki, başka sesler ile karıştırılması mümkün değildir."
Proaktif olmanın ön koşullarından biri de önyargılı olmamak.
Önyargının etkisi hakkında ABD'de yaşanmış şu örnek ilginçtir:
Bir ortaokulun iki sınıfından birinde çoğunluk, öğretmenlerin "işe yaramaz" diye düşündükleri haylaz ve çalışkan olmayanlardan oluşuyor. Diğer sınıf ise çoğunluğu çalışkanlardan. Aynı öğretmenler gelmesine rağmen iki sınıf arasında başarı düzeyinde bariz fark var.
Sene başında her iki sınıfa da bir tür IQ testi yapılıyor. Büyük fark olmasa da testte aslında çalışkan sınıfın ortalaması haylaz sınıfa göre biraz daha yüksek çıkıyor. Test sonuçları öğrencilerle paylaşılmıyor, sadece öğretmenlere veriliyor. Fakat sonuçlarda bir karışıklık oluyor ve öğretmenlere verilen sonuçlarda haylaz sınıfın sonuçları ile çalışkan sınıfın sonuçları yer değiştiriyor.
Öğretmenler şaşırıyor. Haylaz sınıfın IQ ortalamasının çalışkan sınıftan daha yüksek olduğunu görmek öğretmenlerin o sınıfa olan bakış açısını değiştiriyor ve öğrencilere olan yaklaşımları çok farklılaşıyor.
Sonuçta yıl sonunda haylaz sınıfın başarısı çalışkan sınıfın üstüne bile çıkıyor.
Baştaki hatanın sonradan fark edilmesi üzerine bu örnek psikoloji ve eğitim biliminde kullanılan referans bir örnek oluyor.
Sonuçta Covey, bu verilerden hareket ederek insanın "mutlu" olması ile "etkili" olması arasında bir korelasyon ve paralellik kuruyor. İnsanın yaşamda etkili olmadan mutlu da olamayacağını ileri sürüyor.
Etkili olmanın formülü ise herkesin kendisine bir "kazan-kazan" sistemi kurabilmesi. Bunun anlamı, insanlararası etkileşim ve iletişimde "hem ben kazanayım hem de sen kazan" diyebilmek. Bunun yolları da yukarıdaki proaktif olma ve vicdanın sesini dinleme gibi formüllerde gizli.
Bunun alternatifleri ise, "kazan-kaybet" yani "ben kazanayım sen kaybet" çözümü; "kaybet-kazan" yani "varsın ben kaybedeyim yeter ki sen kazan" çözümü ve "kaybet-kaybet" yani "varsın her ikimiz de kaybedelim" formülü. Bunlarla insan etkili olamaz. Öyleyse mutlu da olamaz.
İnsanın etkili olması ile mutlu olması arasında her zaman bu kadar korelasyon var mı emin değilim.
Ama mutlu olmanın anahtarının etki ve tepki arasındaki o çok küçük boşluk anını iyi değerlendirebilmekte olduğu formülü bence doğru. Her ne kadar kendim çoğu kez uyamasam da.
(Okuma önerisi: Stephen R. Covey, Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı, Varlık yayınları).