08 Şubat 2025

Saray protokolü kara gözlükleri çıkarttırdı

1988 yılında, Amerikan Vogue dergisinin Genel Yayın Yönetmeni koltuğuna oturduktan bu yana moda dünyasının en güçlü kadınlarından biri haline gelen Anna Vintour, her zaman gündemde kalmayı biliyor. Siyah gözlükleri, kare kesilmiş saçları ve birbirinden şık kıyafetleri ile yarattığı imajın kitlelerdeki karşılığı ise "Buzdan İmparatoriçe" oldu

Moda dünyasının en etkin figürlerinden biri olan Amerikan Vogue dergisi Genel Yayın Yönetmeni Anna Vintour, Buckhingam Sarayı’nda ağırlanarak onur ödülüne layık görüldü. İngiltere’nin en prestijli madalyalarından biri olan Companion of Honour (Şeref Yoldaşları) nişanı, Kral III. Charles tarafından takdim edilirken, moda gurusunun simgesi olan siyah çerçeveli gözlüklerini çıkarmak zorunda kaldığı gözlendi.

Madalya rekortmeni Vintour, ocak ayında Amerikalı tasarımcı Ralph Lauren’le birlikte ABD Başkanı Joe Biden tarafından ’Özgürlük Madalyası’na layık görülmüştü.

2008 yılında “Most Excellente Order of the British Empire”, 2011 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından “Légion d’Honneur” ve 2017 yılında ise Kraliçe Elisabeth tarafından “Dame” mertebesi ile onurlandırılmıştı.

Bir moda gurusu: Anna Vintour 

Dünya onu, 2006 yapımı David Frankel'in yönetmenliğini yaptığı "The Devil Wears Prada" (Şeytan Marka Giyer) filmi ile tanıdı.

New York'da yaşayan çiçeği burnunda gazeteci bir genç kızın, ünlü bir derginin güçlü ve sofistike yayın yönetmeninin ikinci asistanı olmasını konu alan filmde, moda dünyasında yaşanan acımasız savaşları ve ikiyüzlülük içeren davranışlar anlatılmıştı.

Meryl Streep, Anne Hathaway, Emily Blunt gibi aktrislerin rol aldığı filmde, Streep'in canlandırdığı Miranda Priestly karakterinin, Anna Wintour'dan esinlenerek kurgulanmış olduğu aşikar olduğu için yankısı da etkili olmuştu.

David Frankel, yıllar sonra verdiği bir röportajda, çekim boyunca "Wintour korkusu" yaşadığını itiraf etmişti. Film, ünlü yayın yönetmeninin asistanlığını yapmış olan Lauren Weisberger'in anı kitabının sinemaya uyarlanması ile gerçekleşmişti.

Wintour'un gücü, filmden sonra daha da perçinlenmiş ve geniş kitlelere ulaşarak bir sinema starı gibi, özel hayatı mercek altına alınmıştı.

"Nükleer Wintour", "Moda dünyasının Kraliçe Marie-Antoinette'i" gibi lakapları da olan Anna'nın gücü şüphesiz sadece yaratmış olduğu mitik karakterden gelmiyor.

1988 yılında Amerikan Vogue dergisinin koltuğuna oturduktan sonra, kararlı tutumu ile derginin etkinliğini yükselten, 1,5-2 milyon tirajına ulaştırarak alanında rekor kıran, reklam sayfalarını astronomik fiyatlara yükselterek, yıllık 300 milyon dolar reklam geliri sağlamak gibi atılımlar, şüphesiz ki küçümsenecek başarılar değil.

Ofisinde, sadece kendisinin oturduğu ilginç koltuğunun karşısına dizdiği plastik sandalyelerde misafirlerini kabul etmek, yiyecek menüsünün kendi istekleri doğrultusunda olması şartı ile katılmayı kabul ettiği davetlerde sadece 20 dakika kalmak, şoförünün limuzin marka arabasını New York'un herhangi bir bölgesinde park etme izni almış olması gibi onlarca kaideleri olan Wintour'un, gece gündüz taşıdığı siyah gözlüklerinin arkasında gizlediği asıl karakterinin gizemi ise bugüne kadar çözülmüş değil.

Dört gözle beklendiği ve gelmesi bir lütuf olarak kabul edilen, Defileler Haftalarındaki showlara en son giriş yapan ve ilk ayrılan, gazetecilerin sorularına muhatap olmaktan kaçınan bu ilginç moda ikonunun nadiren katıldığı TV programlarından birinde, kendisine sorulan cüretkâr bir soruya verdiği cevap da bir hayli ilginç. 

ABD'nin bir TV kanalında, gazeteci Morley Safer'ın "Sizin sadist ve tiranik ruhlu bir kadın olduğunuz yolundaki yorumları nasıl karşılıyorsunuz?" sorusuna, "Benimle 20 yıldan beri çalışan asistanlarım da mazoşist oluyor bu durumda" şeklinde cevap vererek herkesi şaşırtmıştı.

İngiliz asıllı Amerikalı Anna, bu kez de geçtiğimiz ağustos ayında katıldığı bir defileden Instagram yansıyan bir resmi ile gündemde.

Dolce&Gabbana markasının Venedik'te düzenlediği defilede, yine kendisi gibi ünlü ve duayen bir moda yazarı olan Suzy Menkes'in cep telefonundan yayınlanan sosyal medya mesajında, Wintour'u ilk kez gözlüksüz ve gülümserken görüyoruz.

72 yaşına giren yayın yönetmeni, "acımasız, mumya yüzlü, buzdan yapılmış" gibi lakaplarından bezmiş olmalı ki, yarattığı imajı yerle bir edebilecek bir cesaretle ilk kez maskesini açma ihtiyacı duymuş olmalı. Sonuçta hepimiz insanız...

Mutlu pazarlar...

Alex Akimoğlu kimdir?

Alex Akimoğlu, 1976 yılında Fransa'ya giderek Sorbonne Üniversitesi Fransızca ve Joffrin Byrs Akademisi moda tasarımcılığı bölümlerini bitirdi. Aynı zamanda École Supérieure de Journalisme'de (Gazetecllik Yüksek Okulu) öğrenim gördü.

Pierre Cardin, Jean Louis Scherrer ve Japon markası Hanae Mori'de tasarımcı olarak Paris ve Tokyo'da kariyerini sürdürdü.

London Kent University, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi moda tasarım bölümlerinde akademisyen olarak görev aldı.

Radikal gazetesinde başladığı moda yazarlığına (1997-2007), Referans gazetesinde “Moda Ekonomi” köşesinde (2009 - 2010), İstanbul Life m.o.d.a İstanbul köşesinde (2010 - 2019), ELLE Türkiye dergisinde ELLE Son Bakış köşesi ile devam etti.

2020 yılından beri T24'te yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Paris’te yüksek voltajlı moda haftası

Moda dünyasının en prestijli etkinliği olan Haute Couture (Yüksek Terzilik), 2025 yaz sezonu defilelerinin sunulduğu moda haftası ile Paris’i ısıttı. İhtişamlı gösterilere dönüştürülen 2025 yaz sezonu koleksiyonlarında, genç nesil tasarımcıların yönettikleri markaların kimlik kodlarına sadık kalarak yarattıkları yeni estetik grameri Haute Couture’ün yeni yüzü kanımca

Melania’nın fendi Donald’ı yendi

Amerika Birleşik Devletleri’nin 47. başkanı seçilen Donald Trump görkemli bir yemin töreninden sonra ikinci kez Beyaz Saray’ın yolunu tuttu. First Lady Melania Trump ise daha önce yarattığı polemiklerin bir devamı olarak bu kez törende giydiği aşırı ciddi kıyafeti ve yüzünün yarısını kapatan şapkası ile gündeme oturdu. Dünyaya meydan okuyan Donald Trump’ın sadece eşinden korktuğu söylentileri ise basının gündemine geldi

Dolce Vita müzede

Paris’in en önemli müzelerinden biri olan Grand Palais, İtalyan markası Dolce&Gabanna’yı ağırlıyor. Uzun bir restorasyon sürecinden sonra tekrar kapılarını halka açan görkemli sarayda sergilenen 200 kostüm ve 300 aksesuar, İtalyan estetik anlayışının ve modaya olan hakimiyetinin gücünü yansıtıyor

"
"